Kolombiya, son zamanların en ilginç seçimlerinden birine sahne oluyor. 19 Haziran'da gerçekleşecek olan başkanlık seçimlerinin ikinci turu, eski bir gerilla olan Gustavo Petro ile TikTok videolarıyla ünlenen eski belediye başkanı Rodolfo Hernández'i karşı karşıya getirdi.
Sonuç ne olursa olsun, şurası kesin ki Kolombiyalılar 20 Haziran'da yeni bir dönemin ilk gününe uyanacaklar. Zira son 20 yıldır ilk defa Álvaro Uribe'nin temsil ettiği aşırı sağ hattın dışında bir siyasetçi başkanlık koltuğuna oturmuş olacak. Uribe, 2002-2010 yılları arasında başkanlık yapmış, ABD'nin Latin Amerika'daki en yakın müttefiklerinden biri olmuş ve ülkenin içinde bulunduğu şiddet sarmalını daha da derinleştirmişti. Silahlı çatışmaların otoriter rejimi meşrulaştırmak için kullanıldığı, paramiliter güçlerle işbirliğine dayalı Uribeci anlayış (Uribismo) 2010'dan sonra da Kolombiya siyasetini şekillendirmeye devam etmişti. Bugün ise biri solcu diğeri sağcı, kendisini "müesses nizam karşıtı" olarak konumlandıran iki adayın yarışacak olması, Kolombiyalıların esas olarak "değişim"den yana oy kullandığını gösteriyor.
29 Mayıs'taki başkanlık seçimlerinin ilk turunu solun adayı Gustavo Petro yüzde 40.34 ile birincilikle tamamladı. Eski bir gerilla olan Petro'nun seçilse de seçilmese de çok önemli bir başarıya imza attığını kabul etmek gerek. Zira 2000'lerin başlarından itibaren Latin Amerika genelinde yükselen sol dalga, bugüne kadar Kolombiya'ya uğramamıştı. Komşu ülke Venezuela'da Bolivarcı lider Chávez sosyalist bir devrim inşa etmeye çalışırken, Kolombiya'da ABD destekli Uribe iktidarında neoliberalizm ve paramilitarizm ülkenin iliklerine kadar işlemekteydi. Dolayısıyla sol, Kolombiya'da ilk defa iktidara yaklaşmayı başarmış durumda.
İkincisi, Petro'nun seçim başarısı, 2019'dan bu yana güçlenen toplumsal hareketin siyasi kazanımı olarak önem taşıyor. Daha adil ve daha eşit bir düzen talebiyle küresel ölçekte gelişen 2019 protestoları, Paris'ten Moskova'ya Santiago'dan Beyrut'a kadar dünyanın birçok köşesini sarmış, Kolombiya'da da başkent Bogota başta olmak üzere büyük kentlerde kendini göstermişti. Protestoların hedefinde 2018'den bu yana iktidarda bulunan Iván Duque hükümetinin siyasi ve ekonomik reformları vardı. Uribeci çizginin belki de en sert temsilcisi olan Duque, bir yandan eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik sektörlerindeki özelleştirme sürecine ivme kazandırmış bir yandan da 2016'da imzalanan barış anlaşmasının uygulanmasını her fırsatta engellemeye çalışmıştı. Çoğunlukla gençlerden oluşan protestocular da hem neoliberalizmin yol açtığı ekonomik ve toplumsal dışlanmaya meydan okumak hem de barış sürecine sahip çıkmak için sokaklardaydılar. Solun yükselişi öncelikle onların eseri. Son dönemde giderek güçlenen (ve geçtiğimiz Şubatta kürtajın yasallaşmasını sağlayan) feminist hareketin de sürecin önemli aktörlerinden biri olduğunu belirtmek gerek.
Ancak yüzde 40'lık oy, solun zaferini garanti etmiyor. Petro ilk turda rakibine yüzde 12'lik fark atmış olsa da ikinci turda sağın bütün oylarını toplayacak olan Hernández'in şansı çok daha yüksek. Esasında Petro'yla beraber ikinci tura çıkması beklenen aday, Uribe'nin desteklediği aşırı sağcı Federico Gutiérrez'di. Öyle olsaydı Uribeci bir aday karşısında Petro merkez seçmenin oylarını da alabilir ve seçimi rahatlıkla kazanabilirdi. Fakat yüzde 23,94 oy alan Gutiérrez, Hernández'in (yüzde 28,17) gerisinde kaldı ve ikinci turda Hernández'i destekleyeceğini açıkladı. Şimdi Petro'nun karşısında Uribeci olmayan ama buna rağmen Uribecilerin de oyunu alacak bir aday var. Bu elbette kendisini Uribeci siyasetin karşısında konumlandıran ve kampanyasını değişim vaadi üzerine kuran Hernández açısından çelişkili bir durum. Ama yine de Hernández, iktidara Petro'dan daha yakın görünüyor.
Kolombiya, ünlü yazar Gabriel García Márquez'in ifadesiyle "cehennemî bir halkanın içine hapsolmuş", şiddetin kıskacında kıvranan bir ülke. Savaş görmeyen nesil kalmamış durumda. Çatışmanın tarihsel kökenleri, 16. yüzyılda başlayan ve üç yüzyıl boyunca yerli halkları sistematik olarak dışlayan ve yoksullaştıran İspanyol sömürgeciliğine dayanıyor. 19. yüzyılın sonlarında şiddetlenen liberallerle muhafazakârlar arasındaki çatışmalar 1950'lerde yeni bir şiddet sarmalına yol açıyor. La Violencia olarak anılan 1948-58 arasındaki iç savaş yılları, 200 binden fazla insanın hayatına mâl olmuş bir dönem.
Küba Devrimi'nin etkisiyle gerilla hareketinin Latin Amerika geneline yayıldığı 1960'lardan itibaren ise Kolombiya'da FARC (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri), ELN (Ulusal Kurtuluş Ordusu) ve M-19 (19 Nisan Hareketi) gibi gerilla örgütlerinin mücadelesi halk desteğiyle giderek güçlendi. Devletin paramiliter grupların yardımıyla gerilla örgütlerine karşı yürüttüğü "kirli savaş" ve 1970'lerden itibaren Kolombiya'yı uyuşturucu üretim merkezi haline getiren uyuşturucu ticareti, siyasal şiddetin hayatın her alanına derinden nüfuz etmesine ve yerleşmesine yol açtı. Kolombiya Ulusal Tarihsel Hafıza Merkezi'ne (CNMH) göre 1958-2013 yılları arasındaki çatışmalarda ölen 220 bin kişinin 177 bini sivillerden oluşuyor. Bu dönemde yaralanan, kaçırılan, kaybolan, işkence uğrayan ve zorla yerinden edilen on binlerce kişi de düşünüldüğünde şiddetin temas etmediği neredeyse hiç kimsenin kalmadığı görülüyor.
2016'da çatışmanın iki ana aktörü, hükümetle FARC arasında imzalanan barış anlaşması, Kolombiya'da kalıcı barışın sağlanması yönünde kapsamlı ve kapsayıcı bir yol haritası sunuyor. Anlaşma sadece çatışmaların sonlandırılmasına değil, toprak reformu, siyasi katılım ve hakikat komisyonları gibi onarıcı adalet mekanizmalarının hayata geçirilmesine de dayanıyor. Anlaşmayı imzalayan dönemin devlet başkanı Juan Manuel Santos, Uribe döneminde Savunma Bakanlığı yapmış ve FARC'a karşı çok sert önlemler almış olmasına rağmen iktidara geldikten sonra çözüm sürecini hayata geçirmiş ve Uribeci çizgiden uzaklaşmıştı. Ancak Santos'tan sonra iktidara gelen Duque, Uribe'nin güvenlikleştirme pratiklerine geri döndü. Anlaşma sonrası silah bırakmış olan 300'den fazla FARC militanının öldürülmesi bunun göstergelerinden biri. Hükümet, anlaşma gereği eski FARC militanlarının güvenliğinden sorumlu olmasına rağmen, FARC'ı hedef alanlar hakkında hiçbir yasal süreç başlatılmıyor.
Bugün başkanlık için yarışan Gustavo Petro, eski bir M-19 gerillası. 1990'da hükümetle başarılı bir barış anlaşması yapmış olan M-19, FARC'tan daha meşru bir konuma sahip. Özellikle 2000'lerden itibaren ABD'nin Kolombiya Planı (Plan Colombia) kapsamında Kolombiya ordusuna yaptığı yatırımlarla FARC'a yönelik askeri operasyonların artması, karşılığında da FARC'ın kaçırma eylemlerine sivilleri dâhil etmesi ve uyuşturucu ticaretine girmesi, FARC'ın halk desteğini büyük ölçüde kaybetmesine yol açmıştı. Dolayısıyla barış anlaşması sonrası FARC'ın siyasete girmesi kolay olmadı. Oysa M-19, uzun süredir yasal siyasetin içinde. Petro da 1991-2006 arasında Temsilciler Meclisi üyeliği, 2006-2010 arasında Senato üyeliği yaptı, 2011'de Bogota belediye başkanı seçildi. 2018'de ise başkanlık için yarıştı, yüzde 25'le ikinci tura kaldıysa da Duque karşısında kaybetti. 2019'dan itibaren Duque hükümetine karşı gelişen protestolar, Petro'nun yükselmesi için önemli bir alan açmış durumda.
Petro seçilirse Kolombiya'nın ilk solcu başkanı, Francia Márquez ise ilk siyahi başkan yardımcısı olacak. Petro'nun vaatleri arasında FARC ile imzalanan barış anlaşmasının uygulanması ve ELN ile de bir an önce barış için müzakerelere başlanması, daha adil bir toprak dağılımı için tarım reformu yapılması ve özellikle yerli halkların talepleri olan, madencilik şirketlerinin doğal kaynak sömürüsüne dayalı politikalarıyla mücadele edilmesi gibi başlıklar öne çıkıyor. Petro kazansa bile sağcıların çoğunlukta olduğu bir kongre ile çalışmak zorunda olacağı için bu vaatlerini yerine getirmesi kolay olmayacak. Yine de Kolombiya için Uribeci dönemin sonu ve yeni bir dönemin başlangıcı olacak.
Diğer yandan her ne kadar kendisini "müesses nizam karşıtı" olarak tanımlasa da Rodolfo Hernández seçilirse Kolombiyalıları neyin beklediği o kadar net değil. "Kolombiya'nın Trump'ı" olarak görülen, zengin iş insanı Hernández, seçim kampanyasını TikTok üzerinden özellikle gençlere hitap ederek yürüttü. 2016-19 arasında Bucaramanga belediye başkanlığı yapmış olan 77 yaşındaki bağımsız aday Hernández'in temel vaadi, yolsuzlukla mücadele etmek. Sağcı olmasına rağmen geleneksel sağcılardan farklı bir profile sahip: kürtaj hakkını savunuyor, uyuşturucunun yasallaştırılması gerektiğini söylüyor, Duque hükümetini barış anlaşmasını "yavaş uygulamakla" eleştiriyor ve Meksika'daki solcu López Obrador hükümetini övmekten çekinmiyor. Yine de 2016'da "büyük Alman düşünürü" olarak tanımladığı Adolf Hitler'e hayranlığını dile getirdiğini, sonra da aslında Albert Einstein'ı kastettiğini ancak karıştırdığını açıkladığını, birçok söyleminin de ırkçı ve cinsiyetçi olduğunu unutmamak lazım. Hernández'in hiçbir siyasi partiden destek almadan TikTok videolarıyla seçimlerde ikinci tura kalmayı başarmış olması, Kolombiya'da siyasetin alanının ne kadar daraldığının ve siyaset dışı alanın ne kadar belirleyici olduğunun göstergesi.
Kolombiya'da müesses nizam, Uribe iktidarında iyice yerleşen narko-kapitalizm demek, şiddet demek, cezasızlık demek. Seçimleri ister kimsenin tam olarak nasıl biri olduğunu anlayamadığı Hernández isterse antikapitalist mücadele geleneğinden gelen Petro kazansın, tüm bu yerleşik yapılara meydan okuyacak olanlar, esas olarak sokaklarda seslerini duyurmaya çalışan toplumsal muhalefet aktörleri olacaktır.