Neredeyse gün aşırı kadına yönelik şiddet haberleriyle sarsılıyoruz.
Ya da cinayet...
Sosyal medya, kadınların yardım çığlıklarıyla dolup taşıyor. Birçok ilimizde barolar bu kadınlara ulaşıp hukuki yardımda bulunmaya çalışıyor.
Kadın derneklerinin verdiği güçlü mücadele sayesinde son dönemlerde mahkemeler kadın katillerine "iyi hal" indirimi uygulamayı büyük ölçüde sonlandırdı.
Töre cinayeti Türk Ceza Yasası'nda yapılan değişiklikle 'kasten adam öldürme' halleri arasına alındı ve tahrik indirimi dışına çıkarıldı.
Bu önlemlere rağmen kadın cinayetlerinin ardı arkası kesilmiyor.
Erkeklerin tehdidi altında yaşamını sürdürmeye çalışan çok sayıda kadın olduğu kadın derneklerinin yayınlarından, yardım hatlarından anlaşılıyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerine göre geçtiğimiz Ekim ayında 36 kadın öldürüldü.
Kadın derneklerinin kadın cinayetleri davalarıyla ilgili olarak verdikleri mücadele etkili olmaya başladı.
Kadın katillerinin "namus" bahaneleri artık yargıçların kararlarında eskisi kadar etkili olmuyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun 2019 raporunda davalarla ilgili yapılan şu saptamalara göz atalım:
- Tekirdağ'da yaşayan Esen Dülger 2018 yılında ayrılmak istediği erkek tarafından öldürülmüştü. Esen'in davası sonuçlandı, davada faile indirim uygulanmadan müebbet hapis cezası verildi.
- Ankara'da yaşayan Anestezi Uzmanı Ayşe Karaman, birlikte olduğu erkek Özgür T.'nin evinde şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştu. Savcılık tarafından Anestezi Uzmanı Doktor Özgür T. hakkında 'tasarlayarak öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle iddianame hazırlandı.
- 2018 yılının Ekim ayında Tekirdağ'da yaşayan 33 yaşındaki 4 çocuk annesi Şeyda Ayyıldız, ayrılmak istediği ve uzaklaştırma kararı aldırdığı erkek tarafından sokak ortasında bıçaklanarak öldürülmüştü. Fail, 'cinnet anıydı, beni aldattı' gibi sıkça duyduğumuz bahanelerle iyi hal ve tahrik indirimi almaya çalışmasına rağmen mahkeme heyeti bahaneleri kabul etmeyerek fail hakkında tasarlayarak öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi.
- Geçtiğimiz Şubat ayında İstanbul'da Rabia Kaçma, ayrılmak istediği Emre Çiçek tarafından vahşi bir şekilde boğazı kesilmiş, cinsel saldırıya uğramış ve öldüğü düşünülerek göl kenarına bırakılarak üzerinden arabayla geçilmiş halde bulundu. Fail hakkında 'psikolojik sorunları vardı' denilerek suçu aklanmaya çalışıldı, mahkeme failin cezai ehliyeti olup olmadığına ilişkin rapor alınmasına karar verildi.
- Ağustos ayında Kırıkkale'de yaşayan 38 yaşındaki Emine Bulut, 10 yaşındaki kızının gözleri önünde boşandığı erkek tarafından boğazı kesilerek öldürülmüştü. Bu ay gerçekleşen mahkemede kadın örgütlerinin mahkemeye müdahil olmaları reddedildi. Emine Bulut'un katili Fedai Varan hakkında tüm indirimler reddedildi ve kasten öldürme suçundan müebbet hapis cezası verildi. Ancak yanında bıçak taşıyor olmasına rağmen 'tasarlama ve canavarca hisle öldürme' yoktur denildi.
- Şule Çet'in intihara meyilli olduğu iddiaları mahkemenin resmi bilirkişi raporuyla yalanlandı.
- Boşanmak istediği erkek tarafından kesici alet ile yaralanan S.K.'nin davasında fail 'haksız tahrik indirimi' istemesine rağmen hiçbir indirim uygulanmadı ve 11 yıl 8 aylık ceza verildi.
- Kadınların verdikleri mücadeleler sonucu, son dönemlerdeki kadın cinayetleri davalarında, faillerin çeşitli bahaneler öne sürerek indirim almaya çalışmalarına rağmen; mahkemeler tarafından indirimlerin sınırlandığı gözlenmektedir.
Söz konusu raporda da belirtildiği gibi,ncak, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadın cinayetlerinin durdurulması için İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Koruma Kanunu kapsamında tüm önleyici ve koruyucu tedbirlerin uygulanması kadınların hayata tutunabilme kadın cinayeti davalarında hızlı ve adil yargılamanın yapılması, indirimlerin sınırlanması olumlu bir gelişmedir. Asi için büyük önem taşımaktadır.
Kadınların erkekler tarafından "namus" bahanesiyle öldürülmesinin tarihi kökeni ekonomi-politiktir.
İnsanlığın ekonomik ve toplumsal gelişme sürecinde kurulan erkek egemenliği, kadının doğurganlığı ile iş gücü üretmesi ve kocanın soyuna miras aktarmasına dayalı ekonomik değeri üzerine kurulmuştur.
Kadın bedeninin cinsel denetiminin kökeninde bu tarihi gerçek yatar. Erkeğin bu suçuna, tarihin neredeyse her döneminde eril olan iktidara dayalı devlet ve onun ürettiği eril hukuk da ortaktır.
Sorunu kökünden çözebilmek için devlet bu sorunun her yönüyle ilgilenmek, cinsiyet eşitliği bilincini ailede, anaokulunda başlatıp, eğitim boyunca sürdürmelidir.