Toplumların tarihinde bazı dönüm noktaları vardır, işte o zaman onu başlatan olayın bir önemi de kalmaz. İçten içe yanan köz bir anda alevlenir ve giderek büyür. İş giderek iktidarın zulmüne ve adaletsizliğine tepkiye dönüşür. Düdüklü tencere patlamıştır. İşte o zaman bu kıvılcımı ortaya çıkmasına neden olan olayın önemi kalmaz. İş toplumsal bir muhalefete dönüşür. Fransız devriminden Bolivya’da diktatörlüğün düşmesinin kıvılcımını atan bir avuç insana kadar bu böyle olmuştur.
Gezi parkı olayında ise, bir anda olayların kendiliğinden büyümesi ve toplumsal bir muhalefete dönüşmesi, hükümeti şaşkınlığa sürükledi ve ne diyeceğini bilemez duruma getirdi. Çünkü her zaman olduğu gibi bu olayı da gaz ve şiddet kullanımı ile önleyebileceğini sandı.
CNN International’dan BBC’ye dünya medyası canlı yayında. ABD ve AB polis şiddetini kınıyor. Uluslararası insan hakları örgütleri hükümetin şiddetine karşı kampanyalar örgütlüyor. Uluslarası Af Ȍrgütü, İnsan Hakları İzleme Ȍrgütü, İHD, Mazlum-Der polis şiddetini kınıyorlar. Ve giderek daha çok insan, her kesimden her düşünceden, - AKP’ye oy vermiş olanlardan bile- sokağa çıkarak demokratik tepkisini ortaya koyuyor. Soldan kemalistine, futbol takımı taraftarından ünlüsüne değişik siyasal düşüncelere mensup bir çok insan Türkiye tarihinde olmadığı şekilde yanyana demokratik protesto yapıyor. Başbakanın sık sık övünerek dile getirdiği yüzde elli oy almış olmak, insanların düşünce ve muhalefet özgürlüğünü hiçe saymaya ve topluma karşı güç kullanmaya hak vermiyor.
Elbette buradan bir devrim çıkmayacak, çıkması da gerekmiyor şu haliyle. Ȍnemli olan ilk kez insanların sokağa çıkarak, baskı ve şiddete rağmen demokratik tepkilerini dile getirmesiydi. Kaybeden ise AKP hükümeti ve olayı görmezden gelen Türk medyası oldu. Bundan sonra Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Eylemin sonucundan çok kendisi önemlidir.