10 yıldan sonra kripto para konusunda bazı denemeler görmeye başladık. El-Salvador'daki bir surf kasabasında yaşayanlara -kim olduğu bilinmeyen- birileri her ay 35 dolar karşılığı Bitcoin verdi ve kasabada bir Bitcoin ekonomisi yaratmaya çalıştı. Derken El-Salvador başkanı büyük tezahürat arasında ülkede kripto parayı geçerli kılan kanunu yayınladı ve bu ay içinde de Bitcoinli hayat hızlandı. Sonuçta Bitcoin ekonomisinin emeklemekten, ayağa kalkma teşebbüslerini görüyor gibiyiz.
Ama şimdilik bunlar çok başarılı değiller. Guardian gazetesi de geçenlerde bu tür başka bir yaklaşımı yazdı[1]. Haber, dünyanın ilk kripto para geçen yolcu gemisi Satoshi hakkındaydı. Geminin idealleri yüksekti. Demokrasi, insan hakları, kendi kendine yetmek vs. Bu nedenle yeni bir ülke kurmaya karar vermiş 3 kişi, dünya yüzeyindeki tüm karalar şu veya bu hükümete ait olduğu için krallıklarını okyanusta kurmayı düşündüler.
Ama fikir yeni değil, 10 yıl kadar eskimiş durumda. Eski Google mühendisi ve 20. yüzyılın en etkili serbest piyasa ekonomistlerinden biri olan Milton Friedman'ın torunu Patri Friedman, karadaki yaşamı ve toplumu dönüştürerek, deniz üstünde uygarlık kurmayı 7 Aralık 2010 akşamı, San Francisco oditoryumunda anlatmıştı. Aşağıda videosunu göreceğiniz etkinliğin ev sahipliğini, PayPal kurucusu Peter Thiel tarafından "özgürlüğü tüm boyutlarıyla savunmak ve teşvik etmek" için kurulduğu kaydedilen Thiel Vakfı tarafından üstlenmişti.
'Seasteading (deniz çiftliği)' olarak adlandırılan bu vizyon, yepyeni bir hükümet kurmak fikrine dayanıyordu. Friedman, üç ila altı yıl içinde gemilerin yüzer tıbbi klinikler olarak yeniden tasarlanacağını öngördü. 10 yıl içinde ise, küçük toplulukların kalıcı olarak denizdeki platformlara taşınacağını ileri sürdü. Seasteading, sakinlerine tam bir seçim özgürlüğü sunacaktı - deniz topluluğu, yüzen birimlerde yaşayanların seçimlerine uyacak şekilde kendisini düzenli olarak yeniden düzenleyecekti. Seasteading'de, demokrasinin yeni bir modeli uygulanacaktı.
Friedman'ın konuşmasını takip eden yıllarda, vizyonunu gerçekleştirmeye yönelik çeşitli girişimler oldu ama hep engellendi. Derken Ekim 2020'de üç "Seasteading" meraklısı "Pacific Dawn" adlı bir yolcu gemisi satın aldı. Grant Romundt, Rudiger Koch ve Chad Elwartowski, gemiyi Panama kıyı şeridinde, yalnızca kripto para ticareti yapan yeni bir toplumun merkezi olacağı yerde konumlandırmayı planladı.
Gemi ismini, değiştirdi ve yeni ismini Bitcoin'in gizemli mucidinden aldı. Satoshi olarak yeniden adlandırılan gemide para olarak da tabii ki Bitcoin kullanılıyordu. Oluşturulacak yeni toplumun "aynı-akıl" ve "benzer-kültüre" sahip insanlar için bir ülke olması hayal ediliyordu. Satoshi, tüm sakinlerine özgürlük vaat ediyordu.
Ama Guardian, yolcu gemisini yeni bir topluma dönüştürmenin üç adam için oldukça zorlayıcı olduğunu çünkü denizin getirdiği kurallar olduğunu ve yolcu gemilerini de sıkı kuralların bağladığını yazdı.
Orijinal planlarında Satoshi, B (Bitcoin'i simgeleyen) şeklini alacak ve tarım ve park alanlarına ayrılacak olan yüzer platformlar birbirlerine tüneller aracılığıyla bağlanacaktı.
Satoshi, jeneratörleri ve ardından güneş enerjisini tüketecek ve hatta vatandaşların kullanması için yüksek hızlı kablosuz internete sahip olacaktı. Vatandaşlar ayrıca herhangi bir vergi ödemeden istedikleri kadar madencilik yapmakta, para kazanmakta ve harcamakta özgür olacaklardı.
Ancak bir takım dezavantajlar kısa sürede ortaya çıkmaya başladı.
Gemi 29 Ekim 2020'de yola çıktı ve yolculuğunun başlarında regülasyonla boğuşmaya başladı. Örneğin, geminin denize elverişlilik sertifikası yoktu. Yani denize çıkması mümkün değildi. İlaveten Satoshi'nin yüzen bir konut olarak belirlenmesi de imkansızdı ve geminin deniz yasalarına uymak için her 20 günde bir yola çıkması gerekiyordu.
Geminin karşılaştığı çeşitli engeller hep, kruvaziyer gemicilik endüstrisinin düzenlemeleriyle ilgili oldu. Bu da, tamamen özgür bir toplum yaratmaya yönelik hayalleri yok etti ve rüya daha başlamadan sona erdi. 3 girişimci, 18 Aralık'ta geminin bir hurdalığa satılacağını duyurdu. Gemi artık 'Ambience' olarak adlandırılıyor ve bir kez daha yolcu gemisi işlevi görüyor [2].
Bu arada benzer bir hikayeyi 1968 yılında İtalyan mucit Giorgio Rosa'nın düşündüğünü ve Adriyatik'te, İtalya deniz sınırının 6 mil ötesine denize çaktığı kazıklarla bir ülke kurmaya kalktığını ama onun da kısa sürede kurallara yenildiğini hatırlatalım.
Mühendis olan Rosa, ilginç fikirleri olan, araba almaktansa kendi yapan bir mucit. Adriyatik'e kurduğu 400 metrekarelik "Rosa Cumhuriyeti", kısa sürede gençlerin ve asilerin yuvası olmuştu. Bir başka ilginçlik bu ada, Esperanto dilinin resmi dil ilan edildiği tek ülke olmasıdır.
Sonuçta İtalya rahatsız olmuş ve bu ülkeyi 6 mil sınırları dışında kalmış olsa da, yok etmiş. Ama -bizi de ilgilendiren bir sonucu olarak- ondan sonra, bir daha başkası daha aynı hareketi yapmasın diye kıta sahanlığı 12 mile çıkarılmış.
Geçen yıl Netflix buna dair bir film yayınladı. Aşağıda o filmin fragmanını göreceksiniz.