Analizlerine değer verdiğim Atilla Yeşilada, dünkü yazısında “Büyük soru: Faiz artışı kimin eseri?” diyor ve "New York Times “TCMB Erdoğan’a direnerek parasal sıkılaştırmaya gitti” manşetiyle tartışmanın fitilini ateşledi. O esnada Başkan R. T. Erdoğan da TCMB’nin bağımsız olduğunu ve hala yüksek faize karşı durduğunu açıklıyordu” diye devam ediyor. [1]
Gerçekten de ortada bir bilgi kirliği var. TC’nin bir ekonomik kriz içinde olduğunu, pazardaki pahalılıktan görüyoruz. Ama acaba neden ülkenin herşeyi pahalılandı? Dolar neden dalgalanıyor? Çok sayıda eski ve köklü firma neden konkordato’ya gitti, gidiyor?
Kötü ekonomik yönetimden mi? Ya da dış güçlerden gelen bir operasyon mu söz konusu?
Ekonomisi güçlü bir yapının, dış güçlerden ne kadar etkileneceği bu konuda ilk aklımıza gelen soru. Yani “ülkenin ekonomisi sıcak paraya ihtiyaç duymasa”, yine de doları etkileyecek düzeyde bir dış hareket olabilir miydi?
Ekonomist Uğur Gürses, Gazete Duvar’da “Krizin Daha Başındayız” başlığıyla yayınlanan söyleşisinde şunları söylüyor. [2]
“Çalışma sermayesini bile bulamayan firmalar önce tasarruf tedbirlerine gidecekler ya da batacaklar. Çünkü Türkiye borçla büyüyen bir ülke. Geçmiş 10-15 yıl, Türkiye’ye akan dövizin, bol paranın ve bundan ötürü büyüyen kredilerin sebep olduğu yüksek tüketim döneminin hikâyesiydi. Eskiden bankalar çok rahat ucuz kredi verirken şimdi yüksek faizle veriyor veya hiç vermek istemiyor. Bol para dönemi geride kaldığı için şirketler zorlanacak ve finansman sorunu yaşayanlar ‘tasarruf önlemi’ alacak. Tuvaletlerdeki kâğıtları azaltmaktan başlayıp personel yemeklerinden kısmaya ve giderek işçi çıkarmaya gidecekler.”
İktidarın “faiz lobisi” diye adlandırdığı sıcak para, 16 yıldır ülkemizde ve yüksek tüketim ile bu kadar betona yatırım, maliyeti hayli yüksek olan bu para sayesinde yapılabiliyor. Şimdi o para kaçıyor çünkü hem borç büyüdü, hem de kazandıkları para yani faiz konusunda iktidar, seçim öncesinden başlayarak “indireceğiz” açıklamaları yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “faiz inince, enflasyon iner” şeklinde bir düşüncesi var. Bunu seçim öncesi Londra’da dünyanın en büyük yatırımcıları (yani sıcak paracıları) ile yaptığı toplantıda söyledi ve onları şaşırttı. [3]
Bugün de hala, faiz TCMB tarafından % 24’e çıktığı ve piyasada % 38’ler civarında uygulandığı halde, faize karşı olduğunu söylüyor. Yani faizi o arttırmıyor.
Bunların hepsi de acaba nasıl meydana geldi?
ATO Anketinde Cevaplar “Rahip Branson” ve “Dış Güçler”e Çıkıyor
İşte tam bu sırada, Ankara Ticaret Odası’nın (ATO) üyelerine yönelik olarak yayınladığı “Döviz Dalgalanmalarının Sektörel Bazda Değerlendirilmesi Araştırması” başlıklı bir anket gördük [4]. Ankette —insanların görüşlerini rahat söylemelerini sağlamak için olsa gerek.— ad-soyad istenmiyor. Bu nedenle dışarıdan da ulaşılabiliyor. Sadece demografik özellikler (yaş-sektör-eğitim vs) isteniyor.
Hatırlayacaksınız, dün bu döviz dalgalanmaları sonucunda meydana gelen AVM protestosu sonucunda, 13 eylülde Resmi Gazetede bir cumhurbaşkanlığı kararı yayınlanmış ve “menkul, gayrimenkul alışverişlerinde Türk Lirasına dönüşmesi” gündeme gelmişti. Aslında çoktan alınması gereken bir karardı. Ama planlı ve bir vadeye yayarak yapılmalıydı. Doların bu kadar dalgalandığı bir dönemde yapılması ise, firmalar arası ilişkilerde karşılıklı davalaşmalara neden olabilecek bir karar olarak değerlendirildi [5].
Dolayısıyla piyasada bir sorun var ama bu sorunu çözmenin yolu “Ani kararlar değil. Sektörlerin de içinde olduğu, hep birlikte verilecek olan stratejik kararlar”.
Bu nedenle ATO’nun anketini çok olumlu değerlendirdik. Çünkü en azından sanayicilere “fikir soruluyordu”. Hem sorunun ne olduğu konusunda, hem de çözümler konusunda. Ama nketin ilerleyen sorularına bakınca şaşırdık. Çünkü ATO çoktan kararını vermiş gözüküyor. Sorulardan biri şu şekilde;
Bu soruda 5 seçenek var. Siz mecbur olarak 3’ünü seçiyorsunuz. 3'den az seçerseniz, anket onaylanmıyor. Dikkat ederseniz, “yapısal problemler” dışındaki 3’ü “dış güçlere işaret ediyor”. Üstelik “yapısal problem” de, “doğal durumdur” ifadesi ile normalleştiriliyor.
Yani ATO bu anketten “Türk sanayicileri son olayların RTE'ye bir operasyon oldugu düşüncesinde” diye bir sonuç çıkaracağa benziyor.
Bu sonuç, pazardaki pahalılığı, konkordato’ya giden firmaların sayısını ya da dolardaki dalgalanmaları düşürür mü? Eski TCMB Başkanı Durmuş Yılmaz geçtiğimiz hafta çıktığı bir TV programında, olayı "İnkar" ve "Kibir" olarak tanımladı [6]. Asıl nedeni bulmaz ve çözmez isek, o zaman bu ülkenin ekonomisini meydana getirenlerin batmasını engelleyebilir miyiz?
Ad-Soyad Sorulmuyor ama IP Nedeniyle Çekinen Olabilir
Bu arada, ankette ilginç olan başka bir husus da şu; ad-adres alınmıyor. Muhtemelen insanların kimliklerini ortaya koymadan cevap verebilecekleri izlenimi vermek için. Ya da anketi hazırlayanlar IP konusunu akıllarına getirmemiş.
Ama aslında bu anketi dolduranların kimliğinin belli olabileceği başka bir araç var. O da IP numarası. Dolayısıyla bu durum hem Kişisel Verileri Koruma Kanununa (KVKK) uymayan bir durum. Hem de bir çok sanayicinin “siyasal olarak fişlenme” korkusuyla farklı bilgi verebileceği ya da hiç katılmayacağı bir çalışma olabilir. Dolayısıyla amacına da ulaşamayabilir.