Bir TV kanalında, müzik yapımcılarının “olur mu öyle şey?” diyerek YouTube’u de şahit göstererek[1] yaptıkları konuşmalarını “hüzünle” izledim.. Bahsettikleri konu, Niran Ünsal’ın ve prodüktör Polat Yağcı’nın suçlamaları. Yani YouTube üzerinde yayınlanan Müzik Kliplerinin tıklama sayılarındaki sahtekarlık[2].
“Hüzünle” izledim, çünkü bu “tıklama” konusunda 10 küsur yıldır bir komedidir gidiyor. 2005’lerde Taksim’in orta yerindeki 5 katlı bir apartmana boydan boya, Milliyet Gazetesi “bugün 44 milyon bilmemkaç okundum” diye bir sayaç koymuştu. Bir kaç yıl sonra Gemius bu rakamın yarısından daha az olduğunu gösterdiğinde, kimse “o zaman öyle demişti, şimdi nasıl inanalım?” demedi ve hatta bir süre, Milliyet bu gazla “en çok okunan site” geçindi (aşağıda Milliyet’in ya da diğerlerinin Çin’li okuyucuları konusunda bilgi için “Neden Sahte Tıklama?” bölümüne bakın).
Ama konumuza dönersek, müzik yapımcılarının hepsi “asıl konu”yu pas geçip, konuyu başka bir yere yani “YouTube Yapar mı?”ya yansıtmaya çalışıyorlar. Çünkü son 10 küsür yılda giderek uzmanlık haline dönüşen bir şekilde, sahte tıklama bütün büyük medyada var (sadece Al-Jezaraa’nin yapmadığı görülüyor) ve onlar da bu durumu “bal gibi biliyorlar”.
Bahsedilen konu YouTube’ün sorumluluğu konusu değil, Ama basbayağı “organize” ve örneğin 3 milyon tıklamayı 2500 TL’ye “satın alma” konusu (Niran Ünsal 10.000 TL diyor ama konuya yakın insanlar daha ucuza alır).
Müzik yapımcıları bilmediklerini söylemişler. Allah allah dünyadan haberleri yoksa, müzik alanında nasıl başarılı yöneticilik yapıyorlar, bilemiyoruz!!!
Ama eğer Google’a “YouTube İzlenme Satın Alma” yazarsanız, 10 saniye içinde karşınıza çıkacak bir kaç örnek verelim ;
Burayı tıklarsanız, 100 bin Türk izlenme satın alma fiyatını görebilirsiniz.
Bu sadece 10 TL diyor
Bu organic Türk Takipçi’den bahsediyor –organik ne demek aşağıda anlatıyoruz
Bu da başka bir izlenme satın alması
Bu daha kapsamlı bir yöntem sunuyor
İnternet sektöründekiler, reklam ajansları, ve bize gore müzik yapımcıları bu konuyu bal gibi biliyorlar. Ama bilmeyip merak edenler için teknik olayı açalım (bu bölümdeki bazı bilgiler için Hamza Şamlıoğlu’na teşekkür ederiz);
Teknik olayı merak etmeyenler burayı atlayabilirler..
dDOS, bilişime yakın olmayanların bile duydukları bir saldırı cinsidir. Açılımı “Distributed Denial of Service” yani, bir siteye o kadar çok bağlantı kurarsınız ki, kapasitesi yetmez ve çöker. Bunu dağıtık (distributed) yaparsanız da, engellemesi zorlaşır.
Saldırı da, tıklama da aynı yapıyı kullanabiliyor. Onun için bu yapıyı anlatalım.
Saldırı tek bir noktadan yani tek bir IP’den gelse, bu IP bloklanır ama binlerce IP olunca bloklaması da zorlaşıyor (Yeni nesil güvenlik cihazları bu sorunu çözmeye odaklanmış durumda). Bu tersine tıklama durumunda da büyük bir avantaj. Bir sürü farklı insan izleme yapmış gibi oluyor.
dDOS saldırıları Botnet dediğimiz (bot, robot’un kısaltmasıdır) makinaları kullanır. Bu bir network halinde çalışan robot makinalar anlamına gelir. Bunlara verilen emir neyse, hep birlikte yerine getirirler.
Elinizin altındaki makina sayısı eninde sonunda 100-200 gibi bir sayı ile kısıtlı olacaktır. O zaman zaten bir network üzerinde olan başkalarının makinalarını kullanırsınız.
Ama bunun için o makinalara sızmanız gerekir. İşte çok uzun zamandır kullandığımız “Trojan”, “botnet” terimleri de bunu anlatır.
Ülkemiz ADSL’e çok geç girmesine karşın, güvenlik anlamında gerekli önlemler alınmamıştı. Yani Türk halkı uzun sure korunmasız bırakıldı (farkındalık ya da yazılım anlamında).
Geçmişte “Rus Piliç” mailleri gönderilerek ülkemizdeki makinalara sızıldı. Bugün de, ya güncel yazılım açıkları (genellikle tarayıcı açıkları) ya da virus içeren sitelere yönlendirme yapılarak (en çok porno sitelerine ama onun dışında, dizi, sinema, oyun sitelerinde de bu tür virüsler yer alıyor) makinalara sızılıyor.
Cep telefonundan internetin arttığı son zamanlarda, bunun için mobil uygulamalar da kullanılmaya başlandı. Ayrıca, 1000 takipçi 100 TL diyenlerin ya da ücretli “crack” kodu verenlerin de, virüs bulaştırdığını not edelim.
Virüs derken, bazı virüsler para çalmak içindir, ama diğer bazı virüsler farkında bile olmadan sizi çalıştırırlar. Yani makinanız ya bir yerlere saldırı (dDOS) için kullanılır, ya da bu yazının konusunda olduğu gibi Demet Akalın’ın yeni çıkan albümüne tıklama yaparsınız ama farkında bile olmazsınız. Çünkü işlem arka planda tamamlanır. Sadece makinanızın yavaşladığını düşünebilirsiniz.
Virüs sızmasının çözümü, bu yazının konusu değil ama kısaca yazılımlarınızı güncel tutun, bilmediğiniz mail-mesajları açmayın (cep telefonları için de geçerli) ve antivirus yazılımları kullanın ama en önemlisi bilmediğiniz sitelere girmeyin.
21'nci yüzyılda bir organik merakıdır gidiyor. Tıklamalarda da “organik” tanımı var.
Tıklamanın “doğrudan” yapıldığı 2000’lerin ilk yarısında, organik tıklama ile, makina yerine adam kullanarak tıklama yapıldığında dair haberler vardı.
Bugün organik tıklama, virüslü makinanın bir arama sayfası açıp, orada yazdığı bir kelime üzerinden (4cü ya da 14cü sıradaki gibi gerilerdeki) bir siteye tıklaması olarak tanımlanıyor. Bu tür bir tıklama güvenlikçilerin “honey pot” denilen yapılara takılmadığı için yakalanamıyor.
Organik olmayan tıklama, doğrudan ilgili sitenin tıklanması anlamına geliyor. Yani sahte olduğu kolay tespit ediliyor. Honeypot’lar tarafından yakalanıyor ve raporlanıyor.
Aslında bu konu aynen bir dama ya da satranç oyununa benziyor. Güvenlikçiler ya da Algoritma kullananlar (Google, Facebook) kendi sistemlerini bu sahte hareketleri yakalamak üzere geliştirdikçe, bunları yaratanlar da kendilerini geliştiriyor. Çünkü bu artık çok milyar $’lı bir endüstri.
Bir başka konu da “YouTube 301” denilen konu. Başa dönersek, Müzik yapımcıları YouTube’ü şahit gösterip, “markasını riske atar mı?” diyorlar. Üst paragrafta da dediğimiz gibi, YouTube bu konuda bazı çalışmalar yapıyor. Bunlardan birisi 301 hatası. Eğer bir video yüklendikten sonra çok hızlı izlenmeye başlarsa, YouTube “bir acaiplik var” diyor ve rakamı dondurup, olayı incelemeye alıyor. Eğer normalse serbest bırakıyor.
Ama YouTube’ün de kendi büyüklüğünü tıklama sayısı ile ele aldığı için dünya çapında rakamlarının yükselmesinden ötürü bir şikayeti olur muydu? Biz sanmıyoruz. Sadece gerçekten sahte olduğu ortaya çıkacak konularla uğraşıyor gibi bir izlenimimiz var.
Sahte tıklamanın temelinde, “para kazanma dürtüsü” var. Geride kalanlar, bu yolla “biz en büyüküz” ya da “hala büyüküz” mesajı vermeye çalışıyorlar.
Ama online mecralar, farklı ve bağımsız olduklarından, daha çok okunuyorlar. Geçmişin medya devleri artık gerilerde kaldılar. Bunu sahte tıklamalarla aşmaya çalışıyorlar. Bir kaç sene önce yayınladıkları
Mesela Hürriyet Gazetesi 2005’lerde filan, Çin’li okuyucu sayısı ile internetçilerin diline düşmüştü. Herhalde o zamanlar Türkiye’den değil, yurtdışından bot alıyordu. Bu nedenle de, ölçümlere bakıldığında Türk okuyucusundan çok Çin’li okuyucusu varmış gibi gözüküyordu[3]. Tabi benzer durum, hem prestiji kaybetmemek (ben en büyüküm demeye çalışan), hem de reklam almak için bu yollara başvurmaktan çekinmeyen diğer tüm büyük olduğunu iddia eden sitelerde vardı.
Şimdi "sahte tıklamalar” haberine bakıyoruz, Doğan Müzik’ten bahsediliyor. Sektörümüzde “Doğan grubu sitelerinden elde ettiği tecrübeleri şimdi müzik alanına da uyguluyor” diye yorumlanıyor.
Kendileri bu haberin doğru olmadığını açıklasa Polat Yağcı, Instagram hesabına bir bakın; nasıl oluyor da, gecenin 1.45’inde 110 bin kişi, 25 dakika sonra 2.09’unda 116 bin kişi, 40 dakika sonra 117 bin kişi daha, ve böyle gidecek şekilde 1 gecede 3 milyon izlenirliğe ulaşılıyor (aralıklı eklemenin nedeni YouTube 301 kuralı.. onu da yukarıda anlatmıştık)
Aslında “tıklama” uzmanlığı, SEO yani arama motoru optimizasyonu hikayesi ile at başı gidiyor. SEO’cular da botnet kullanmayı seviyorlar. Hepsi olmasa da pek çoğu, bu yolla danışmanlığını aldıkları sitelere tepeye taşıyabiliyorlar. [4][5]
İşin ballı-kaymaklı tarafı ise, tepeye ulaşmak için herkesin mücadele etmesi. Bu nedenle de SEO işi yabancıların deyimi ile “multibillion $”lık ve “sürekli gelir” getiren bir durumda.
Google, Facebook, Twitter gibi siteler SEO optimizasyonu ile organik durumlarını kaybediyorlar. Bu nedenle de, uygulamalara yol göstermemek için algoritmalarını açıklamıyor ve sürekli de yeniliyorlar[6].
Sitelere gelen kişiler, ilgilerini çeken haberlere ya da içeriklere (mesela müzik) tıklarlar. Asıl “organik” tıklamalar bunlardır.
Ama büyük bir gazete, eğer yeni açılmış bir haber sitesi ile benzer ya da daha az tıklama alıyorsa, bu alarm zillerinin çaldığı bir durumdur. Yıllar içinde milyar TL’ler yatırım yapılan işin gitgide kötüye gitmekte olduğunu, az bir yatırımla yeni açılmış bir siteye karşı geri kalındığını gösterir. Bu nedenle de, durumu farklı gösterecek bir şeyler gerekir.
İşte sahte tıklama burada gündeme geliyor. Hem okuyucuya “bak biz ne kadar okunuyoruz.” Ya da “Herkes bizi okuyor” izlenimi verilmeye çalışılıyor. Hem de reklamcıya, “en çok okuyucu bize geliyor, o nedenle en çok reklamı bize ver” denilmiş olunuyor.
Bu olayın sorumlusu ise aslında reklam ajanslarıdır ve müzik yapımcılarıdır. Oyunun bilerek bir parçası olmuş durumdalar. Reklamverenlerini de doğru yönlendirmiyorlar. IAB de bu olayın zaman içinde tamamlanan diğer parçası. Bugün yönetimine bile bağımsız internet siteleri giremiyor. Klasik medya orayı kaybetmeyerek, reklam sektörünü elinde tutuyor.
Bazıları da --mesela müzik konusunda sahtekarlık yaptığı iddia edilen Demet Akalın--, ününü daha yukarı çekmek için kullanıyor olabilir. Aynen yandaş anket firmalarının sayıları yukarı göstermelerine benziyor bu durum. Akalın için biz de daha once Twitter takipçi konusunda bir inceleme yayınlamıştık[7]
Reklamcı zaten yıllardır aynı yere reklam veriyor. Yeni yerleri araştırmaktan ya da tersine yeni bir site için reklamvereni ikna etmekten hoşlanmıyor. Kurulu olan bozuk düzen devam ettiriyor.
Kime yarıyor derseniz;
- Büyük reklam ajanslarına yarıyor
- Büyük Medyaya yarıyor
Kime Yaramıyor derseniz;
Bağımsız medyayı engelliyor, küçük bırakıyor ya da yokediyor
Reklamveren ise alamadığı verimin farkında bile değil.
Bu arada bu sahte tıklamaları ya da tersine dDos’ları kullananların bir grubu da siyasetçiler. Şu dönemde, bütün partilerin, diğer partilerin sitelerine ya da bağımsız sitelere saldırı satın aldığına dair duyumlarımız var. Özellikle anketlere yönelik tıklama satın alınıyor.
Örneğin 100 GB’lik 1 saatlik bir saldırı bugünlerde 4000 TL civarı diyorlar.. Ama siyasetçilere, 4-5 GB’lik 1 saatlik saldırının 4000-5000 TL’lere satıldığını duyuyoruz.
Siyasetçiler dedik ama her yerde sahte tıklama var. Örneğin Twitter’da arama yaparken görüyorsunuzdur, size sahte takipçi sağlayan yerler var. Bunları bir yazımızda biz de incelemiştik[7].
Eğer bireysel kullanıcı iseniz, bu rakamlar sizi ilgilendirmeyebilir ya da çok da rahatsız etmeyebilir. Ama bu rakamları değerlendirerek, hedef kitleyi bulmaya çalışan bir reklamverenseniz, boşuna bu rakamlara bakmayın. Çünkü gördüğünüz gibi burada sahte rakamlar üretme işi, milyon-milyar dolarlık bir endüstri halinde.
O nedenle siz kendi endüstrinizle ilgili kararı, mantık çerçevesinde kendiniz verin. Emin olun bugünkünden daha çok verim elde edersiniz.
Büyük medya bu rakamlardan utandığı için olsa gerek, online reklam konusunda verdikleri fiyatlar 1-1,5 TL CPM düzeyinde. Oysa bugün Avrupa’da online reklam 20+ Euro’larda.
Bu nedenle, bu tür sahte tıklamalara prim vermeden işinizi dosdoğru yapıp, mesela 5-10 TL reklam ücreti söylediğinizde, size “ama Hürriyet bile bu kadar alıyor” diyenler oluyor. Bu da olayın diğer bir yüzü.
Bu şartlar altında yerli içerik nasıl gelişir? Bağımsız yayıncılık nasıl ayakta kalır?
[1] “YouTube hiç markasını tehlikeye atar mı? Yapar mı böyle şey” diyorlardı..
[2] Bu yazıda “tıklama” kelimesi kullanıldı ama internet deyimlerinde “izlenme” ya da “impression” kullanılır.
[3] Çin’lilerin En Çok Takip Ettiği Türk Siteleri
[4] Hangi Ünlünün Ne Kadar Sahte Twitter Takipçisi Var?
[5] Report: Bot traffic is up to 61.5% of all website traffic -
See more at: https://www.incapsula.com/blog/bot-traffic-report-2013.html#sthash.cIsnSqai.dpuf
[6] Web Sayfalarına Gelen Trafiğin % 61,5'unu Bot'lar Yaratıyormuş, Reklam Amaçlı Bot Trafiği Hızlı Artıyor
[7] Google Arama Algoritmasında Önemli Değişiklikler Geliyor, Köprü Sayfaları Elimine Edilirken, Mobil Uyumlu Siteler Öne Geçecek