Bugün Almanya’nın en büyük korkusu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geleceği Ren kenti Köln’de Türkiye’nin giderek alıştığı sahneler yaşanması. Bu korkunun haklı olup olmadığını akşam saatlerinde göreceğiz. Ancak Erdoğan gelmeden rüzgârı geldi Almanya’ya. Bu öyle şiddetli ve ani bir rüzgâr olmalı ki, Alman partilerinin hepsi aynı yerde sığınmaya kalktı.
Muhafazakârlardan sosyal demokratlara, sol partiden yeşillere kadar bütün partilerin önde gelenleri Başbakan Erdoğan’ı itidale davet etti. Hatta bazıları “daha Soma’nın yaraları sarılmadı ne işin var Almanya’da, sırası mı şimdi seçim propagandasının” dercesine Köln seyahatini iptal etmesini istediler. Bu istek, federal başbakanlığı resmi bir açıklama yapıp Erdoğan’a kapılarının açık olduğunu belirtmek zorunda bırakacak denli yüksek sesle dillendirildi. Almanya Başbakanı Angela Merkel, mevkidaşını “Sayın Başbakanın bu randevunun bu kez ne kadar hassas olduğunu bildiğinden ve buna uygun bir sorumluluk bilinciyle hareket edeceğinden yola çıkıyorum” sözleriyle incitmeden tatlı tatlı uyardı.
Başbakan Erdoğan’ın Köln ziyaretinin resmi sebebi, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği UETD’nin kuruluşunun 10. yılını kutlamak. Ancak herkes biliyor ki, Türkiye başbakanı Ağustos’ta düzenlenecek cumhurbaşkanlığı seçimi için propaganda yapacak. Çünkü Avrupa’da yaşayan Türkiyeliler ilk kez bulundukları yerde oy kullanabilecekler. Türkiye Araştırmalar Merkezi TAM’ın verdiği bilgilere göre, Almanya’da 1.389.000 seçmen var. Bunların büyük bir kısmının oy kullanmaya gideceğini ön gören TAM çalışanları Türk pasaportlu seçmenlerin %50 ya a %60’ının AKP’yi seçeceğini tahmin ediyorlar. Yerel seçimdeki başarısına rağmen Soma’daki maden faciası ve devamında yaşanan protestolar, can kayıplarından sonra Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturabilmek için her oya ihtiyacı olabilir. Ama bunun da ötesinde Köln, Erdoğan’ın siyasetle yoğrulduğu Milli Görüş’ün merkezi. Her ne kadar AKP, lobi çalışması için UETD’yi kurmuş olsa da Milli Görüş ile bağları var. Ayrıca Başbakan Erdoğan’ın Avrupa’daki her boy göstermesi aynı zamanda Fethullahçılara karşı bir meydan okuma.
UETD bundan on yıl önce kurulduğunda Almanya Başbakanı sosyal demokrat Gerhard Schröder idi. Hatta kuruluş toplantısına katılacağı ilan edilmişti ancak gelmedi. O yıllar Recep Tayyip Erdoğan’ın yıldızının iyice parladığı yıllardı. AKP’nin ilk iktidara geldiği yıl, Erdoğan henüz siyaset yasağı kaldırılmamışken Berlin’e geldiğinde de bir başbakan gibi karşılandı. Bugün Alman meslektaşı Angela Merkel’in Erdoğan ile kimyasının uyuşmaması bir yana, Erdoğan’ın Alman siyasetindeki imajı ilk kez 2008 yılında yine Köln’de sarsılmaya başladı. “Asimilasyon insan hakları ihlalidir” gibi sözlerinin yanı sıra Erdoğan’ın yine Köln Arena’da sanki Almanya’daki Türkiyelilerin başbakanı gibi davranması, adeta bir pop star gibi boy göstermesi Alman siyasetinin onurunu incitti. Öyle ki, Angela Merkel, Almanya’daki göçmenlerin başbakanı olduğunu hatırlamak zorunda kaldı. O gün ayrıca Erdoğan Alman siyasetçileri ve kamuoyunun hiç alışık olmadığı jargonuyla gerçek yüzünü de göstermeye başladı.
Başbakan Erdoğan ya gerçekten çok değişti ya da başta Almanya olmak üzere Avrupa’da İslamcı otoriter yüzünü artık saklayamıyor. Şubat ayındaki Berlin ziyaretinde iki tarafın da pek fazla zorlanmadığına hepimiz tanık olduk. Sanırım AKP hükümeti AB hedefinden, Avrupa ılımlı İslam’ı Türkiye aracılığıyla inşa etmekten vazgeçeli beri taraflar rahatladı. Almanya ve Türkiye, Erdoğan ve Merkel arasında adeta sessiz bir pazarlık var. Almanya Erdoğan hükümetini daha sert eleştiriyor, Erdoğan, Alman siyasetçilerinin sınırlarına karşı daha duyarlı davranarak, seçmenlerine istediği gibi propaganda yapıyor. Bu nedenle Başbakan Erdoğan, bu sefer Köln’de Almanca tabiriyle filleri ürkütmeyecek, yangına körükle gitmeyecek. Sürpriz bir gelişme olmazsa, çünkü İstanbul Okmeydanı’ndaki gelişmeler oldukça ciddi, Başbakan Erdoğan, konuşmasını Türkiye’ye yönelik yapacak ve Alman siyasetine fazla değinmeyecek. Alman siyasetçilerin Erdoğan’ın ziyareti öncesindeki bu denli köpürmesinin de en önemli nedeni AB seçimleri. Sosyal demokrat Martin Schulz gibi Türkiye’nin AB üyeliğini yılmadan savunan siyasetçiler bile tersini savunarak hem Türkiye’yi hem de Erdoğan hükümetini seçim malzemesi yapıyorlar. Ne acıdır ki, bunu yaparken aşırı sağcıların ekmeğine yağ sürüyorlar.
Başbakan Erdoğan’ın Köln ziyareti öncesinde benim en samimi bulduğum eleştiriler, Türkiye kökenli siyasetçilerden gelenler. Onların Erdoğan’a yönelik Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlileri ayrıştırma suçlamalarını ciddiye almak gerek. Türkiye’deki eğilimler olduğu gibi Almanya’ya yansıyor. Tabii Türkiyeli göçmenlerin bu kadar etkiye açık olmasının ardında yatan en önemli nedeni de unutmamalı. Onlar hala kendilerini Almanyalı hissetmiyor. Siyasete, sosyal hayata, iş hayatına rahatça katılamıyor. Çünkü bunun için ihtiyaçları olan iki önemli haktan mahrumlar; çifte vatandaşlık, dolayısıyla Alman pasaportu olmayıp yıllardır Almanya’da yaşayanların seçime katılması. “Sizin başbakanınız benim” demekle olmaz öyle de davranmak şart. Erdoğan gibi Türkiyeli göçmenleri seçmen olarak görmenin zamanı geldi de geçiyor bile.