Çoğumuz salgının, başladığı 2020 yılında sabitlenip bir anı'ya dönüşeceğine inanıyorduk.
Pandeminin birinci yılı bittiğinde bazı gerçekçi umutlar da henüz belirmeye başlamıştı.
Bir mucize gibi bulunmuş olan aşı nedeniyle haklı olarak önceki yıldan daha iyimser girdiğimiz 2021 yılı biterken, pandeminin yaşamlarımızı dönüştürmeye başladığını çünkü yaşamlarımızla birlikte akmakta, değişmekte, dönüşmekte olduğunu en azından bir bölümümüz kavrayıp kavrayamayanlara anlatmaya çabaladık.
Ne kadar süreceği hâlâ öngörülemeyen bu yüzyıl salgınının, Albert Camus'nün Veba romanında anlattığı o Orta Çağ salgını gibi bir felakete, felaketin ise yazgıya dönüşmemesi için "belirsizliği" ve bize düşenleri alçakgönüllülükle kabul ederek sürekli hazırlıklı olmalıydık.
Bu nedenle anlayanlar hem anlayamayanlara hem de asılsız umutlarla sürekli kafası karıştırılanlara anlatmayı sürdürmelilerdi.
İngiltere'nin Şubat 2022'de ortaya koyduğu salgının orta vadeli geleceği ile ilişkili olası senaryoların ortak noktası, önümüzdeki yakın gelecekte yeni bir varyant ve yeni bir dalganın mutlaka olacağı yönünde.
Bu ve benzeri senaryolarda, başlangıçtaki varyantların artan bulaşıcılığının, ki bu hareketlenen yaşamlarımızda virüsün yayılım dinamiklerine verdiği yanıttı, artık farklı bir seyire geçebileceği hesaplamaları yapılıyor.
Aşılı ve enfekte nüfus arttıkça artık bağışıklıktan kaçabilen varyantların gelişebileceği ve bağışıklıktaki zamana bağlı aşınmanın önemi belirginleşiyor.
Önümüzdeki 12-18 ayda olacaklar, salgının önümüzdeki 2-10 yılda ne tür bir davranış kalıbına dönüşeceğinin önemli ipuçlarını barındırıyor.
Dikkatle izlemeli.
Ama izlerken belirsizlikle yaşamaya hazırlanmak "varoluşsal" bir önem taşıyor.
Bu yeteneği geliştirmek bizi pandemi sonuna kadar destekleyecek en önemli gereksinimiz.
Bizim yapabileceklerimiz; tarama, aşılama, tedavi, testler bu süreçte, yakın dönemde özellikle görünmez kıldığımız, ısrarla yok varsaydığımız, onlar adına "sürü bağışıklığı" hesaplamalarına kalkıştığımız "kırılgan" gruplar için yaşamsal.
Erken bulmak, erken ayırmak, erken tedavi vermek çok önemli olacak.
Ayrıca uzun vadede bu yapmamız gerekenleri sürdürmek, bu yüzyılda gelmesi beklenen diğer pandemilere hazırlık bakımından da çok önemli.
Sürekli algılarımız açık yaşamak…
Bir yandan da öykünün uzun ve hüzünlü olduğunu kabul etmek...
Sürekli algılar açıkken, ki risk yönetimi yapabilmek ve hastalanmamak için böyle yapmak zorundayız, hüzünlü ve uzun bir öyküye nasıl katılacağız ve katlanacağız pekiyi?
Dostoyevski'nin o eşsiz "Beyaz Geceler" öyküsündeki kahraman geliyor aklıma.
Hoyrat ve dramatik yalnızlığını şehirdeki mutlu insanlar ile buluşturduğunu düşleyerek gerçekliğinden uzaklaşan kahraman.
Aslında mutlu insanların olduğunu varsaydığı o kalabalık şehirde iyi adamlar yalnızlıktan ölürken iyi kadınlar, kötü adamların balkonlarından gökyüzüne bakarken ölmektedir.
Ne kadar tanıdık değil mi?…
Bu yıl hastanede belirsizlikteki tek belirliliğin salgınla uğraşmaya devam etmek olduğunu kavramamıza karşın, koridorlara süsler asarak 2022 yılının gelişini kutladık.
Benim kadar romantik olmayan ekip arkadaşlarım ertesi hafta ortalığı eski haline getirirken ben hastanedeki odamın kapısına astığım "yılbaşı" süsümü hâlâ toplamadım.
Yeni yıl nedeniyle üst komşumun belli ki dinlenmem gerektiğini düşünerek hediye ettiği beyaz pelüş bir battaniyem var.
O battaniye, yakın gözlüklerim, okumak için sıraladığım kitaplar, notlarımı aldığım defterler beni filmler ile buluşturan bir kumanda ve kucak bilgisayarımdan bir köşe yaptım.
Kendime zihnimin esareti ve bedenimin yorgunluğu için bir sığınak yarattım yani.
Hüznün ihtişamlı bir iyileştiriciliği var.
Mevsim yürüyüşlere ve buluşmalara elverinceye kadar benim her gün gezindiğim salgınlı koridorlardan çıkış gecelerimi böylece dinlendiriyor.
Yaşam onmaz trajedimize rağmen "evet" dediğimiz bir şey ve trajik bir iyimserlikle yaşama evet demek zorundayız. (Viktor Frankl)