Dezenformasyon ve/veya yalan haber hayatın bir gerçeği ve çağlar boyunca nasıl kullanıldığını çeşitli örneklerle gördük, görüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son zamanlarda çok fazla dile getirdiği "Dezenformasyonla Mücadele Kanunu" hazırlıkları sürerken, AKP’li yetkililer Avrupa’yı incelediklerini belirttiler.
Biz de bu konudaki durumu analiz ediyoruz. Çeşitli ülkelerdeki dezenformasyona yönelik gelişmeleri burayı tıklayarak okuyabileceğiniz önceki yazımızda vermiştik.
Şimdi bu bölümde, AKP'nin hazırlamakta olduğu sosyal medya düzenlemesinin Avrupa'daki benzerlerini örnek alacağı yorumu yapıldığı için, Türkiye'de yapılanı yazmadan önce Avrupa'ya bir göz atalım.
Dezenformasyon yeni bir şey değil ama Avrupa'nın bu konuya odaklanması, Trump'ın seçildiği 2016 başkanlık seçimlerinde Rusya'nın manipülasyon yaptığı iddiaları ve Cambridge Analytica olayı üzerine başladı[1].
Yükselen endişeler ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerindeki seçimler nedeniyle çalışmalar başlatıldı. Kırım olayı sırasında Rus propagandasının kullanım tarzı Avrupa'nın endişelerini yükseltti. Mart 2015'te Avrupa Konseyi, AB'nin baş diplomatı Federica Mogherini'yi Rus propaganda çabalarına karşı koymak için bir iletişim ekibi ve stratejik iletişim eylem planı kurmakla görevlendirdi.
Görev gücü, Avrupa Dış Eylem Servisi'nin Stratejik İletişim ve Bilgi Analizi Bölümünün (AFFGEN.7) bir parçası olarak ayrıca Batı Balkanlar Görev Gücü, Güney Görev Gücü ve ortaya çıkan tehditlere, veri analizine, politika geliştirmeye ve AB'nin Dezenformasyon Hızlı Uyarı Sistemi de dâhil olmak üzere uluslararası işbirliğine odaklanan yatay bir ekibi de içeriyordu.
Sonuç, "East StratCom Görev Gücü" oldu [2]. Görev gücü, Rusya'nın yanlış bilgi yaymaya ile siyasi kurumlara ve sivil topluma güvensizlik yaratmaya yönelik çalışmalarını ortaya koyacak ve dezenformasyonla nasıl mücadele edileceğini planlayacaktı. Ancak yetersiz finansal kaynaklar nedeniyle başarısız oldu.
Ocak 2018'de, sahte haberlere ve çevrim içi yayılan dezenformasyona karşı politika girişimleri konusunda tavsiyelerde bulunmak üzere üst düzey bir uzmanlar grubu ("HLEG") kuruldu. HLEG, temel ilkeler ışığında en iyi uygulamaları ve bu ilkelerden kaynaklanan uygun çözümleri önermek için tasarlandı[3].
HLEG tarafından önerilen çok boyutlu yaklaşım, birbiriyle bağlantılı ve birbirini güçlendiren bir dizi öneriye dayanıyor. Bunlar şöyle;
Bizim de "dezenformasyon" konusunda örnek almamız gereken öneriler bunlar olmalı.
AB, 2018'de, Dezenformasyona Karşı Eylem Planı yayınladı[4]. 2020 sonunda ise Avrupa Demokrasilerini Daha Güçlü Yapmaya Yönelik, Demokrasi Eylem Planı yayınladı [5].
Demokrasi eylem planının nedeni şöyle açıklandı;
"Artan aşırılık ve insanlar ile politikacılar arasında algılanan mesafe nedeniyle demokratik sistemlerimize yönelik meydan okumalara karşı geliştirilen bu Eylem Planı, özgür ve adil seçimleri teşvik etmek, medya özgürlüğünü güçlendirmek ve dezenformasyona karşı koymak için önlemleri ortaya koyuyor.
Daha somut olarak, Komisyon, çevrim içi platformlar, reklamcılar ve siyasi danışmanlıklar dahil olmak üzere ücretli içerik ve üretim ve dağıtım kanallarının sponsorlarına hitap edecek ve kendi sorumluluklarını netleştirecek siyasi reklamcılık konusunda yasal işlem önerecektir.
Komisyon ayrıca gazetecilerin güvenliğini sağlamaya yönelik tedbirler önerecek ve gazetecileri halkın katılımına karşı stratejik davalardan (SLAPP'ler) korumak için bir girişim sunacaktır.
Son olarak, Komisyon, Dezenformasyona ilişkin mevcut Uygulama Kurallarını elden geçirme çabalarını yönlendirecek,"
Özetle, 2023'e kadar kademeli uygulanacak olan Avrupa Demokrasi Eylem Planı, üç ana konu etrafında önlemler ortaya koyuyor:
AB dezenformasyon konusunda çok çeşitli araştırmalar ve çalışmalar yapıyor. Bunlardan birisi de dayanıklılık, hem acil durum planlamasının kalitesine (risk azaltma) hem de başarılı saldırılara uyum sağlama ve bunlardan kurtulma becerisine (atılganlık, çeviklik ve kararlılık) karşı çalışmalar. Bu tür bir esnekliği geliştirmenin unsurları arasında hazırlıklı olmak, kapasite oluşturmak, tehditleri değerlendirmek, rakiplerin etki ağlarını analiz etmek ve rakiplerle iletişim kurmak yer alıyor. Bunları başka bir bölümde detaylı anlatacağız.
AB'nin, geleceğin vizyonlarını oluşturmak, ortak projeler için beyin fırtınası yapmak, bir topluluğa dâhil olmayı önermek, uygun ödül yapıları tasarlamak ve karşılıklı gerilimi azaltmak dahil olmak üzere, düşman aktörlere sunabileceği önemli bir teşvik yelpazesi planladığı görülüyor. AB bu yolla toplumsal dayanıklılık oluşturmanın yanı sıra, teşvikler sunarak, tehditlere başvurmadan arzu edilen davranışları teşvik etmenin yolunu arıyor. Bu teşvikler her iki tarafın da çözmeye çalıştığı ortak sorunlar üzerinde birlikte çalışmayı içeriyor.
Şimdi bu yukarıda yazdıklarımıza bakın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bahsettiği kanun çalışmasında bu ifadelerden --mesela özgür ve adil seçimleri teşvik etmek ya da medya özgürlüğünü güçlendirmek gibi, dayanıklılığı arttırmak gibi-- hangisi düşünülecek tahmin edin.
Bu arada not; Bu yazı dizisi devam ediyor. Türkiye’yi anlatacağımız bölümde, ortak çalışmak yerine, zorla yaptırmaya çalışmanın neler yol açtığını göstermek üzere, Trump'ın sosyal medyaya açtığı kavganın sonuçlarına dair bir araştırmaya da yer vereceğiz.
[1] Cambridge Analytica olayı çok bilinen bir olay ama yine de son bölümde daha detaylı anlatacağız.
[2] Questions and Answers about the East StratCom Task Force
[3] Final report of the High Level Expert Group on Fake News and Online Disinformation
[4] Action Plan against Disinformation
[5] European Democracy Action Plan: making EU democracies stronger
[6] ACTION PLAN AGAINST DISINFORMATION