Halikarnassos desem yetmez, mavi desem Mazhar Fuat Özkan'ın Mavi Bar'da çaldığı Bodrum Bodrum gelir gözümüze kulağımıza yine yetmez.
Gulet desem mavi gezi desem Balıkçı, Azra Erhat, Mina Urgan, Eyüboğlu hatta Şakir Eczacıbaşı desem yetmez. Kitap yapsak sığmaz. Akrep yılan gelmesin diye çivit mavisi boyalı kapı ve pencerelerine ancak Eski Çeşme mahallesinde rastladığımız, üzerinde minik kapı tokmakları olan masal evi gibi görünen daracık sokaklardaki bitmeyen hikayeleri anlatsak Bodrum'u anlatmaya yetmez.
Tepecik Camii olmadan, sarnıçların numaralarını ve isimlerini yazmadan, yel değirmenlerinin hikayesine ulaşmadan, Bodrum adının St. Petrium'dan geldiğine şöyle minicik bir dokunmadan anlatmak yetmez.
Denizciler kahvesinde oturmadan, Mahfel'de Cemil İpekçi ile sarılıp sohbet etmeden, Nazlı Eray'ın kırmızı saçları ile Marina'da yavaş yavaş salınarak yürümesini görmeden, Ahmet Ertegün'ün müze evinin önünde duran son süngerci Aksona'nın teknesini görmeden bu derin maviyi anlatmak yetmez.
Datça feribot gişesinin önündeki jakaranda ağacını görmemişseniz, Trafo'nun içinde Balıkçı'nın diktiği Bella Sombra ağacını görmemiş ve sürgüne geldiği hapishaneyi görmemişseniz, Bodrum Müzelerini, Bodrum Kalesini , Ali Güven'in elinden çıkmış bir sandaleti görmemişseniz Bodrum'u eksik yaşarsınız.
Zeki Müren'siz ve sahneye çıktığı 300 yıllık çarşı içindeki Han'ı görmemişseniz, Su Altı Müzesi'ne gitmemiş, bir seramik köyü ve bir halı köyüne gitmemişseniz , begonvilleri sadece çingene pembesi zannederek yaşamak kadar eksik olur mavi...
Aras ailesinin ,Saray Sokak girişinde serinlikte otururken sohbetini yaşamadan, Mica Ertegün geldiğinde evin önündeki hareketlilik ve ışıkların yanması ile görülen o muhteşem beyaz iş perdelerin motiflerinden süzülen sari/ turuncu ışıkları bir fotoğraf karesine yerleştirmeden Bodrum anlatılmaz.
Uçakla geldiğimizde Karaova Mumcular , Etrim Halı Köyü, Güvercinlik balıkçı ve Alevi köylerini görmeden, veya karadan gelirken Bafa gölünün masalsı dokusu ile, Milas'a girdiğimizi mis gibi zeytinyağı kokusundan anladığımızı hissetmeden bu derin mavi anlaşılmaz.
Eski adı ile Marina Vista Otelin yeri apayrı olsa da tutacak çok taze yerlerin gelmesi, Milta Marina'da Aşkın Arsunan dinlemenin insana iyi gelmesi, Maça Kızı'nın değişmez özellikleri, Archiprlago'nun konumu, eski Palavra şimdi Ayana'nın kabak çiçeği dolması ve her şeyi, Aman Ruya'nın güneş batışı rengi ile müthiş uyumlanmış olan mat zeytin yeşili atmosferi, Mimoza, Can Oba, Fenix, Makara Bodrum Mavisinin can damarları.
Dünyada bu kadar şık ve özel servisin müziğin ve lezzetin olduğu markaların bir arada bulunabileceği çok az yer var.
Küfe, Novikov, Vamos, Susona, Müşkülpesent, Lucca By the sea, Nobu gibi dünya zinciri, Loft Elia, Momo, Mammadrau...
Saymakla bitmeyecek birçok uluslararası arenada oynuyor.
Dereköy Lokantası, Miços, Zeytinaltı, Fenerci, Balıkçı Hasan gibi salaş dediğimiz şahane mutfaklar var.
Yerel mutfaklar Kısmet, Nazar, İki Lokma gibi merkezde servis veren yaz ve kış yaşayan yerler ile Bodrum çok daha derin bir maviye yelken açmış durumda.
Yeni gelen galeri ile, Çağdaş Sanat Müzeleri ile, Zai gibi sanat merkezi ile, Life Co gibi sağlık sektörüne dokunan birikimleri ile nereden başlarsan rotayı oraya çevirebilecek yelkeni ile Bodrum derin bir mavi. Çok özel bir konumda global anlamda yönetilmeyi çoktan hak etmiş bir dünya markası.