Türkiye ile İsrail arasında, 2010’da, Mavi Marmara baskının ardından kopan ilişkilerin yeniden normalleşmesi için gözler pazar günü yapılacak görüşmeye çevrildi. Türkiye adına Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, İsrail adına ise Başbakan Netanyahu’nun özel danışmanı Joseph Ciechanover’in oturacağı masada, bir yıldan beri, üzerinde sıkı pazarlıklar yapılan metne son şekli verilmeye çalışılacak.
Peki ne oldu da, tam bir yıl önce Haziran 2015’te, Feridun Sinirlioğlu ile İsrail’in “de facto” Dışişleri Bakanı olarak görülen Dore Gold ile Roma’daki gizli görüşmesinde başlatılan yeni süreç anlaşma aşamasına geldi? Türkiye’nin üç şartından ikisi, Netanyahu’nun özür dilemesi ve tazminat konusundaki uzlaşmayla karşılanmıştı. Son bir yıllık süreçte taraflar Gazze ambargosu ve Hamas’ın Türkiye’deki varlığı konularındaki anlaşmazlıkları aşmaya odaklandı. Geçen Eylül ayında Kudüs’te görüştüğümüz İsrailli diplomatlar, Gazze konusundaki anlaşmazlığın aşılması halinde metnin çok kısa sürede imzaya hazır hale geleceğini, ancak İsrail’in Hamas yönetimindeki Gazze’ye yönelik ambargonun tamamen kalkmasını kabul edemeyeceğini söylüyordu.
İlk iki şartı karşılayan İsrail’in Gazze konusundaki tutumundan vazgeçmemesi karşısında Ankara daha esnek bir politika izlemeye karar verdi ve taraflar Gazze ambargosunun tamamen kalkması değil, ne ölçüde hafifletileceğini konuşmaya başladı. Ankara böylece hem İsrail ile ilişkilerin normalleşmesinin önünü açmayı, hem de Gazze’deki Filistinlilerin hayatını kolaylaştırmayı hedefledi.
Hiçbir koşulda, kontrol edilmeyen ürün ve ekipmanların Gazze’ye girişine izin vermeyen İsrail, anlaşmayla birlikte mevcut sistemi esneterek daha fazla ürünün Kerem Şalom sınır kapısından Filistinlilere ulaştırılmasına olanak tanıyacak. Kerem Şalom’da hale hazırda her biri yaklaşık bir futbol sahası büyüklüğünde 11 ayrı bölüm var. Gazze’ye girecek ürünler İsrail tarafındaki kapıdan giriyor ve kontrol edildikten sonra bu bölmelere boşaltılıyor. Daha sonra Gazze tarafındaki kapı açılıyor, Filistinlilerin kullandığı kamyonlar bu alana girip ürünü alıyor ve Gazze’ye dönüyor. Sistem benzer şekilde işlemeye devam edecek. Türkiye’den giden gemiler İsrail’in Gazze’ye 35 km mesafedeki Aşdod limanına demirleyecek. Ürünler ve ekipmanlar buradan Kerem Şalom’a taşınacak ve Gazze’ye ulaşacak. Ancak yeni anlaşmayla hem mevcut bürokratik sistem hızlandırılacak, hem de Türkiye’nin gönderdiği ürünlere esneklik sağlanacak. Özellikle İsrail’in “Hamas tünel yapımında kullanıyor” iddiasıyla kısıtladığı çimento başta olmak üzere yapı malzemelerinin daha fazla miktarda Gazze’ye ulaşmasına olanak verilecek. Türkiye’nin Gazze’deki hastane ve okul gibi projeleri de hızlı şekilde hayata gerilebilecek.
Gazze’nin en büyük iki sıkıntısından biri olan su konusunda, yeni kuyular veya denizden arıtma ile çözüm aranacak. İsrail’in bu konuda itirazı yok. Ancak elektrik konusunda Türkiye’nin ilk önerdiği “Gazze limanına demirleyen bir gemiden elektirk sağlanması” önerisi kabul görmedi. İsrail, Gazze’ye bir elektrik santrali yapılmasına da sıcak bakmıyor. Gazze’ye elektirk sağlayacak santralin Aşdod ile Gazze arasında bir noktada yapılması üzerinde duruluyor. İsrail Ulaştırma Bakanı Yisrael Katz’ın ürün ve ekipmanların kontrolü için Gazze açıklarında bir yapay ada oluşturulması fikri ise kendi ülkesinde dahi destek bulmuş değil.
Normalleşme sürecini uzatan bir diğer faktör ise Hamas’ın Türkiye’deki varlığıydı. Bu noktada da İsrail’in ilk pozisyonunu esnettiği ve Hamas’ın faaliyetlerine tamamen son verilmesi yerine kısıtlanması ve denetlenmesi konusunda tarafların bir orta nokta buldukları anlaşılıyor.
Daha önce de birkaç kez anlaşmaya çok yaklaşıldığını aktaran İsrailli kaynaklar pazar bir metin üzerinde tam mutabakata varılma olasılığını yüzde 90 olarak değerlendiriyor. Eğer bu gerçekleşirse birkaç hafta içinde imzalar atılacak ve çok kısa süre içinde karşılıklı olarak büyükelçiler atanacak. Ankara’yı Washington ve Berlin’den sonra üçüncü önemli başkent olarak gören İsrail’de beklenti, Başbakan Netanyahu’nun siyasi bir atama yapması yönünde. En güçlü aday ise uzun yıllar Savunma Bakanlığı’nda kritik görevler üstlenen, askeri konuların yanı sıra Filistin ve Mısır ile özel diplomatik görüşmeler yürüten, ve halen Diplomatik Güvenlik Bölümü Başkanı olan “Amos Gilad.” Geçen hafta yaptığı açıklamada İran’ı İsrail’e yönelik en büyük tehdit olarak nitelendirten Amos Gilad’ın atanması, İsrail-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesinin sadece “doğalgaz” odaklı olmadığına, İsrail’in özellikle Ortadoğu’daki gelişmelere ilişkin askeri ve istihbarat işbirliğine verdiği önemin de işareti olacak.