Muharrem İnce CHP'den istifa etti ve parti kuracağını açıkladı.
İnce'nin istifa etmesi ve parti kurması bekleniyordu. Bunu çok önce ima sonra ilân etmişti. Hatta CHP üyeliği devam ederken, CHP'nin dışında bir siyasi hareket başlatınca partiden neden istifa etmediği eleştirileri de yapılmıştı.
Elbette herkesin partisinden istifa etmesi ve parti kurması demokratik hakkıdır. Ancak, 42 yıldır CHP'li olmakla övünen İnce'nin, istifası, hem gerekçeleri hem de zamanlaması bakımından haklı olarak tartışılıyor.
CHP'nin Millet İttifakı kurarak yürüttüğü politika 2019 yerel seçimlerinde başarılı oldu. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerde kazandığı başarıyı, Millet İttifakı'nı daha da büyütüp bir demokrasi ittifakına dönüştürerek aynı başarıyı cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçiminde de göstermeyi amaçlıyor. Yapılan kamuoyu yoklamaları, Kılıçdaroğlu'nun bu hedefine çok da uzak olmadığını gösteriyor.
İktidarın yerel seçimleri kaybettiği günden bu yana en büyük çabası Millet İttifakını bölebilmek, zayıflatabilmek. Bunun için denemediği yöntem kalmadı. Bu çabanın, Millet İttifakı modelinin cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimini kazanmasının Cumhur İttifakı'nda da yüksek bir olasılık olarak görülmesinden kaynaklandığı açık.
Cumhur İttifakı'nın Millet İttifakı'nı dağıtmak için elinden geleni yaptığı bir dönemde Muharrem İnce'nin CHP'den ayrılıp parti kurması, iktidarın gökte arayıp yerde bulduğu bir fırsat niteliği taşıyor. Bu bakımdan İnce'ye yöneltilen "CHP'yi bölmenin sırası mı?" sorusunun haklı nedenleri vardır.
İnce, "Cumhur İttifakı'na asla gitmeyeceğiz, Millet İttifakı'nda kalacağız, bölme yok" mealinde açıklamalar yapsa da doğal olarak CHP'li seçmene hitap eden, CHP'yi Meclis'te ve tabanda bölecek bir girişim başlattığı bir gerçektir.
Muharrem İnce'nin yola çıkışının nedeni CHP ile çok farklı bir ideolojiye sahip olması değildi. İnce, cumhurbaşkanlığı seçimini 2018'de kaybettikten hemen sonra yeniden cumhurbaşkanlığı adayı olacağını açıklamıştı. Nitekim, Kılıçdaroğlu'na "ya sen aday ol ya ben olayım" önerisini getirdi. Dolayısıyla İnce'nin hareket noktası CHP'den ikinci kez cumhurbaşkanı adayı olmaktı. İkinci kez aday yapılmayacağı anlaşılınca ayrı bir siyasi hareket oluşturmaya yöneldi. Bu çalışmalarını sürdürürken bile CHP'den istifa etmedi. Adaylık konusunda kapıyı açık bıraktı. Bu konuda şansı kalmadığını anladığı noktadan itibaren hareketini partileştirebileceğini açıkladı. Önceki gün de CHP'den istifa ettiğini ve parti kuracağını duyurdu.
Rahmetli Bülent Ecevit'in siyasette en çok önemsediği ilke tutarlılıktı. Siyasetçilerin de siyasi partilerin de doğrultu tutarlılığı içinde olmasını çok önemserdi.
Bu açıdan bakıldığında Muharrem İnce'nin kararlarında tutarlılık olduğunu söylemek kolay değil. Çizgisinde önemli zikzaklar var.
Örneğin, cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında FOX TV'de katıldığı bir programda, soru üzerine, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı asla bir daha aday olmayacağını açıklamıştı. Gerekçe olarak da "karşısına genel başkan adayı olarak çıkmış birini cumhurbaşkanı adayı yapan Genel Başkan'ın karşısına çıkmam" diye özetlenebilecek bir açıklama yapmıştı.
İnce, kamuoyuna karşı sarf ettiği bu sözlere karşın, cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen arkasından, Kılıçdaroğlu'nun karşısına genel başkan adayı olarak çıkmak üzere, CHP delegeleri arasında imza toplama kampanyası başlatarak olağanüstü kurultayı toplamaya girişti. Bu, sözleriyle tutarlı bir girişim değildi.
İnce'nin ideolojik açıdan CHP'ye yönelttiği eleştiri ile kendi tutumu arasında da tutarlılık olduğunu söylemek zor.
Bugün, İnce ve arkadaşları, Kılıçdaroğlu'na ve CHP yönetimine, Atatürk çizgisinden uzaklaşıldığı, HDP ile araya mesafe konulmadığı eleştirileri yapıyor.
Oysa İnce, cumhurbaşkanı adayı olduktan sonra kampanyasının başında Selahattin Demirtaş'ı Edirne Cezaevi'nde ziyarete gitmiş, serbest bırakılmasını istemiş ve Haziran 2018'de Diyarbakır'da düzenlediği toplantıda "Kürt sorununu çözeceğim" vaadinde bulunmuştu. Kılıçdaroğlu'nun son kurultayda yaptığı konuşmada yer alan Demirtaş'la ilgili sözlerinin İnce'nin sözlerinden bir farkı yok.
İnce ve arkadaşlarının yönelttiği bir eleştiri de CHP'nin bugünkü genel merkez yönetimi ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu. CHP'nin genel merkez yönetiminde yer alan isimlerin çoğu ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, bu görevlere yeni gelmediler. İnce cumhurbaşkanı adayı olduğunda da Kaftancıoğlu CHP İstanbul İl Başkanı'ydı, bugün genel merkez yönetiminde yer alanların çoğu da aynı görevi yürütüyorlardı. O dönemde bu isimlere itirazları olmayan veya yönetimi oluşturan isimler nedeniyle istifayı düşünmeyen, hatta milletvekili adayı, parti meclisi üyesi olmak için çaba harcayanların bugün, bu isimleri istifalarına gerekçe göstermeleri de tutarlı bir davranış olarak görülemez.
Sonuç olarak, İnce ve arkadaşlarının büyük ölçüde CHP tabanına hitap edecek bir parti kurarken ortaya sürdükleri kadro ve ideoloji eleştirilerinin kısa süre önceki söylemleri ve eylemleriyle tutarlı olmadığı açıktır.