CHP’nin Türk siyasi hayatında özel bir yeri vardır.
Atatürk’ün liderliğinde Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetleri olarak ulusal kurtuluş savaşı vermiş, Halk Fırkası adını alarak cumhuriyeti kurmuş ve Türkiye’yi demokrasiye geçirmiş, sosyal demokrasiyle tanıştırmış bir partidir CHP…
Tek parti döneminde ülkenin kaderini etkiyen tarihi kararlar almış, çok partili dönemde de her zaman büyük ilgi ve dikkatle izlenmiştir CHP kurultayları…
CHP kurultayları özellikle sağdaki partilere göre daha hareketli geçer. Birden çok adayın genel başkanlık için yarışabildiği, Parti Meclisi’ne girebilmek için grupların, delegelerin yoğun bir rekabet içine girdikleri, kulislerin çalkalandığı, heyecanı her zaman yüksek bir kurultay geleneği vardır.
2020 başında yapılacak kurultay için de şimdiden parti içi rekabetin başladığı, gündem oluşturan kulis haberlerinin yayıldığı bir süreç başladı CHP için…
Gündem oluşturan haber bu kez Sözcü Gazetesi'nin Başyazarı, deneyimli gazeteci Rahmi Turan’dan geldi. Turan, etkili ve ünlü bir üst düzey CHP’linin Saray’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ettiğini, Erdoğan’ın ziyaretçisine "Türkiye’nin güvenliği için CHP’nin genel başkanı sen olmalısın, gerekirse ben de yardım ederim" mealinde sözler söylediğini yazdı. Ancak, Saray ziyaretçisinin adını vermedi ve vermeyeceğini de belirtti. Saray’ı ziyaret eden kişinin açıklama yapmasını veya Erdoğan’a sorulmasını istedi.
Cumhurbaşkanlığı kaynakları Erdoğan’a böyle bir ziyaret yapılmadığını açıkladılar ancak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bu ziyaretçinin kim olduğuna ilişkin soruya "Bu haberi okuduğumda 'doğrudur' dedim, isim vermek istemiyorum" yanıtını verdi.
Konu şimdilik ortada kaldı.
Türkiye’nin en deneyimli partisi olarak CHP'nin yerleşmiş gelenekleri vardır.
Parti delegeleri aktif ve politik, bilinç yüzeyi yüksek delegeler olarak dışarıdan yapılacak telkinlerle oylarını belirlemezler. Partiye aidiyetleri ve parti disiplinine bağlılıkları yüksektir.
Bu nedenle bir başka partinin veya liderin tavsiyesiyle genel başkan seçmezler. Böyle bir durum aksi sonuç verir, ters teper.
CHP gibi partilerde lider değişikliği önemli bir olaydır.
Bunun gerçekleşmesi için bir ihtiyacın doğması gerekir ki, bunun ilk işaretleri kamuoyunda ve parti tabanında görülür. Değişim rüzgârı esmeye başlar. Bu rüzgârın şiddeti değişimin de habercisidir. Böyle bir değişim rüzgarının ana kaynağı ise mevcut liderin başarısızlığı, iktidar umudu veremeyişidir.
Bu ölçülerle bakıldığında parti tabanında da kamuoyunda da CHP’nin lider değişimine doğru gittiğine ilişkin bir rüzgâr yok. Bu nedenle CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, kendi isteğiyle görevini devretmek istemedikçe genel başkanlığa yeniden seçileceği görülüyor.
Kılıçdaroğlu, partisine hakim bir lider olduğu gibi koltuğunda da güçlenmiş bir şekilde oturuyor. Daha da güçlenmesinin nedeni ise Millet İttifakı'nı oluşturmakta gösterdiği ustalık ve son iki seçimde yakaladığı başarıdır.
31 Mart yerel seçimleri ve 23 Haziran İstanbul yenileme seçimlerinde muhalefetin kazandığı zafer, Türkiye’de bir iktidar değişimi olabileceği umudunu yaratmıştır.
17 yıldır böyle bir umut belirmediği düşünülürse Kılıçdaroğlu’nun başarısı daha iyi anlaşılır.