Yeni yıl ile birlikte "yeni normalimiz"i açıklıyorum. Artık, yeni normalimiz Covid-19 ile yaşamak.
Omikron ile bazı coğrafyalarda tam olarak kusursuz bir fırtına bazı coğrafyalarda ise tsunamiye dönüşen salgının ikinci yılı ve üçüncü kışını atlatmayı başarabilirsek benim gibi pek çoğumuz sonrasında da hastalık ile dalgalı, krizden kontrole, kontrolden krize evrilen bir ilişkimiz olacağını öngörüyoruz.
Salgına yol açan virüs yalnızca bizimle kalmıyor, beklenildiği üzere ama beklenildiğin de fazla gelişerek şaşırtıyor.
Omikron adı verilen varyant tanımlanmazdan önceki ay pek çok öngörü modelimiz varken şimdi artan belirsizliklerle birlikte bir öngörü modeli dahi kurabilmek çok güç.
Her ne kadar öngörü modellerinin veriye dayalı tahminler olup mutlak bir matematik denklem olmadığını biliyorsak da, omikronun öngörüleri fazlasıyla boşa çıkardığı bir gerçeklik.
Şimdilik bilebildiğimiz kadarıyla, virüs, veriler ve biz gelişmeye devam edeceğiz.
Öngörü modeli kurmamızı güçleştiren ve iyice belirsizleştiren ise aşı ya da doğal bağışıklığın ciddi hastalık ve ölümü önleme gücünün süresi, Covid'in mevsimsel bir hastalık haline dönüşüp dönüşmeyeceği, geliştirilen ilaçların uzayan hastalık için etkili olup olmayacağı, daha bulaşıcı ve tümüyle bağışıklıktan kaçan hatta daha hastalandırıcı bir varyant gelişip gelişmeyeceği sorularının cevapsızlığı.
Bunlar olup biterken, bir yandan pandemiye kadar kontrol altına alınmış olan, tüberküloz, AIDS, sıtma gibi hastalıkların kontrolden çıkması endişesini taşıyor hatta buna dair ipuçlarını biliyoruz.
Yeni normalimize geçebilmek ve bir normal yakalayabilmek içinse, kriz çıkaran Covid-19'a karşı yangının büyümesini bekleyip yangın söndürücüleri kullanmak yerine, kriz eşiğine kurgulu bir bilgi-kayıt sistemi ile alarmların kurulması, sağlık alt yapısının güçlendirilmesi, desteklenmesi, mevcut ve gelecek salgınlara hazır hale getirilmesi gerekiyor.
Ülkelerin Covid-19 ile yaşama stratejilerini kurmaları gerekiyor.
Mesela bizim ülkemizin pandemiden çıkışa dair bir planı hatta bir fikri bile olmadığını düşünenlerdenim ama hiç değilse yeni normalimiz için bir kurgusu var mı merak ediyorum.
Sormak istiyorum, bizim ülkemizin Covid-19 ile yaşamak planı ne?
Covid-19 için önleyici stratejilerimiz neler, tedavi yaklaşımlarımız ne, kriz için tanımladığımız sınır ne, kriz çıkacağını anladığımızda ya da aniden yakalandığımızda hangi halk sağlığı önlemlerini alacağız, yeni varyantları karşılamak için planlarımız... gibi uzayıp giden ama artık yeni normalimize entegre etmemiz gereken acil cevaplanılması gereken bir sorular listesi var.
Bunların cevaplarının olmaması hatta hiç düşünülmemiş olması ise çok uzak bir ihtimaldir diye umalım.
Yeni normal, Covid'in krize yol açabilecek bir solunum yolu hastalığı olarak kabul edilerek, bulaşmasını azaltacak , havalandırma ve maske gibi önlemler ile sürekli kontrol altında tutulmasını ve kriz algılarının açık tutulmasını gerektiriyor.
Şu anda mevcut varyantı, üç aşı üzerine bir infeksiyon ve süper bağışıklık iyimserliği, bu da böylece bitecek romantizmi ile karşılamış olsak da, halk sağlığı önlemlerini tümüyle gevşeten ülkelerde yol açacağı katastrofi hem gereksiz yere yaşanmış olacak hem de sağlık ve eşitsizlik krizini iyice derinleştirecek.
Dünyada herkes Omikron ile hastalanacak söylemi dilden dile yayılırken, varyantın çıkış yeri olarak etiketledikleri Güney Afrika'ya sınırlarını kapatan ülkelerdeki günlük rakamlar çoktan Güney Afrika'daki dalganın rakamlarını geçti.
Üstelik bu ülkelerdeki hastanelere taşma ve ölümlerin, nüfusu genç, yaşlı ve kırılgan nüfusunu önceki dalgalarda kaybetmiş Güney Afrika'dan çok daha fazla olacağı aşikar.
Şimdi büyük bir alçak gönüllükle hataların kabul edileceği, doğruyu bulmak yerine yanlışların çalışılacağı, doğruya yaklaşmış ve Omikron fırtınasına tutulmamayı başarmış Japonya, Danimarka, Çin, Tayvan, Hong Kong gibi ülkelerin yaklaşımlarına bakılacak zaman.
Yeni normali algılayamayıp, başka bir normal kurgularken, ülkeleri yönetenler kibir ile başarı mesajları paylaşırken, bir bakmışız ki ama Deltadan hafif dediğimiz Omikron son hız aşınmaya başlamış ne varsa önüne katmış.
Aşılamayı yüzde 75'in üzerinde tamamlamayı başarmış ülkelerde, Covid-19 ölümleri, yüz binde birin altına inmiş görünüyor. Ancak bunun sürdürülebilir olmasının en az yıllık tekrarlanan aşılama ile mümkün olacağı düşünülüyor.
Omikron, salgın için sürdürdüğümüz ya da sürdüremediğimiz mücadeledeki başarısızlıklarımızın, aşı ise insan aklının taçlandırdığı bilimin başarısı olarak, yeni normal tanımımızı zorunlu kılıyor.
Bu dalgaya kadar korunmayı başaran ve tüm sorumluluklarını yerine getiren kişilerdeki haklı boş vermişliğe gelince, üç aşı artı bir infeksiyon denklemi onları daha hafif bir infeksiyon ile ödüllendirdiyse de buradan bir süper bağışıklık denklemi çıkar mı bilemiyorum.
Aslında bağışıklık sistemi tekrarlanan karşılaşmalar ile güçlenme oyununu sever.
Böyle olacağını varsaysak bile zaman ve virüse ait mutasyonlar bunu geçersiz kılabilir.
Ayrıca kimin ne kadar bağışıklık cevabı geliştireceğini bilemiyor olmamız bir yana aşı cevabı veremeyecek milyonlarca kişi olması nedeniyle de her aşılı kişide hafif seyretmeyeceğini unutmamalı ve bu riske gereksiz maruz kalmamalıyız.
Üç aşı ve bir infeksiyon geçirenler bu dalgada bir süre için balayında olsalar da her balayı gibi kısa sürebileceğini ve kuru gürültücü aşısız topluluklar nedeniyle zehir olabileceğini de not edelim.
Yeni normalimiz bu...
Belirsizlik ile yaşamaya alışmak ve alçak gönüllülüğü elden bırakmamak.