Bana göre son günlerin bir haberi Cumhuriyet tarihinin çok önemli bir kırılma anına işaret ediyordu. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bu ülkenin bir ilçesine kaymakam olarak atanmıştı.
'Ne var bunda' diyeceksiniz!
O zaman devam edelim;
Bu genç Işık Lisesi'nden mezun olduktan sonra Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirmiş. Avukatlık stajını yapmış, belki olur da kazanırım diye kaymakamlık sınavına girmiş, hem yazılı sınavı hem de mülakatı geçmiş ve bir ilçeye kaymakam olarak atanmış.
Yine 'ne var bunda' diyeceksiniz. Dikkat! bu genç kaymakamımızın adı Berk Acar ama ortaokulunun adı Özel Sahakyan Ermeni Ortaokulu. Yani genç kaymakamımız Ermeni kökenli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı.
Demokrasi ilkelerine göre yaşayan bir toplum ve bu toplumun oluşturduğu bir devlet için vakayı adiyeden olan bu durum Türkiye Cumhuriyeti devletinin kırılma noktasını oluşturuyor.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinde herhangi bir kamu görevine atanmanız için yalnızca TC vatandaşı olmanız yetmiyor; yazılı hiçbir kuralda yer almayan iki gereği daha birden yerine getirmeniz gerekiyor. Yani Türk veya TC Devleti tarafından muteber sayılan bir etnisiteden gelmeniz de yetmiyor; mutlaka ve mutlaka Sünni Müslüman olmanız gerekiyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasından Berk Acar'ın Kaymakam olarak atanmasına kadar geçen 99 yıldır böyle oluyor.
Bu atamadan sonra medya doğal olarak bu konuyu haber yapıyor.
Bir bölümünü sıralayalım:
"Ermeni toplumunun ruhani lideri Patrik Sahak Maşalyan, Berk Acar'ı arayarak tebrik etti ve gelecekte yapacağı çalışmalar için başarılar diledi. Patrik Vekili Krikor Damatyan da kaymakam adayı Acar'a başarı diledi."
"Tarihçi Prof. İlber Ortaylı, 'Osmanlı zamanında Hariciye'de de Mülkiye'de de Ermeni vatandaşlardan çok üst düzey görevliler vardı. Ama Osmanlı sonrası dönem içinde ilk defa duyuyorum. Geçmişte başarıyla hizmet etmiş çok Ermeni devlet adamlarımız vardı' dedi."
"Cemaat Vakıfları Temsilcisi Prof. Toros Alcan ise Berk Acar'la yüz yüze görüştü. Alcan, SÖZCÜ HaftaSonu'na yaptığı açıklamada, 'Ben kendisiyle birkaç kez görüştüm. Ziyaretimize de geldi. Kendisi çok mutlu, bu cemaatimiz için çok gurur verici bir haber' dedi."
Son noktayı ise Dışişleri Bakanımız koyuyor:
"Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Meclis'te bakanlığının bütçesi görüşülürken kaymakam adayı Berk Acar'ı azınlıkların bürokraside yükselmesine örnek gösterdi ve 'Ermeni vatandaşım, benim birinci sınıf vatandaşımdır. Bir Ermeni vatandaşımız kaymakam olmuş, ne kadar sevindim anlatamam. Bu ülkemizin zenginliği' ifadesini kullandı."
Yani bu devletin Dışişleri Bakanı 99 yıldır bu ülkede Türk/Müslüman olmayan bir kişinin bir kamu görevine atanamadığını belirtmiş oldu ve bunun da bir övünç nedeni olduğunu ilan etti. 99 yıldır bu gereğin neden yerine getirilmediğini değil de 99 yıl sonra yerine getirtilmenin bu ülkenin zenginliği olduğunu söylüyor.
Kimse bu olayı milletvekili Garo Paylan ile karıştırmasın o atanmadı halk tarafından seçildi.
Yani tam 99 yıl, bu ülkede bir Müslüman Türk gibi vergi veren, ama çoğunlukla sırf kimliği nedeniyle sakıncalı sınıfından askerlik yapan; bu ülkenin bir başbakanı tarafından sırf PKK'nın tel'ini için "Ermeni dölleri" diye aşağılanan yani Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan bir bölüm insanımız için yaşanan bu durum; Erdoğan iktidarının bir seçim manevrası değil de gerçekten devletin kırılma noktası ise yani bundan sonra Agop, Artin, Rakel isimlerinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını; yargıç, savcı ve hatta polis ve asker olarak görebilecek ise denecek bir şey yok. Ama bu iş Berk Acar ile kalacaksa kimsenin bu zokayı yemeyeceğini açıkça söyleyelim.
1915 yılında yaşananlar tartışmalıdır. Kimine göre soykırım, kimine göre mukatele, kimine göre "büyük felakettir". Ama tartışmasız olan bir şey vardır ki Bu ülkede Türk / Müslüman olmayan herkes kimine göre "farklı vatandaştır"; kimine göre "potansiyel tehlikedir."; kimine göre ise "korunması gereken insanımızdır." Zaten bunun içindir ki Berk Acar'ın Kaymakam olması "bir olay" olmuştur.
Ve zaten birçok ülke soykırımını tanımasının asıl nedeni de budur.
Ve bunun içindir ki her 24 Nisan'da neredeyse bütün dünyayı kendimize düşman ilan ederiz.
99 yıldır bir bölüm yurttaşımıza yapılan bu onur kırıcı, aşağılayıcı muamelenin artık sona ermesi birçok olayda Türkiye'yi rahatlatacaktır. Yani yukarıda da belirttiğimiz gibi artık Agop'u, Artin'i, Rakel'i yargıç kürsüsünde, subay olarak ordu kışlasında, herhangi bir karakolda polis olarak görmek isteriz.
Bu hepimize iyi gelecektir.