CHP’li Enis Berberoğlu ile HDP’li Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın milletvekilliklerinin aynı gün düşürülmesi siyasette yeni bir gerginlik yarattı.
İktidarın, CHP’lerin ve HDP’lilerin vekilliklerini aynı anda düşürmenin, bu iki partiyi ortak bir tepkiye yöneltmek, böylece birlikte hareket ettikleri tezini güçlendirmek gibi bir siyasi hedefi olduğu yorumları yapıldı.
CHP ve HDP’nin bu karara nasıl tepki verecekleri merak konusuydu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yeni bir Adalet Yürüyüşü’nü bugünkü koşullarda doğru bulmadığını, iktidarın hedefinin muhalefeti provokasyona açık biçimde sokağa dökmek olduğunu söyledi. CHP’nin sokağa çıkmayarak bu oyunu bozacağını ve tuzağa düşmeyeceğini vurguladı.
HDP ise Edirne’den ve Hakkari’den iki ayrı yürüyüş başlatma ve Ankara’da sonlandırma kararı aldı. HDP Eş Genel Başkanı Prof. Dr. Mithat Sancar Hakkari’den, Eş Başkanı Pervin Buldan ise Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde yattığı Edirne’den yürümeye başlayacaklar.
Prof. Dr. Sancar’ın açıklamaları, bu yürüyüşün CHP’nin yaptığı Adalet Yürüyüşü gibi olmayacağını gösteriyor. HDP’liler kent içlerinden kent çıkışına kadar yürüyecekler, kentin çıkışında araca binerek diğer kente gidecekler.
Edine Valiliği böyle de olsa yürüyüşe izin vermeyeceğini açıkladı. HDP ise yürümekte kararlı oldukları açıklamasını yaptı.
HDP’nin bu yürüyüşü sırasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı "provokasyon" uyarısını dikkate almak gerekiyor.
Kışkırtıcıların, bu yürüyüşün saptırılması, sabote edilmesi, olaylı geçmesi için hamleler yapmaları olasılığı unutulmamalıdır. Bu itibarla hem HDP yöneticilerinin, hem güvenlik birimlerinin, güvenliğin sağlanması için üzerine düşeni büyük bir özenle yerine getirmeleri zorunludur.
Aksi halde Kılıçdaroğlu’nun dikkat çektiği tuzağa düşülmüş olur.
İktidar, 31 Mayıs yerel ve 23 Haziran İstanbul yenileme seçimlerini büyük farklı kaybettikten sonra Millet İttifakı’nı zayıflatmaya dönük bir politika izliyor.
Bu politikanın merkezinde HDP, hedefinde ise CHP ve İyi Parti var. HDP’nin de Millet İttifakı içinde yer aldığı tezine dayanan iktidar, "CHP - İyi Parti - HDP - PKK bir arada" iddiasıyla yüklenmeyi sürdürüyor. Böylece CHP’nin, özelikle İyi Parti’nin tabanındaki milliyetçi oyları ittifaktan ayırmaya çalıştığı muhalefetin ortak yargısı.
HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, siyasi tabloyu değerlendirirken "HDP olmadan hiçbir partinin seçim kazanma şansının bulunmadığı" belirtti ve "HDP’nin kapalı kapılar ardında gizli ittifaklarla işi olmadığını, açık ittifak yapmak isteyen partilere da kapılarının açık olduğunu" söyledi. Buldan, böylece geçmiş ve gelecek açısından iktidarın "gizli ittifak" iddialarını yanıtlamış oldu.
Cezaevindeki eski Genel Başkan Selahattin Demirtaş da, "HDP’nin CHP veya İyi Parti’yle ittifak yapmadığını, sadece büyük şehirlerde CHP belediye başkan adaylarına sandıkta destek verdiklerini" kamuoyuna açıkladı. Demitaş da Buldan gibi "gizli ittifak" iddialarının geçersiz olduğu mesajı verdi.
CHP’nin ve İyi Parti’nin de HDP ile bir ittifak arayışları yok. Bu nedenle HDP’nin önümüzdeki seçimde Millet İttifakı’nın bir parçası olması olası değil.
Bu tablo şöyle yorumlanabilir:
HDP önümüzdeki genel seçime Millet İttifakı’nda yer almadan bağımsız olarak girecektir.
CHP - İyi Parti ise iskeletini oluşturdukları Millet İttifakı’yla seçime katılacaktır. Saadet Partisi cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacaksa, Millet İttifakı’yla seçime katılabilir. Kılıçdaroğlu, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nin de "Demokratlar İttifakı" anlayışı içinde Millet İttifakı’na katılmasını istiyor. Gelecek Partisi ve DEVA Partisi kendileri açısından ittifak tartışmaları için erken olduğu mesajlarını verdiler. Ancak bu olasılık sıfır değildir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise belirleyici rol oynayacak olan Millet İttifakı’nın çıkaracağı adayın kim olacağıdır. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu önümüzdeki seçimde de cumhurbaşkanı adayı olmayacaksa, muhalefet partileri açısından sandıkta desteklenecek bir ismin cumhurbaşkanı adayı olarak çıkması seçim sonucu açısından çok önemli olacaktır.