Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan'ın aile şirketinden bakanlığa 9 milyon liralık dezenfektan satıldığı iddia edildi.
Oda Tv'nin haberinde yer alan iddiayı, CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç, Bakan Pekcan'a sordu:
"Kendi bakanlığınıza kendi şirketinizden 9 milyon liralık dezenfektan sattınız mı satmadınız mı? Sattıysanız bu etik mi? İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?"
Bakan Pekcan, günlerdir sorulan bu soruya, bu yazının kaleme alındığı saatlere kadar bir yanıt vermedi.
Eğer bu iddia doğruysa Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan'ın görevinden istifa etmesi gerekir.
Eğer bu satış doğruysa hem yasalara aykırıdır hem de etik değil. Bu da istifa gerektiren bir durumdur.
Yasalara aykırıdır çünkü; İhale Kanunu'na göre bakanlıkların malzeme alımlarının ihale yoluyla yapılması gerekir. Bu ihalelere de ihaleyi yapan kurumun yetkilileri ve aileleri katılamazlar.
Bu nedenle Bakan Pekcan'ın konuya açıklık getirmesi gerekir.
Başında bulunduğu bakanlığa aile şirketinden milyonlarca liralık dezenfektan almış mıdır?
Bu alım için ihale açmış mıdır? İhaleye hangi şirketler veya kişiler katılmıştır? İhaleye Pekcan'ın aile şirketi katılmış mıdır? Katılanlar ne fiyat vermişlerdir? İhale kime verilmiştir?
İhale yapılmadıysa dezenfektan alımı hangi yöntemle yapılmıştır? Doğrudan söz konusu şirketten mi alım yapılmıştır? Birkaç şirket davet edilip pazarlık usulüyle ihale aile şirketine mi verilmiştir?
İhaleli veya ihalesiz, hangi yöntem kullanılmış olursa olsun, eğer Bakan Pekcan'ın aile şirketinden bakanlığa alım yapıldıysa, bakanın istifa etmesi en doğru yoldur.
Bakanlar başta olmak üzere kamu yetkisi kullananlar kendilerine, eşlerine, akrabalarına, şirketlerine, aile şirketlerine menfaat sağlayamazlar. Kişisel giderlerini devlete ödettiremezler. Babasının vefat ilanının bedeli, başında bulunduğu bakanlık tarafından ödendiği için SHP'li bakan Güler İleri görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı. Bunun başka örnekleri de vardır.
Demokratik batı ülkelerinde bakanların devletin kredi kartını özel harcamalarında kullanmaları, masraflarını bir şirkete ödettirmeleri gibi durumlarda başbakanların, bakanların istifa ettikleri ve haklarında soruşturma açıldığı da bilinir.
Demokratik ülkelerde devlet çiftlik gibi yönetilemez. Devleti yönetmenin kuralları vardır. Bu kuralları anayasa ve yasalar belirler. Hiçbir demokratik hukuk devletinde bakanlar, bakanlıklarına aile şirketlerinden alım yapamaz. Mal satamaz, ticari ilişkiye giremez.
Başta ABD olmak üzere bazı batı ülkelerinde özel sektörden bakan atamaları yapılır. Bunun nedeni, özel sektörün girişimciliği ve yaratıcılığını kamuya taşımak, devletin daha doğru, daha hızlı, daha yaratıcı kararlar almasını sağlamaktır. Ancak batı ülkelerinde bakanlık veya başka bir kamu görevine atanan iş insanlarının, şirketleriyle, işleriyle ilişkisi kesilir ve bu görevden ayrılana kadar bir daha da kurulamaz. Kendi şirketlerini kayırmaları, onlarla başında bulundukları kurumun iş yapması veya o şirket veya şirketlerin yararlanacağı kararlar alması söz konusu olamaz.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da aynı yöntemi kullandı. İş insanlarını bakan yaptı. Ticaret Bakanlığı'na iş dünyasından Ruhsar Pekcan'ı atadı. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na turizm sektörünün büyük şirketlerinden birinin sahibi olan Mehmet Ersoy'u getirdi. Sağlık Bakanlığı'na hastane sahibi Fahrettin Koca atandı. Milli Eğitim Bakanlığı'na özel okul zinciri olan Ziya Selçuk getirildi.
Amaç bu isimlerin özel sektördeki deneyimlerinden, girişimciliklerinden yararlanmaktı. Bakanlıkların ve ilgili sektörlerin daha iyi yönetilmesiydi. Ticarette, kültürde, turizmde, sağlıkla, milli eğitimde ülkenin daha ileriye gitmesiydi.
Ama öyle olmadı.
Türkiye'nin cari açığı kapanmadı. İhracatı ithalatını geçemedi. Türkiye dış ticarette fazla veren ve döviz yaratan bir ülke haline gelmedi. Turizm gelirleri pandemiden önce de patlama yapmadı, pandemiden sonra dibe vurmuş durumda. Milli eğitim dini eğitime dönüştü. Çarşaflı, sarıklı tarikat mensupları derslere girmeye başladı. Tarikatlarla, cemaatlerle protokoller imzalandı. Sağlık alanında ise garantili dev hastaneler inşa etmek dışında bir faaliyet göze çarpmadı. Türkiye, salgınla mücadelede dünyanın en başarısız ülkeleri arasına girdi.
İş insanı bakanlar arasında başarılı sayılabilecek bir örnek yok.
Devleti şirket veya çiftlik gibi yönetmenin faturası da milletin sırtına yüklendi.