Seksenli yıllarda Ankara Sanat Tiyatrosu AST, Faruk Erem’in “Bir ceza avukatının anıları” adlı eserini sahneye koymuştu. Bir Altan Erkekli’nin oyunculuk performansını bir de oyunda sık sık tekrar edilen ve aslında oyunun ana fikri olan şu sözleri hiç unutmadım: “Suçluyu kazıyın altından insan çıkar”
33. İstanbul Film Festivali’nde izlediğim ilk film bana bu sözleri bir kez daha hatırlattı. Ermeni kökenli yönetmen Atom Egoyan’ın “Şeytan Düğümü” adlı filmi, küçük bir Amerikan kasabasında işlenen üçlü bir çocuk cinayetinin nasıl çözüldüğü daha doğrusu nasıl çözülemediğini anlatıyor. Anlatırken de bir trajedi ile bir an önce başa çıkmaya çalışırken, toplumun gerçekleri nasıl göz ardı edebildiğinin altını çiziyor. Yine çocuk cinayetleri, yine bir küçük Amerikan kasabası, yine gerçeği arayan bir idealist ve yine ünlü oyuncular. “ Şeytan Düğümü” tipik bir Atom Egoyan filmi. 1997 yılında çektiği “Bir başka dünya” filmine çok benziyor. Hatta tekrarı bile diyebiliriz. Anlaşılan Amerikan toplumunun gerçeği arayışındaki yavaşlığı, yönlendirilmeye ve linç etmeye çok yatkın olması, muhafazakârlığı, cahilliği hiç değişmemiş.
“Şeytan Düğümü” nü yaparken Atom Egoyan gerçek bir hikâyeden yola çıkmış. Amerika’nın Arkansas Eyaleti’ndeki tutucu küçük bir kasabada bisikletleri ile gezmeye çıkan üç çocuk vahşi bir biçimde öldürülmüş olarak bulunur. Polis, cinayetlerden dolayı satanist olduğunu iddia ettiği üç sıra dışı genci suçlar. Yakalanıp mahkeme önüne çıkarılan ve daha sonra Memphis Üçlüsü olarak anılacak olan gençler, toplumun çocuk cinayetlerine duyduğu daha sonra adeta toplumsal bir cinnet eşine gelecek duyarlılık nedeniyle hızla yargılanır. Fiziki bir kanıt olmamasına rağmen suçlu bulunurlar. Ancak idealist bir özel dedektif gerçek böyle olsa bile üç gencin daha canına kıymamak gerektiğini düşünerek polisin zafiyetinin üstüne gider. Colin Firth, özel dedektif rolünde aynı dönemde iki filmde çalışmış olsa da iyi bir performans sergiliyor. Reese Witherspoon’un canlandırdığı anne ise, çocuğunu kaybetmiş olmasına rağmen, belki de annelik duygusunun getirdiği duyarlılıkla çelişkileri yakalar. O da dedektif de gerçeğin peşine düşerler. İki oyuncu da bilindik hallerinden uzak, star değil de sıradan bir oyuncu profili ile karşımıza çıkıyorlar filmde ve bu onları daha etkileyici kılıyor.
Atom Egoyan bu filminde de Amerika da emniyet, medya ve adalet sisteminin tartışmasız iktidarını ağır bir biçimde eleştiriyor. Çocukların katledilmesi gibi bir felaketle sarsılan toplumun psikolojini beyaz perdeye, alışılmışın dışında bir polisiye tarzıyla yansıtan yönetmen, yavaş bir kurgu ile seyirciye nefes alma ve düşünme şansı da tanıyor. Yönetmenin tabiriyle film, seyircinin gözlemi ve ön yargısını da test ediyor. Erkek şiddeti, polis şiddeti ve siyaset şiddetinin arttığı bir dönemde Atom Egoyan’ın “Şeytan Düğümü” nü Türkiye’de izlemek umut veriyor. Gerçeğin peşine düşen insanlar mutlaka vardır diye düşünüyorsunuz ve Faruk Erem’in sözlerini tekrar tekrar söylemek istiyorsunuz: “Suçluyu kazıyın altından insan çıkar.”