Rusya Ukrayna'ya saldırdığından bu yana Almanya gündeminde en fazla ön plana çıkan sorular şunlar oldu:
Almanya Ukrayna'ya silah gönderiyor mu, göndermiyor mu?Gönderiyorsa hangi silahları gönderiyor? İçlerinde ağır silah var mı? Almanya neden bu kadar yavaş?
Bu sorular o kadar çok dillendirildi ki, adeta savaş çığırtkanlığına dönüştü. Ağırdan alan Başbakan Olaf Scholz'un başı koalisyon ortakları ile neredeyse derde girecekti. Hem de yıllardır en pasifist geçinen, savaş bölgelerine silah ihracatına şiddetle karşı çıkan Yeşiller Partisi ile. Sonunda geçen hafta Ukrayna'ya gönderilen silahların listesi internet üzerinden yayımlandı da herkes derin bir nefes aldı. (Merak edenler için liste.)
Şu ana kadar Ukrayna'ya 38 kalem silah gönderen Almanya, 25 kalem daha silah ve mühimmat göndermeyi planlıyor. Her ne kadar Başbakan Scholz, "Bizimki denli geniş çapta silah yollayan yok" dese de yaklaşık bir ay önce yapılan listeye göre, Almanya bu yarışta beşinci sırada yer alıyor. Başı Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere çekiyor, onları Polonya ve Avrupa Birliği takip ediyor.
Alman Anayasası, bakanlar ve genel kurmay başkanı dahil olduğu güvenlik konseyi tarafından verilen silah ihracatı izninin kapalı kapılar ardında yapılmasına olanak sağlıyor. Federal Meclis bile sınırlı bilgilere sahip olabiliyor, o da izin prosedürü tamamlandıktan sonra. Bir zamanlar Yeşiller Partisi milletvekillerinin bu gizlilik kararının kaldırılması için Anayasa Mahkemesi'nin kapısını aşındırdığını hatırladıkça bugün tartışılanlara şaşırmamak elde değil. Bugün geçerli olan silah ihracatı yönergesinin 2000 yılında sosyal demokrat Yeşiller koalisyonu tarafından yürürlüğe sokulduğunu da hatırlatmakta yarar var. Bu yönerge aslında savaş bölgelerine silah satışını reddetmekle birlikte silah ihraç edilen ülkelerdeki insan hakları ihlallerinin de göz önünde tutulmasını ön görüyor. Alman Anayasası da silah satışı ile ilgili "Savaş amaçlı silahlar ancak Federal Hükümet'in izni ile üretilebilir, taşınabilir ve piyasaya arz edilebilir"
Fakat yıllar içinde anlaşıldı ki hem söz konusu yönerge hem de silah ihracatını belirleyen yasaları delmek hiç de zor değil. Evet, Ukrayna bir Avrupa ülkesi, Almanya'nın neredeyse burnunun dibinde ve bir savunma savaşı yürütüyor, o yüzden silah yardımı yapmak son derece anlaşılır bir durum. Ancak benim anlamadığım, Alman hükümetinin sanki silah ihracat kurallarına harfiyen uyuluyormuş gibi bu işi ağırdan alması ve eleştirenlerin bunu bıkıp usanmadan gündeme taşıyor olması.
Facing Finance ve urgewald adlı iki Alman sivil toplum örgütü, Alman hükümetinin işte bu çifte standartlı siyasetini altını çizmek istiyor. Hazırladıkları ExitArms adlı internet sitesinde Almanya'nın 2015 - 2020 yılları arasında hangi savaş bölgelerine ne tür silahlar sattığını, üstelik bu silahları hangi şirketlerin ürettiğini de not ederek yayınladı. 2021 yılına dair rakamlar da çok yakında kamuoyuna duyurulacak. Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü SIPRI'nin katkıları ile de hazırlanan site öyle güzel tasarlanmış ki, hangi ülkenin ne kadar silah satışı yaptığını, üretici firmaları ve söz konusu ülkelerin nerelerde savaşa taraf olduğunu hemen bulabiliyorsunuz. Almanya ile ilgili rakamlara baktığınızda, Flensburger Fahrzeugbau adlı şirketin Birleşik Arap Emirlikleri'ne dört zırhlı kurtarma aracı, Rheinmetall MAN Military Vehicles'ın Kuveyt'e 12 adet Fuchs tipi keşif tankı, Airbus Helicopters'in Suudi Arabistan'a 23 helikopter, ThyssenKrupp Marine Systems'in de Mısır'a dört fırkateyn sattığını görüyorsunuz. Bir genelleme yaparsak, 500 Alman şirketinin, bu yıllar arasında, 1500 kez silah ihracatında bulunduğu, satılan tank, tüfek, jet, roket ve radar sisteminin 52 çatışmaya müdahil olan 33 savaşçı ülkeye verildiğini söyleyebiliriz. Federal Hükümet'in senede iki kez silah ihracatına yönelik rakamları açıkladığını ama şirket ismi vermediğini de buraya not düşelim. Ayrıca sadece savaş silahları ile ilgili detay veren hükümet, radar sistemi gibi silahlanma teknikleri hakkında ayrıntılı bilgi vermiyor. ExitArms sitesinin amacı, bu ayrıntılardan çok, hangi şirketlerin savaştan kar ettiğini, onları hangi banka ve fonların desteklediğini açığa çıkarmak.
Siteyi hazırlayanlar, Airbus ve ortaklarının savaşa taraf ülkelere silah satan şirketler sıralamasında Raytheon ile birlikte ikinci sırada yer almasına şaşırdıklarını dile getiriyorlar. İlk sırada bulunan şirketin Rostec olduğu tespit edilmiş. Dünyanın üçüncü büyük silah ihraç eden ülkesi olan Almanya'nın satış yaptığı çatışmalı ülkeler arasında Mısır, Etiyopya, Hindistan, Pakistan, Myanmar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye bulunuyor. ThyssenKrupp'un Türkiye'ye denizaltı sattığını biliyoruz. Türkiye'ye silah ihracatının pek konu olmadığı Alman kamuoyu ve medyasının en çok eleştirdiği ihracat, şu günlerde Ukrayna'ya silah satışı çığırtkanlığının gölgesinde kalsa da Yemen'deki savaşa dahil olan Suudi Arabistan, Kuveyt gibi ülkelere yapılan silah satışı. Çünkü 2015 yılından bu yana 10 binden fazla sivil Yemen'de savaş yüzünden hayatını kaybetti. Binlerce çocuk salgın hastalık ve açlıkla karşı karşıya. Üstelik savaşın sona ereceğine dair bir umut ışığı da yok. İkinci dünya savaşından sonra düşük profilli dış ve güvenlik politikası izlediği iddia edilen Almanya'nın başbakanı Olaf Scholz, askeri harcamaları arttırmak için 100 milyar Euroluk bir fon oluşturduğunu açıklayınca bu bir "dönüşüm" olarak nitelendirilmişti. Ancak barış ve çevre için mücadele eden iki sivil toplum örgütünün derlediği silah ihracat bilgileri gösteriyor ki, bu dönüşüm çoktandır artarak devam ediyor. Üstelik siyasi partiler farklı görüşleri savunuyor gibi yapıyor olsa da kesinlikle pasifist bir siyaset gütmüyorlar. "Barış politikaları" ne yazık ki, Yeşiller Partisi'nin kurulduğu yetmişli yıllardan kalan bir nostalji sadece. Şimdi aslolan vahşi kapitalizm ve Amerikancılık.
Bunları Almanya'da dile getirmek kolay mı? Hayır, değil. Bırakın silah ihracatına karşı olmayı "Barış" deseniz Putinci olarak yaftalanabilirsiniz. Asıl üzücü ve ürkütücü olan da bu. Almanya'nın savaş rüzgarına kapılması dünya siyasetinin geleceği için de çok şey söylüyor. Bence Alman dış ve savunma politikası kesinlikle yakından takip edilmeli.