CHP bir bölünmenin eşiğinde.
Muharrem İnce, başlattığı Memleket Hareketi'ni partileştirme sürecinde çalışmalarını sürdürüyor. CHP bölünecek, solda yeni bir parti doğacak.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'yla görüşerek taleplerini ilettiklerini ancak yanıt alamadıklarını açıklayan üç milletvekili; Mehmet Ali Çelebi, Özcan Özel ve Hüseyin Avni Aksoy partilerinden istifa ettiler. Çelebi, İnce ile görüştüklerini ve kuracağı partide yer alabileceklerini açıkladı.
Üç milletvekilinin istifası olayına girmeden önce bir hatırlatma yapmakta fayda var.
CHP'nin iktidara gelemeyişinde, birçok neden arasında, 12 Eylül'den sonra soldaki bölünmenin önemli yeri vardır.
Soldaki bölünmenin yarattığı iktidar kaybı sürecinde en çarpıcı örnek 1994 yerel seçimleridir.
Solun, SHP, DSP ve CHP olarak seçimlere ayrı adaylarla girmeleri, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok ilde belediye başkanlıklarını küçük farklarla kaybetmesine neden olmuştur.
Refah Partisi (RP) adayı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 25,1 oyla İstanbul, Melih Gökçek de yüzde 27,3 oy oranıyla Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olmuşlardır. Sol partilerin toplam oyları RP adaylarının oylarının çok üzerinde olmasına karşın, yerel iktidarı Refah Partisi'ne kaybetmişlerdir.
İslamcı bir parti olan RP'nin güçlenmesi ve 1995 genel seçimlerinden birinci parti olarak çıkmasında, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere il belediye başkanlıklarını kazanmış olmasının payı büyüktür. 1994 yerel seçiminden sonra CHP, 25 yıl bu illerde yerel seçim kazanamamış, genel seçimlerde iktidara gelemeyişinde soldaki bölünmenin her zaman önemli etkisi olmuştur.
CHP'nin, 2019 yerel seçimlerinde Millet İttifakı'yla sağladığı büyük başarı ve aynı başarının önümüzdeki cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde de yakalanması beklentisinin güçlendiği bu dönemde, CHP'nin yeniden bölünüyor olması, Cumhur İttifakı'nın işine gelecektir.
Bu tarihi hatırlatmayı yaptıktan sonra istifalar konusuna dönelim.
Üç CHP milletvekilinin Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun taleplerini kabul etmediği gerekçesiyle istifa etmelerinde izledikleri yöntem parti içi muhalefet ve mücadele açısından dayatmacı bir yöntemdir.
Genel Başkan'a, parti yönetiminin değiştirilmesi talebini de içeren koşullar öne sürmek, kabul edilmezse istifa edeceklerini söylemek bir çeşit muhtıra yöntemidir. Her milletvekilinin veya birkaç milletvekilinin partinin en yetkili organı kurultay tarafından seçilmiş yönetimini değiştirmesi talebi kabul edilirse, partide yönetim kurmak mümkün olmaz.
Partinin izlediği politikaları ve kurultayın seçtiği Parti Meclisi'nden oluşturulan genel merkez yönetimini değiştirmenin demokratik yolu, parti içi mücadele vermek, delegeleri ikna etmek ve kurultayı kazanmaktır.
Kumpas davalarıyla uzun süre cezaevinde kalmış, askeri okulları dereceyle bitirmiş, TSK'da geleceği parlak bir genç teğmenken mesleğinden haksız yere atılmış Mehmet Ali Çelebi, duruşmalar sürecinde gösterdiği dik duruşu, ödünsüz şekilde Atatürk ilkelerine, demokrasiye bağlı tutumuyla kamuoyunda çok takdir toplamış bir isimdir. Kılıçdaroğlu'nun Meclis'e taşıdığı Çelebi, milletvekilliği görevinde de çok başarılı olmuştur. Meclis'in en çalışkan, en üretken, en yaratıcı, en sorumluluk sahibi milletvekillerinden biri olmuştur.
Bu nitelikleriyle, gelecekte CHP'de daha önemli görevler üstlenmesi mümkün olan Çelebi'nin partide kalıp, kendi görüşleri doğrultusunda parti içinde mücadele etmesinin daha doğru olacağını düşünen CHP'li sayısı az değildir.
Üç milletvekilinin Muharrem İnce'nin kuracağı partide yer almaları büyük olasılıktır.
İnce'nin CHP'nin dışında bir siyasi hareket başlatmasının ana nedeni cumhurbaşkanlığı adaylığıdır. İnce, ikinci kez CHP'nin ve dolayısıyla Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı olmak istiyor. Bu konuda kendisine ikinci kez şans tanınmayacağı kanaatine vardığı için kendi partisini kurma kararı aldığı anlaşılıyor.
Bu kararından sonradır ki İnce, Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP'yi, Atatürk'ün yolundan sapmakla eleştirerek ideolojik bir farklılık yaratma çabasına girmiştir.
İnce'nin ve istifa eden üç milletvekilinin CHP yönetimine yönelttikleri eleştiri, bir önceki Genel Başkan Deniz Baykal'ın izlediği ve savunduğu politikalarla uyumludur. Bu politikayı savunanların CHP'ye yönelttikleri eleştirinin özü, CHP'nin laiklik başta olmak üzere Atatürk ilkelerinden ödün verdiği, partiyi büyütmek için laik devletin dönüştürülmesine yeteri kadar karşı çıkmadığı, sağdaki partilerle ittifak kurduğu ve HDP'yle arasına mesafe koymadığıdır. Bu gerekçelerle CHP'nin bölünmesinde sakınca görmüyor ve ayrı bir parti kurmanın daha doğru olacağını düşünüyorlar.
Kılıçdaroğlu'nun izlediği politikaya gelince..
Kılıçdaroğlu, yetkilerin tek elde toplandığı ve giderek otoriterleşen cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı seçimi kazanabilmek için muhalefet partileriyle ittifak kurarak bir “demokratik cephe” kurmaya çalışıyor. Bu politikanın 2019 yerel seçimlerinde başarılı olması, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde de başarılı olması beklentisi ve olasılığını artırmış durumda.
Kılıçdaroğlu, iktidarın, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik, hukuk devleti yapısını bozduğuna ve bu yapının ancak bir iktidar değişikliğiyle yeniden inşa edileceğine inanıyor.
İktidar değişikliğini sağlamak üzere demokratik cephe oluştururken, Erdal İnönü-Bülent Ecevit politikalarının karması sayılabilecek bir politika izliyor.
Kürt sorununda, Erdal İnönü gibi demokratik kanalları açık tutmaya ve Kürt seçmenden destek almaya çalışıyor. İçinde adalet, eşitlik, özgürlük, adil gelir dağılımı, insanca yaşam talebi bulunduran ancak sağ partilerin tabanında kalmış mütedeyyin seçmene ulaşmak için de Bülent Ecevit'in, "inançlara saygılı laiklik" ilkesini uygulamaya çabalıyor.
Elbette, CHP içinde bu politikaları doğru bulmayan azımsanmayacak bir kesim var. Bu politikalar yerine Atatürk ilkelerini ve laikliği savunmanın daha doğru olacağını, CHP'nin inanç konusunda sağa, Kürt sorununda HDP'ye yakın politika izlemesi yerine, daha sol bir çizgi izlemesi gerektiğini savunan görüşler dillendiriyor.
Bu durum CHP gibi bir kitle partisinde gayet doğaldır. Hangi politikanın doğru olduğuna seçmen karar verecektir.
Ancak buradan hareketle CHP'yi laiklikten tümüyle vazgeçmekle, PKK ile işbirliği yapmakla, HDP çizgisine gelmekle suçlamak abartılı duruyor.
Bu suçlamayı iktidar zaten yapıyor.