Bahçeli'nin çağrısından başlayalım.
Bu çağrı, Akşener'in MHP'ye geri dönmesi çağrısından çok, İYİ Parti'nin Cumhur İttifakı'na katılmasını amaçlayan bir çağrı gibi duruyor.
Akşener'in MHP'de kurultay toplama girişimleri ve sonra ayrı bir parti kurması sürecinde Bahçeli ile yaşadığı tartışmalar, geri dönüş kapısını kapatacak kadar sertti. Akşener'in geri dönüşünün mümkün olmadığı bilindiği halde yapılan çağrı, bu nedenle, daha çok Millet İttifakı'nı dağıtmak ve İYİ Parti'yi Cumhur İttifakı'na katmak amacıyla yapılmış bir çağrı olarak okunmalı.
Bahçeli'nin böyle bir çağrı yapmasının önemli yönü, İYİ Parti ile ilgili rezervini kaldırmış olmasıdır. İYİ Parti'yi telaffuz dahi etmeyen, bu partiyi "İP" diye anan Bahçeli'nin çağrısında "İYİ Parti" demesi de rezervin kalktığının bir başka işareti. Bahçeli, MHP'den koparak kurulmuş, milliyetçi, ülkücü yönü ön planda olan İYİ Parti'nin yerinin CHP ve HDP'nin yanı değil, MHP ve AK Parti'nin yanı olduğu mesajı veriyor.
Bahçeli'nin böyle önemli bir çağrı yapacağından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın bilgisi olmadığı düşünülemez. Bu itibarla benzeri bir çağrıyı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yapması da ihtimal dahilindedir.
Anlaşılıyor ki, Cumhur İttifakı, İYİ Parti'yi Millet İttifakı'ndan koparmak, bu mümkün olmasa bile tabanından parça koparmak istiyor.
Cumhur İttifakı'nın Bahçeli'nin rezervini kaldırarak yaptığı bu hamle, Millet İttifakı'nın yerel seçimlerde gösterdiği başarıdan kaynaklanıyor. Aynı başarının cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimde de gösterilmesi olasılığına karşı Cumhur İttifakı şimdiden Millet İttifakı'nı zayıflatmayı temel hedef olarak belirlemiş görünüyor.
Dolayısıyla, Bahçeli'nin, Erdoğan'ın da bilgisi dahilinde yaptığı bu hamlenin üç amacı olduğu söylenebilir:
1- İYİ Parti'yi Millet İttifakı'ndan koparmak.
2- İYİ Parti'nin öncülüğünde DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi'nin oluşturacağı "milliyetçi-muhafazakar" üçüncü bir ittifakın kurulmasını önlemek.
3- CHP ile HDP'yi yalnız bırakıp, CHP'ye HDP-PKK üzerinden yüklenmek.
İYİ Parti lideri Meral Akşener ve parti sözcülerinin Bahçeli'ye verdiği yanıtlar olumsuz oldu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti lideri Meral Akşener Millet İttifakı konusunda çok hassaslar. Bu ittifakı parçalamaya dönük daha önceki hamleleri hep boşa çıkardılar.
Akşener'in Millet İttifakı'ndan ayrılması ancak CHP'nin, İYİ Parti'nin kaldıramayacağı bir hamle yapması halinde mümkün olur. Örneğin HDP'yi kurumsal olarak Millet İttifakı'na davet etmesi gibi…
Bu ve benzeri bir gelişme olmadıkça Akşener'in ve İYİ Parti'nin Millet İttifakı'ndan ayrılmasını beklemek gerçekçi değil.
CHP'yi, dolayısıyla Millet İttifakı'nı etkileyecek bir başka hamle de CHP'nin 2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde aday gösterdiği Muharrem İnce'den geldi. Bahçeli'nin hamlesi gibi İnce'nin parti kurması de sonuç olarak Millet İttifakı'nın tabanından parça koparılması sonucunu doğurabilecek bir hamle.
CHP Genel Merkezi henüz Muharrem İnce'nin yakın çevresine dayandırılarak duyurulan haberlere bir yanıt vermedi. Bunun için İnce'nin açıklama yapmasını bekliyorlar. İnce konuştuktan sonra Genel Merkez yöneticileri de görüşlerini açıklayacaklar.
İnce, CHP'nin 25-26 Temmuz günlerinde yapılan 37. Kurultayı'nda bir şansı olmadığını biliyordu. Bu nedenle genel başkanlığa da aday olmadı. Bu kurultayın, Kemal Kılıçdaroğlu'nun en güçlü gireceği kurultay olacağı da belliydi. Yerel yönetim seçimlerinde gösterilen başarının mimarı olarak kurultayda karşısına çıkacak genel başkan adaylarının hiç şansı yoktu. Nitekim olmadığı da görüldü. Kılıçdaroğlu 1251 geçerli delege oyunun tamamını alarak yeniden seçildi.
İnce'nin CHP'de geleceği olmadığını düşünerek ayrı parti kurması bu nedenle "kişisel" bir tepki gibi görünüyor. İnce'nin parti kurma girişimi CHP'den ideolojik bir kopuş, ortaya yeni bir ideoloji ile çıkmaktan çok duygusal nedenlere dayanıyor izlenimi veriyor.
Bugüne kadar İnce'nin yakın çevresine dayandırılarak verilen haberlerde CHP'den çok farklı, çok yeni bir ideoloji mesajı yer almıyor.
Örneğin Kılıçdaroğlu'na yöneltilen Ayasofya'nın ibadete açılması olayına, laiklik, Atatürk karşıtı söylemlere yeterince sert yanıt vermediği eleştirisi…
İnce de Ayasofya konusunda farklı bir tutum sergilemedi. Hatta Kılıçdaroğlu'na göre bu açılıştan daha memnun bir tutum gösterdi. "Davet edilirsem Ayasofya'ya gider namaz kılarım" dedi ve sonra da aynı gün Sultanahmet Camii'nin avlusunda namaz kıldı.
Kılıçdaroğlu'na yöneltilen "HDP'ye yanaştı, 'Kürt sorununu çözerim' dedi, kurucu felsefeden ayrıldı" eleştirilerine gelince…
İnce bu konuda da Kılıçdaroğlu'ndan çok farklı bir çizgi izlemedi. 31 Mart yerel seçimlerini "CHP'nin değil, adayların kazandığını, bu seçimi CHP'ye Kürtlerin hediye ettiğini" söyledi. "Kürtlere teşekkür bile etmediler" diyerek CHP'yi eleştirdi. Cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında da Selahattin Demirtaş'ı ziyaret ederek işe başlamıştı, Diyarbakır'da miting yapmıştı.
Bu kadar önemli iki temel konuda Kılıçdaroğlu'ndan ve CHP Genel Merkezi'nden çok farklı bir politika izlemeyen İnce'nin bugüne kadar söylem ve eylemleriyle ortaya yeni bir politik çizgi koyduğu söylenemez.
Bu nedenlerle İnce'nin girişimi sonuçta CHP oylarını bölecek, Millet İttifakı'nı zayıflatacak, Cumhur İttifakı'nın ekmeğine yağ sürecek bir girişim olacak değerlendirilecektir.