Koronvirüs'le sağlık açısından mücadele sürüyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yaptığı; test, vaka ve ölüm sayılarına ilişkin duyurular dışında bir bilgi sunulmuyor.
Anlaşılıyor ki, siyasi otorite bu bilgiler dışında, vakaların hangi illerde veya ilçelerde olduğunu hemen açıklamayacak. Ölenlerin kimlikleri de açıklanmıyor.
Oysa, aynı sorunla mücadele eden diğer ülkeler bu bilgileri kamuoyuyla paylaşıyorlar.
Türkiye bu bilgileri neden gizliyor? Henüz kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapılmış değil. Paniği önlemeye yönelik olduğu konusunda genel bir fikir birliği var ama gizlilik nedeniyle riskli bölgelerde bilgi sahibi olmadığı için vatandaşların daha rahat davranmalarının önemli sakıncaları olduğu da bir gerçek.
Türkiye, 65 yaş üstündeki vatandaşlara sokağa çıkma yasağı uyguluyor ancak diğer yaş grupları için sokağa çıkma yasağı yok. Bu konuda Sağlık Bakanlığı’nın öncülüğünde "evde kal" kampanyası yürütülüyor. Polis ve zabıtalar 65 yaş üstü insanların ihtiyaçlarını karşılamakla görevlendirilmiş durumda.
"Evde kal" kampanyası virüsün yayılmasını yavaşlatma açısından isabetli ancak yeterli bir önlem değil. 65 yaş altı olanlar, çalışanlar, gençler dışarıda günlük yaşamlarını sürdürüyorlar.
Anlaşılıyor ki iktidar, sokağa çıkma yasağı uygulamanın getireceği ekonomik kayıp ve evde kalma nedeniyle devletin üstlenmesi gereken mali desteği göze alamadı.
Ayrıca sokağa çıkma yasağının iktidar bakımından oluşturacağı olumsuz imajı da üstlenmek istemiyor.
İktidarın, devletin ekonomik kaynaklarını erkenden ve savruk biçimde tükettiği biliniyor. Kaynakların önemli bir kısmı; havaalanı, köprüler, alt geçitler ve yollar aşağı yukarı 5-10 arasında bir müteahhit grubuna ihale edildi. Ve bu altyapı tesislerinden kazanacakları oldukça yüksek kârlar, hazine garantisine alınarak, vatandaşa ödettirilmeye başlandı.
Hükümet, bu yatırım politikası ve seçim kazanma kaygısıyla Merkez Bankası’nın, bugün yaşadığımız gibi olağanüstü günler için ayırmak zorunda olduğu, "ihtiyat akçesi"ni de olağan günlerde ve seçim öncesinde harcadı.
Ekonominin krizden geçtiği bir dönemde zaten aşırı borçlanmış olan Hazine’nin kolayca borç bulması oldukça zor. Vergi artışlarına yönelen hükümet, kamuoyu tepkisi nedeniyle bu alana da daha fazla abanamıyor. Geriye Merkez Bankası’nın para basması kalıyor ki, bunun yaratacağı enflasyonun siyasi sonuçları da iktidar açısından düşündürücü geliyor.
Bütün bu koşulları dikkate alan ve nihai olarak siyasi hesap da yapan iktidar; sokağa çıkma yasağı, ücretleri üstlenme, borçları silme gibi politikalar yerine, "evde kalın, kendi OHAL’inizi ilân edin" gibi kararı ve onun maliyetini vatandaşa bırakan bir politika izliyor. Oysa bu tür felaket hallerinde vatandaşı için en iyi, en doğru kararı vermesi ve maliyetine de katlanması gereken devlettir.
Devlet vatandaşa "evde kalın" derken, işsizlerin, salgın nedeniyle işten atılanların veya ücretsiz izne gönderilenlerin ve yoksul ailelerin yaşamlarını sürdürecek mali yardımı da yapmak zorundadır.
Yoksa, "kendi kararınızı verin" tavsiyesinde bulunup, sonuçlarından da "biz size söylemiştik" diyerek vatandaşı sorumlu tutmak, iktidar ve devlet sorumluluğundan kaçmaktır.
Koronavirüs sorunu çerçevesinde muhalefet partileri bugüne kadar olgun bir tutum izlediler. Konuyu siyasi eleştiri konusu yapmadan yapıcı tutum aldılar.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kız kardeşinin cenaze törenine gitmeyerek örnek ve olgun bir davranış gösterdi. Fikriye Hanım’a Allah'tan rahmet, Kemal Bey’e, akraba, dost ve sevenlerine sabırlar diliyorum.
Kılıçdaroğlu bu acılı günlerinde bile salgınla mücadele, yarattığı ekonomik ve sosyal çöküntünün onarılması için 13 somut öneride bulundu.
Bu önerilerden ikisi, Kılıçdaroğlu’nun açıklaması ertesi gün basına yansımadan iktidar tarafından hemen benimsenip uygulandı.
Birincisi sağlık çalışanlarının maaşlarının artırılması (geçici olarak) ikincisi ise 32 bin sağlık personelinin Sağlık Bakanlığı bünyesinde işe alınmasıydı. Oysa bu kararları almak için Kılıçdaroğlu’nun harekete geçmesini beklemeye gerek yoktu.
Kılıçdaroğlu’nun geriye kalan 11 önerisi daha var ki, bunların iktidar tarafından yerine getirilmesi virüsün yarattığı ekonomik ve sosyal yaraya iyi gelecektir:
1) 5 Şubat 2019 tarihinden beri toplanmayan Ekonomik ve Sosyal Konsey toplanmalı, tüm ilgili kurumlar da davet edilmeli.
2) Sağlık kuruluşlarının tıbbi ve konaklama ihtiyaçları karşılanmalı.
3) Hem salgın hem de milli güvenlik açsından askeri hastaneler açılmalı.
4) Merkezi yönetim ve belediyeler eş güdüm içinde çalışmalı.
5) Geçici olarak kapatılan iş yerlerinde esnafın kira harcamamaları hazine bakanlığınca karşılanmalı. Çalışanların ise asgari ücret üzerinden işsizlik sigortası fonundan karşılanmalı ve kredileri 3 ay ertelenmeli.
6) Çiftçilerin borçları yeniden yapılandırılmalı ve faizsiz olarak ertelenmeli.
7) Öğretmen ve kursiyer öğretmenlerin mağduriyetleri giderilmeli.
8) Küçük ve orta boy işletmelerin kredi kullanmaları için TBMM’de yeni bir düzenlemeye gidilmeli.
9) Konaklama, ulaşım gibi faaliyetler gösteren yerlere kolaylık sağlanmalı.
10) Yoksullar sağlıkları ile uğraşırken, 2 bin liralık gelir güvencesi sağlanmalı.
11) Kamu ve özel işbirliği ile yaptırılan, hazine garantili ödemeler 1 yıl ertelenmeli.