İktidar Korana salgınıyla mücadelede giderek kararsız bir tutuma sürükleniyor.
Ölümcül bir salgınla mücadelede, bilimin öngördüğü kuralların ve önlemlerin siyasi otorite tarafından kaldırılması, yumuşatılması ve hiç dikkate alınmaması en yanlış tutumdur
Türkiye son dönemde salgınla ilgili kararlarında "öyle de olur, böyle olur" havasına büründü.
Oysa bu mücadelede kesin kurallar olmalı ve iktidar da sorumluluğu üstlenmeli.
Çelişkili kararlara ve yapılan resmi açıklamalara baktığımızda sorumluluk açısından kaçak bir tutum sergilendiğini görüyoruz.
İktidar sorumluluğu vatandaşlara, öğrencilere yüklüyor.
Bu kaçak tutumun son örneği liselere ve üniversiteye giriş sınavlarında verildi.
Salgın nedeniyle giriş sınavları temmuz ayına ertelenmişti.
Ancak salgın sıkı biçimde kontrol altına alınmadan bu kez haziran ayına çekildi. Liselere giriş sınavı yarın yapılacak, üniversiteye giriş sınavı da 27 - 28 Haziran tarihlerinde…
Sınavların önce ertelenip sonra öne çekilmesinin nedenleri bilimsel miydi?
Böyle bir açıklama yapılmadı. Sınavların ertelemesini Bilim Kurulu önerisiyle yapıldıysa, aynı Bilim Kurulu sınavları hangi bilimsel verilerle öne çekmeyi önerebildi?
Sınavların öne çekilmesinin sağlık değil ekonomik nedenlerle yapıldığı yönünde ortak bir kanaat oluştu. Turizm sektörünün canlanması amacıyla sınavların öne çekilip ailelerin tatil yerlerine yönlendirilmesinin hedeflendiği anlaşıldı.
İki sınava da milyonlarca çocuk ve genç girecek.
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın her gün açıkladığı verilere göre Türkiye’de vaka sayısı artmaya başladı.
Avrupa’nın 17 ülkesindeki günlük vaka sayısı toplamı 1.450, Türkiye’de ise 1.500 civarında seyrediyor.
Vaka sayısı artarken milyonlarca gencin kapalı salonlarda sınava girmeleri virüsün bulaşma riskini artırıyor.
Bilim insanlarının sınavların ertelenmesi gerektiğine ilişkin önerileri karşısında iktidar sınavların yapılmasında kararlı davrandı.
Bu önerilere verilen yanıt, "sınava girmek zorunlu değil, istemeyen girmeyebilir" oldu.
Çocukların gençlerin geleceğini belirleyecek böyle hayati bir sınava, "isterseniz girin, isterseniz girmeyin size kalmış" bir yaklaşımla yanıt vermek, sorumluluktan kaçmaktır.
Bu sınavları kazanamayan öğrencilerin iyi bir okula yerleşmeleri, iyi bir üniversite kazanmaları, dolayısıyla iyi bir meslek edinmelerine olanak yok. Gerçek böyle olduğu halde "istemeyen girmeyebilir" diyerek işin içinden çıkmak sorumluluğu iki yönlü olarak öğrenci ve velisine yıkmaktır.
Eğer öğrenci sınava girmez ve iyi bir okula yerleşemezse, sorumlusu öğrenci ve velidir!
Eğer sınava girer ve Koranavirüs olursa ve evdekilere bulaştırırsa, sorumlusu yine öğrenci ve velidir!
Aynı kaçak tutum maske önleminde de söz konusu…
Virüstün korunmanın en etkili yollarından birinin maske takmak olduğu açıklandı. Maske takmak İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok ilde zorunlu hale getirildi.
Peki kapalı salonlarda sınava girecek çocuklar maske takacak mı takmayacak mı?
Bu soruya verilen yanıt da "taksa da olur takmasa da" biçiminde geldi.
Yetkililer, sınavlarda maske takılacağını ama isteyen öğrencinin maskesini çıkarabileceğini söylediler.
Tutum yine kaçak…
Eğer öğrenci maskesini çıkartır ve virüs kaparsa sorumlusu yine kendisi ve velisi…