Amerikan halkının başkan olarak Donald Trump’ı iktidara getirmesi, başta Almanya olmak üzere pek çok AB ülkesinde şaşkınlıkla birlikte panik yarattı. Alman gazetelerinin başlıkları Trump açısından hiç iç açıcı değil. Üstelik hemen hemen her yayın kuruluşu Trump’ı Erdoğan ve Putin ile aynı kareye yerleştiriyor. Dünyanın, pardon AB’nin, yok yok Almanya Başbakanı Angela Merkel’in başında bir büyük dert daha var artık; Donald Trump. Merkel, Putin ve Erdoğan gibi kimyası hiç uyuşmayacak bir siyasetçiye daha sabır göstermek zorunda kalacak. Bu sefer ki daha güçlü, daha zengin daha vazgeçilmez ve daha pervasız.
AB’nin Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, AB’ye üye ülkelerin dışişleri bakanlarını acil olarak toplantıya çağırdı. Aslında bu toplantı için ABD’nin seçilmiş yeni başkanının dış politikasının az çok ortaya çıkması beklenecekti. Ancak Trump’ın seçim propagandası sırasında sarf ettiği sözler, iktidara gelmesini hesaba katmayan AB’ni harekete geçmek için yeterli oldu. NATO, iklim koruma, dış politika ve uluslar arası ticaret AB’ni endişeye sürükleyen en önemli konular. Düzene, planlı siyaset yürütmeye ve güvene alışkın AB’nin önünde bütün bu konularla ilgili kara bir delik var adeta. Ve Trump, AB’ne okyanus ötesinden hiç alışmadığı bir mesaj veriyor, “Ey Avrupa artık kendi göbeğini kendin kes!”
AB dışişleri bakanları toplantısından beklendiği gibi somut bir sonuç çıkmadı. İngiltere, Macaristan ve Fransa dışişleri bakanları toplantıya katılmak zahmetinde bile bulunmadılar. Hatta olanğanüstü toplantının mimarlarından Alman Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier bile çok geç geldi. Macaristan zaten, seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz Trump’a yanında olduğu mesajını vermişti. İngiltere ise çıkma kararı aldığı bir birlik ile ortak hareket etmeyi gerekli görmüyor. Fransa da Avusturya Dışişleri Bakanlığı gibi böyle bir toplantının erken olduğunu düşünmüş olmalı. Ancak Mogerini, Amerika yeni bir uluslar arası politika inşa ederken Avrupa’nın seyirci kalmamasını daha aktif bir rol oynamasını önemli bulduğu için toplantıda diretti. AB üye ülkeleri arasındaki dayanışmanın altını çizen İtalyan politikacı, Amerika ile ilişkilerin aynı düzeyde ama AB temel değerlerini çiğnemeden sürmesini istiyor. Bu Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de ABD seçim sonuçları açıklandıktan sonra verdiği mesajın aynısı.
Ne demişti Merkel? "Almanya ve ABD demokrasi, özgürlük, hukuka saygı, köken, ten rengi, din, cinsiyet ve cinsel yönelimlerden ve siyasi görüşlerden bağımsız olarak insan onuru gibi değerlerle birbirine bağlıdır. Bu değerler temelinde sıkı bir işbirliği öneriyorum.”
AB’yi, AB’nin doğal lideri Merkel’i en çok korkutan Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yakınlaşması. Zira Putin’in daha fazla palazlanması, Putinci hükümetlerin sayısı artan AB’ndeki Doğu - Batı bölünmesini derinleştireceği gibi Ortadoğu politikasında Avrupa’nın ağırlığını da azaltacaktır. Amerika’nın yeni başkanı Trump, sözlerini eyleme dönüştürürse, NATO’nun zayıflaması da kaçınılmaz olur. Bu da Rusya’nın ekmeğine yağ sürmekle kalmaz, AB’ne sırf NATO üyesi olmak için giren Baltık ülkeleri gibi ülkeleri hayal kırıklığına uğratır. Trump, sadece Avrupa’nın daha fazla elini cebine atmasını istemiyor, daha aktif olmasını da talep ediyor. Bu nedenle AB için, ortak savunma ve güvenlik politikası konusundaki fikir ayrılıklarını ortadan kaldırmak elzem oldu. Tabii İran ile imzalanan nükleer anlaşma, iklim koruma planları ve kısa adı TTIP olan serbest ticaret anlaşmasının rafa kaldırılma ihtimali ise cabası.
Gelelim Türkiye’ye. AB bu konuda da aynı kara delikle karşı karşıya. Çünkü, ABD’nin yeni lideri Donald Trump, aslında selefinin de en başta istediği gibi ülkesinin Ortadoğu’daki mevcudiyetini azaltma ve bölgeden çıkma niyetinde. Bu çerçevede müttefiki Türkiye’den bölgede daha aktif rol oynamasını isteyebilir. AKP hükümetinin son günlerde Almanya ve AB’ne bu kadar çatmasının altında bu yatıyor olabilir. Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier’in Ankara’ya geliş nedenlerinden biri de bu olmalı. Bana kalırsa Trump, Türkiye ile uğraşma işini de AB, dolayısıyla Almanya Başbakanı’na bırakma niyetinde. ABD halkının verdiği oylar Avrupa’da artçıları Türkiye’ye kadar uzanan ağır bir depreme neden oldu, Amerikan seçiminden sonra rahatı kaçan Avrupa, kendini yavaş yavaş süper güç olmaya hazırlıyor. AB’nin Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini de dahil bazı Avrupalı politikacıların “süper güç” kelimesini kullanmaktan artık çekinmiyor olması bunun göstergesi. İşte Avrupa’nın sorunu asıl bu noktada başlıyor. Merkel’in dile getirdiği demokrasi, özgürlük, hukuka saygı, köken, ten rengi, din, cinsiyet ve cinsel yönelimlerden ve siyasi görüşlerden bağımsız olarak insan onuru gibi değerlerle, bu değerleri sadece kendileri için korumakla süper güç olunmuyor. Avrupa, bir samimiyet sınavının eşinde. Önümüzdeki günler hala kaldıysa siyaset kurumunda köklü değişikliklere gebe.