Koronavirüs salgınıyla mücadelede CHP’li belediyelerin gösterdiği başarı iktidarın ezberini bozdu.
Bugünkü iktidar dahil tüm sağ iktidarların, uzun yıllar muhalefette kalan CHP’ye karşı kullandıkları önemli propaganda malzemesi "iş bilmez, iş yapamaz, proje geliştiremez, dört koyunu güdemez, üretim ve yatırımdan anlamaz, sadece eleştirir" söylemiydi.
Salgın mücadelesinde; iş gören, proje üreten ve süratle uygulayan, sosyal yardım organizasyonunu başarıyla yürüten, salgın sonrasını düşünerek üretim ve yatırıma girişen CHP’li belediyeler karşısında iktidarın artık bu ezberi kullanması mümkün değil.
Böyle olduğu için de iktidar CHP’yi; iş yapamadığı, üretemediği, dağıtamadığı için değil aksine bütün bunları yaptığı için eleştiriyor ve engelliyor.
Belediyelerin yaptığı iş gözükmesin diye ekmek dağıtmasını bile yasaklıyor.
Bütün yasaklama ve engellemelere karşın belediyelerinin halkı memnun eden hizmetlerine engel olamayan iktidar, "iş yapamaz, hizmet göremez, dört koyunu güdemez" diyemediği başka karşılığı olmayan suçlamalar yapmaya başladı.
Belediye Kanunu’nun yüklediği asli görevini yerine getiren CHP’li belediyeleri "devlet içinde devlet" , "devlet içinde paralel yapı" olmakla suçladı. Bununla da yetinmedi, işi CHP’yi ve CHP’li belediyeleri "FETÖ ve PKK" gibi çalışmakla suçlamaya kadar vardırdı.
İktidarın ulusal düzeyde tehdit oluşturan, öldürücü bir salgınla mücadelede bile kutuplaştırıcı söylemi terk etmeyip, seçim kampanyasında yaptığı gibi CHP’yi "FETÖ ve PKK" terör örgütleriyle birlikte ve onlar gibi çalışmakla suçlaması, belediyelerin ne kadar etkili ve başarılı olduklarını kanıtlamaktan öteye anlam taşımaz.
Sosyal demokrat belediyeciliğin özünü toplumcu belediyecilik anlayışı oluşturur. Bu anlayışın temel bileşenlerinden biri üretici belediyeciliktir.
Belediyelerin; ulaşım, su, temizlik gibi asli işlevlerinin yanısıra kaynak yaratmak, bu kaynağı kooperatifler eliyle üretime dönüştürmek, ucuz ve adil şekilde dağıtmak ve böylece istihdam artışına ve kalkınmaya yardımcı olmaktır.
Toplumcu belediyecilikle karıştırılan ancak onun içinde barındırıp dönüştürmeye çalıştığı sosyal belediyecilik de yardımcı bir unsundur. Toplumda dezavantajlı olan; yaşlılar, engelliler ve yoksulların sosyal yardımlarla yaşamlarını sürdürmeyi amaçlayan sosyal belediyecilik, üretici belediyecilik geliştikçe sağ iktidarların yaptığı gibi sadaka belediyeciliği olmaktan çıkar.
CHP’li başkanların yönettiği başta Ankara olmak üzere İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Antalya belediyelerinde yüksek bir performans sergilendiğini görüyoruz.
Salgınla birlikte bu belediyelerde hızla alınan ve uygulamaya konulan kararlar mücadeleye büyük katkı sağladı.
Evde kalması zorunlu olanların ihtiyaçlarının evlerine götürülmesi, ilaç, gıda, ekmek hizmetlerinin her haneye ulaştırılması, bedava maske dağıtılması, sağlık personelinin ulaşımının bedava yapılması, kağıt toplayan, simit satan, yaşamını sokaktan sağlayan veya sokakta yatan insanların hızla gıda, barınma ve nakdi yardıma kavuşturulması, evlere çalışmaya giden kadınlara gıda ve nakdi yardım yapılması olağanüstü günlerde sorun çözücü uygulamalardı.
İktidarın belediyelerin bağış kampanyaları ve aşevlerinin kaynaklarını yasaklaması üzerine Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın başlattığı "komşunun veresiye defterini kapat" kampanyası sadece Ankara’da değil bütün Türkiye’de yaygılaşan en etkili yardımlaşma ve dayanışma kampanyası oldu.
Mansur Yavaş’ın birçok isabetli kararının yanında üretici belediyeciliğe örnek gösterilecek ve kalıcı olabilecek Ankaralı çiftçilerle yaptığı sözleşmeler de üreticilik uygulamasıdır.
Mansur Yavaş, Ankara’da belediyeye ait arazileri tarıma açtı ve Ankara ve 25 ilçesinde 1025 çiftçiyle anlaştı. Bu arazilerden elde edilecek ürünler de ihtiyaç sahibi Ankaralılara dağıtılacak. Daha önce hafta sonu sokağa çıkma yasağı nedeniyle malları ellerinde kalan pazarcıların ve üreticilerin ürünlerini satın alan Mansur Yavaş, maske sorunu doğduğunda işleri duran terzilerle maske üretimi için anlaşmış, boş kalan nakliyecilere de iş vermişti.
Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen'in vatandaşa dokunan, isabetli icraatları da göz doldurdu.
Ankara’da uygulamaya konulan üretici, sosyal belediyecilik anlayışı hangi partiden olursa olsun tüm belediyeler tarafından örnek alınmalıdır.