Avrasya Sanayici ve İş Adamları Derneği (ASİAD) 5. Olağan Genel Kurulu toplantısı İstanbul’da yapıldı.
Genel Kurul toplantısına, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Parti Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu katıldı.
Parti kurma faaliyetlerini sürdüren eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Habertürk televizyonunda yeni yıla kadar partilerini kuracaklarını belirten eski Başbakan Yardımcısı Ali babacan'ı da artık muhalefet liderleri arasında sayabiliriz.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İyi Parti lideri Meral Akşener ve Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu sık sık Türkiye’nin temel sorunlarından birinin ifade özgürlüğü ve farklı fikirleri bastırma çabası olduğunu dile getirirlerdi.
Ahmet Davutoğlu da AK Parti’den istifa etmeden önce ve istifa ettikten sonra yaptığı açıklamalarda aynı soruna vurgu yapmıştı.
Babacan da Habertürk’te Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtlarken ifade özgürlüğü sorununa dikkati çekerken gençlerin boğulma hissi yaşadıklarını ifade etmelerinin önemi üzerinde durmuş ve tweet atmaktan veya okudukları bir tweet'i beğenmekten çekindiklerini söylemişti.
ASİAD'IN Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Kılıçdaroğlu, Karamollaoğlu ve Davutoğlu’nun ekonomik krizi değerlendirirken "tek tip düşünce zorlaması"na vurgu yapmaları önemli bir ortak noktaydı.
Kılıçdaroğlu, "Adaletin olmadığı bir ülke gelişmez, büyümez. Eğer ben farklı düşünüyorsam bunu bir zenginlik olarak algılamamız lazım. Yoksa o toplum kalkınmaz. Adaleti görmezden gelirseniz, ‘Benim her söylediğim kanundur, her söylediğim adalettir’ anlayışına teslim olursanız, Türkiye büyümez" diye konuştu.
Karamollaoğlu ise "Dünyayı dikkate almadan bir politika oluşturmamız kolay değildi. Dünyada huzur ve adalet olursa ülkemizde de olur. Önce kendi evimizden, kendi memleketimizden başlamamız lazım. Sermaye ülkeyi terk ediyor. O sermayeyi faaliyet alanında kullanacak olan fikir sahipleri de gidiyor. Geriye sadece kaba kuvvete boyun eğen veya kaba kuvveti uygulayanlar kalıyor" vurgusu yaptı.
Eski Başbakan Davutoğlu da isim vermeden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı eleştirerek şöyle konuştu:
"Kriz yoktur demek basiretsizlik. Bunlar krizi yönetemeyecek durumda, bu noktada eleştiride bulunanı dış odak ilan ediyorlar. Bu kadar bina diktiler ekonomi mahvoldu. Bina üretmez ki... Krizleri yönetmemiz lazım. Tüm fikirlere açık olmak lazım. Krizi analiz edip engelleyerek süreci yöneteceksiniz. Krizin çözülmesinin ötesinde konuşulmasını engelliyorsanız düşünce üretilmesi üzerinden çözüm bekleyemezsiniz. Maalesef bugün ülkemizde düşünce özgürlüğü kısıtlanıyor. Taviz verilmemesi gereken ilk ilkemiz düşünce özgürlüğünün kısıtlanması olmalıdır."
Tüm muhalefet liderlerinin birleştiği nokta Türkiye’de giderek farklı fikir öne sürmenin, ekonomik krizden söz etmenin baskılandığı, pazar yerinde eleştiride bulunan birinin bile gözaltına alındığı bir ortamda demokrasinin ve ekonominin iyiye gitmesinin mümkün olmadığıydı.
İktidarın, Türkiye’nin yaşadığı sorunları yok sayma ve/veya ekonomik kriz dahil yaşanan her sorunun yabancı ülkelerin veya güç odaklarının saldırısından kaynaklandığını öne sürmek gibi bir huyu var.
İktidar bu yöntemle sorunları ve sorumluluğu sahiplenmiyor. Çok sıkıştığı zaman ise CHP’yi, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu veya tarihi "suçlu ve sorumlu" göstererek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.
İktidarın, muhalefet liderlerinin bu ortak eleştirisini dikkate alması, gerçekçi ve sorumlu davranması, özellikle de ifade özgürlüğü konusunda baskıcı tutumundan vazgeçmesi gerekiyor.