Demokratik, laik niteliğe sahip üniter ülkelerde, devlet otoritesi ve hukuk tektir.
Yargı bağımsızdır ve herkes yasa önünde eşittir. Devletin bütün iş ve işlemleri Anayasa ve yasalara uygun olmak zorundadır ve yargı denetimine açıktır.
Demokratik, laik bir hukuk devleti olarak Türkiye'de de devlet otoritesi ve hukuk tektir. Anayasa'ya göre yargı bağımsızdır. Sistem Anayasa ve yasalara uygun işlemek zorundadır.
Anayasal düzen böyle olduğu halde Türkiye'de devlet otoritesini sarsmaya, ikili devlet otoritesi yaratmaya, devlet içinde devlet, yargı içinde yargı olmaya yönelik girişimler eksik olmamıştır.
Bu girişimler Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik, sosyal hukuk devleti niteliklerine ve üniter yapısına karşı olan güçler tarafından yapılmıştır.
Bu örneklerin başında bütün terör örgütleri gibi PKK'nın Güneydoğu'da "ikili otorite" yaratma çabaları gelir. Terörün tırmandığı dönemlerde, terör örgütü PKK, hâkim olduğunu düşündüğü yerlerde devlet otoritesini zayıflatmak, ikili bir yapı oluşturmak için büyük çaba göstermiştir.
Terörle, tehditle baskı altına aldığı bazı köylerde, ilçelerde hatta illerde vatandaşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurumlarını değil PKK'yı muhatap alması için zorlamıştır. "Devlet biziz" baskısı yapmıştır. İkili bir devlet otoritesi yaratmak için tıpkı devlet kurumları gibi vergi büroları, askere alma şubeleri, kolluk kuvvetleri oluşturmuş, yollarda kimlik kontrolü yapmaya, kendine göre halk mahkemeleri kurarak ihtilaf çözmeye, ceza vermeye bile girişmiştir.
Bütün bu girişimlerin tek amacı "ikili devlet otoritesi" yaratmaktır.
Hiçbir devlet böyle bir yapıyı kabul etmez, kaldırmaz.
Nitekim terörle mücadele sonucunda terör örgütü PKK'nın bu yapısı ve etkisi kırılmıştır.
Aynı amaca FETÖ de yönelmiş ve halk arasında yaygın adıyla "paralel devlet" kurma, devlet içinde devlet olmaya kalkışmıştır. TSK içinde ayrı bir silahlı kuvvetler, yargı içinde ayrı bir yargı örgütü, polis içinde ayrı bir polis yapısı, eğitimde ayrı bir eğitim sistemi kurmuş, Anayasa ve yasaları çifte standart içinde kendi amacına uygun şekilde yorumlayıp ikili bir yapı içinde uygulamıştır.
FETÖ'nün yarattığı paralel devlet, anayasal hükümeti bir darbe ile 15 Temmuz 2016'da devirmeye kalkışmış ve 250 vatandaşımızın şehit olması ve binlercesinin yaralanmasına neden olmuş, ancak başarılı olamamıştır.
Demokratik, laik, üniter devletlerde "çifte hukuk" da olmaz.
Laik ülkelerde hukuk, anayasa ve yasalardan ve onlara uyumlu şekilde çıkarılmış diğer hukuk düzenlemelerinden oluşur. Şer'i hukuk geçerli değildir.
Türkiye'de laik bir devlet olduğuna göre, devlet görevlilerin bazıları Anayasa ve yasalara göre, bazıları şer'i hukuka göre çalışamaz; vatandaşların bazıları da şer'i hukuka bağlı olamaz.
Anayasa'da laiklik hükmü yer almasına karşın, Resmi Gazete'de yayımlanan,
Kamu Gözetim, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, "Faizsiz Finans Kuruluşlarının Bağımsız Denetimini Yürüten Denetçiler İçin Etik Kurallar" kararı "Allah korkusu" olmak üzere şer'i hükümler içermektedir. Görev yapacak denetçilerin Allah-u Teâlâ'ya karşı sorumlu olduklarını belirten karar, etik kuralları dini değerlere bağlamaktadır.
Bu, Anayasa'ya açık aykırılık taşıyan bir düzenlemedir.
Türkiye'de faizsiz finans kurumlarını denetleyecek denetçilerle, faizsiz finans kurumlarını denetleyecek görevliler ayrı hukuk sistemlerine bağlı değildir. Laik bir ülke olan Türkiye'de hukuk kuralları anayasa ve yasalarla belirlenmiştir ve her kişi ve kurumu bağlar.
Devlet işleri ile din işleri ayrıdır.
Devlet işleri inançlara göre değil yasalara göre yapılır ve itiraz mercii de aynı anayasa ve yasalara bağlı mahkemelerdir.
Laik bir ülkede geçerli hukuk kurallarını yok sayıp, "dini değerlere göre çalışma kuralları ve görevli nitelikleri" belirlenemez.
Demokratik, laik hukuk devletlerinde inanç, "kulla Allah" arasındadır.
Kamusal denetim de denetçiyle denetlenenin inancına göre değişmez.
Türkiye tek hukuk sisteminde delik açılmasına izin vermemelidir.