HDP’ninkinin ardından gittiğim için olsa gerek AKP’nin Ankara Arena Spor Salonu’nda düzenlediği olağanüstü parti kongresi bana bir kongreden çok şölenmiş gibi geldi.
Yurdun pek çok yerinden otobüslerle getirilmiş ve Arena’nın dışında toplanmış on binlerce AKP’li, partideki ikinci Recep Tayyip Erdoğan döneminin başlamasına tanıklık etmek için oradaydı. Memleketim Manisa’daki Mesir şenliklerinde olduğu gibi adeta camiden atılacak sihirli macunları bekliyorlardı. Yarıya yakını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki saate yakın süren konuşmasının sonuna, dolayısıyla yeniden parti lideri ilan edilmesine kadar sabır gösteremedi. Partinin izzeti ikramı yerindeydi. İçeri gireceğim sanarak takıldığım kuyruğun yemek için olduğunu fark etmesem bunu görmeyecektim. Gelenlerin büyük bir kısmı gözlemlediğim kadarıyla 30-50 yaş arasındaydı. Kadın sayısının azlığı dikkatimi çekti. Gazeteci sayısının çokluğu da.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya’da düzenlediği gösterilerden alışkın olduğum gibi alkışlar, tezahüratlar, marşlar ve tabii cep telefonu ışıkları eşliğinde salona girdi. Pop star gibi demeyeyim de verdiğim Mesir Şenlikleri örneğinde kalarak, 41 çeşit baharatı karmayı akıl eden Merkez Efendi tavrıyla halkı ve delegeleri selamladı. Elbette yanında kurmayları ile. Kongrenin ana sloganı 'Yeni Atılım Dönemi; Demokrasi, Değişim, Reform' olarak seçilmişti. İddialı, beklentileri de merakları da arttıran bir slogan. Açılış konuşmaları ve video klip gibi hazırlanmış tanıtım filmleri hem salondaki hem de salonun dışında kongreyi büyük ekranlardan izleyen AKP’lileri coşturacak kıvamdaydı.
Elbette kongrede asıl merak edilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapacağı konuşma ve vereceği mesajlardı. Epey uzun olan konuşmasının tam metni pek çok medya kuruluşunda yayımlandığı için, dinlerken özellikle benim dikkatimi çeken noktalara değinmek istiyorum. Bir kere konuşma boyunca sözü defalarca FETÖ'ye getirmesi, bende hâlâ parti içinde Erdoğan’ın istediği gibi bir temizlik yapılmamış olduğu izlenimi yarattı. “İhanet çetesi ile ilgisini kesenler kendilerini kurtardılar. Diğerleri için yapacak bir şeyimiz kalmadı” sözleri bu bağlamda ilginçti. KHK ile ihraçları mecburiyet olarak nitelendiren Erdoğan yine de her fırsatta FETÖ ile mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizdi. 50 kişilik MKYK listesinde 19 kişinin değiştirilmiş, 16 yıl içerisinde yanında yakınında olanların çoğunun elimine edilmiş olması düşündürücü. Fakat Erdoğan, “Menzilimiz değişmedi. Kim dönerse dönsün biz dönmeyiz yolumuzdan” diyerek yeniden meydan okudu.
Erdoğan, beklendiği üzere bu kez “Ey Avrupa!” dozunda olmasa da Avrupa Birliği’ne de meydan okudu. Demokratikleşmenin lokomotifi olarak gördükleri AB’nin riyakâr tutumu yüzünden üyelik sürecinin çıkmaza girdiğini söyleyen Erdoğan, “AB ya bize verdiği sözü tutar ya da herkes kendi bildiğini yapar” diyerek kesip attı. Avrupa’nın Erdoğan’ın tahammül sınırını çoktan aşmış olduğunu biliyoruz. Avrupa’nın tahammül sınırı da aşılmış görünüyor. Vurucu, karar verici hamleyi Erdoğan AB’ye, AB de Erdoğan’a bırakmış durumda. Son aylarda yaptığı uluslararası görüşmelere dikkat çeken Erdoğan, daha büyük bir dünyaya açılma niyetini de özellikle dillendirdi. Zaten cumhurbaşkanı her gittiği her ülkede sırf mazluma kucak açtıkları için muhabbetle karşılandığını düşünüyor. Erdoğan’ın Amerika ile ilişkiler konusunda söz sarf etmemiş olması Suriye karşılığında Irak’a rıza gösterilme yolundaki pazarlıkların henüz bitmemiş, ancak kendisi için olumlu yönde olduğunun işareti sayılabilir. Dış politika konusunda kongreden çıkan en önemli işaret AKP hükümetinin siyasetini fazla değiştirmeyeceği yönünde.
Cumhurbaşkanı ve AKP’nin lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın demokrasi, insan hakları, hukuk devleti gibi AB’nin kriterlerini, AB’den bağımsız olarak hedeflediğini dillendirmesi bende bir an AKP’nin ilk yıllarına geri döneceği izlenimi yarattı. “Herkesin düşüncesini ifade etmesine saygı duyarız. Çünkü yaradanı severiz yaradandan ötürü” sözleri de sanki bu yönde bir işaretti. Ancak iş bir gün önce demokrasi ve barışla mücadele çağrısı yapan HDP’ye gelince işler değişti. Erdoğan HDP demese de onu kastederek, “silahlı terör örgütlerini destekleyenleri çok daha zor günler bekliyor. Komşu ülkelerde destek arayanların hevesini kursaklarında bırakacağız” sözleri örtülü bir uyarıydı. CHP’yi anmaya bile gerek duymadı. O işi de vekili seçilen Binali Yıldırım’a bıraktı. Yıldırım da özetle; “Demokrasilerde ana muhalefet önemlidir. Bizim ana muhalefet partisinin iktidar anlayışı yok, planı da yok. Zaten Türkiye’nin bir ana muhalefeti de yok” sözleri ile adını anmadan CHP’ye atıfta bulundu. Yani iç politikada da bir değişim yok.
AKP kongresini tek cümleyle özetlemek istersek, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra sürdürülen siyaset aynı kalacak. Erdoğan’ın dediği gibi, refaha ve huzura kavuşana kadar OHAL kalkmayacak. Daha dün bir bugün iki. Yine Erdoğan’ın söylediği gibi artık iktidara gelmek için yüzde 50+1'e ihtiyaç duyan AKP’nin işi zor. Hayır asıl Türkiye’nin işi zor.