İnternetin nasıl yönetildiğine dair tartışmaları ve gelişmeleri bir önceki yazımızda, teknik detayına girmeden anlattık. Özetle, totaliter doğu bloku, rahatsızlık duyduğu internetin yönetim tarzını değiştirmeye yönelik çabalar içinde.
Bu yazıda bu girişi biraz daha genişleteceğiz. Gelen bazı mesajlarda, bu saatten sonra internetin değişmesine izin verilmeyeceği gibi yorumlar var. Ama internet yaygınlaştığından bu yana ülkelerin tepesi tarafından yönetilemiyor. Aşağıda uzmanlar ve akademisyenler kuralları belirliyor. Eksikleri olduğunda da yine onlar devreye giriyor. Birileri şimdi, bunu değiştirmek ve internetin özgürlüğünü kısıtlamak peşinde.
Gerçi Google, Facebook, Twitter vs'nin kullandığı algoritmalar (bir çeşit yapay zeka) yüzünden de gördüklerimiz, önceki baktıklarımızın uzantısında gibi bir şekle büründü. Ama bu "KISITLAMAKTAN" çok "SIKICI" gelişme oldu. Yani çeşitlilik olayı yok, daha önce ilgilendikleriniz dışında bir şeyler göremiyor oluyorsunuz. Ama buna çare var. Hem biz baktıklarımızı bilinçli olarak değiştirerek, hem de bu konuda internet kullanıcıları olarak mücadele ederek, bu şirketlerin içeriklerini sunma şeklini değiştirmeleri için baskı yapabiliyoruz. Bu konuyu daha önce yazdık ve yazmaya devam ediyoruz. Şimdi yazacaklarımızdan bundan farklı bir konu.
Farkında olmasanız da, elinizdeki cep telefonları gibi haberleşmenin pek çok alanındaki düzenlemeleri yapan bir uluslararası organizasyon var; Birleşmiş Milletlere bağlı bir kurum olan ITU (International Telecom Union) işlevini şöyle ifade ediyor;
Teknik olarak, fiber optik kablo ve mobil ağlar için standartlar ITU tarafından belirlendiği için ifade yanlış sayılmaz. Bununla birlikte ITU, internet konusunda daha az söz sahibidir. İnterneti çalıştıran standartlar ITÜ tarafından değil, “teknoloji uzmanlarının, şirketlerin, sivil toplumun ve hükümetlerin fikir birliğine vardığı çok paydaşlı bir süreçle belirlenir. İnternet Mühendisliği Görev Gücü (IETF), internet standartlarında söz sahibi olan birkaç gönüllü kuruluştan biridir. Diğerlerini dünkü yazımızda vermiştik.
Birleşmiş Milletlere bağlı kuruluş olan “Uluslararası Telekom Birliği (ITU)”, Haberleşme alanındaki yeni teknolojilerin sınırlar ötesi operasyonlarını kolaylaştırmak amacıyla, ülkemizin de aralarında bulunduğu 20 hükümetten kurucu üye ile 1865 yılında Uluslararası Telgraf Birliği olarak kuruldu.
Bugün, ITU'nun görevi, küresel bilgi ve iletişim teknolojisi (BİT) ve telekomünikasyon standartları ve düzenlemelerini geliştirmek, radyo frekansı spektrumunu ve uydu yörüngelerini yönetmek ve gelişmekte olan ülkeler için BİT erişimini iyileştirmektir.
İnternetin yönetişimi konusunda önceki yazımızdan da gördüğünüz üzere çok paydaşlı ve çeşitli ülkelerden uzmanların, akademisyenlerin yer aldığı bir takım organizasyonlar söz sahibidir. IP yani Internet Protokolunu elbirliği ile şekillendirirler.
Buna karşılık, eylül 2019'daki standartlar toplantısına Çin --telekom devi Huawei eliyle--, Yeni bir internet protokolü olan "New IP" teklifi verdi.
Batılı ülkeler o tarihte bunu reddettiler. Çünkü Huawei’nin bu “New IP” girişimi, internetin dağıtık yapısını merkeziyetçi bir yapıya dönüştürüyor. "New IP" hakkında bilgiye daha önce burayı tıklayarak ulaşmak mümkündü. Ama bu yıl mart başındaki toplantı öncesi bu sayfa ortadan kalktı. Muhtemelen başka bir strateji planlanıyor.
İnternet protokollerine, endüstri odaklı bir kurum olan İnternet Mühendisliği Görev Gücü (IETF) karar veriyor. Çin'in teklifinin IP konusunda asıl uzman olan bu kurum yerine ITU'ya verilmesi, bu nedenle siyasi bir karar olarak değerlendiriliyor. Çünkü ITU'da IP bazlı yeterli uzmanlık olmadığı gibi, karar vericiler "hükümet yetkilileri" oluyor. İlaveten ITU'da Asya'nın ağırlığı ve Çin'in Afrika ülkeleri üzerinde etkisi önemli kriterler. Yani ortada bir “siyasi strateji" bulunuyor.
Konuyu mart ayında ICANN yetkililerine sormuştuk. Şöyle yorumladılar;
Çin (Huawei) ise “New IP”yi “güvenlik” nedeniyle önerdiklerini iddia ediyor.
Önümüzde ITU'nun önemli kararları aldığı "Tam Yetkili Temsilciler Konferansı" var. 26 Eylül - 14 Ekim tarihleri arasında Romanya'nın Bükreş kentinde gerçekleştirilecek.
Bu konferansın gündeminde, görev süresini tamamlayan Çinli Genel Sekreter Houlin Zhao yerine yeni bir genel sekreter seçimi de var. Üye ülkelerin oylarıyla yapılacak olan seçim, Amerikalı bir aday ile Rus bir aday arasında bir mücadele olarak şekilleniyor. Amerikalı Doreen Bogdan-Martin, ITU'da otuz yıllık deneyime sahip ve ajansın üç büyük bürosundan birine başkanlık eden ilk kadın. Rus aday, Rashid Ismailov, Rusya Telekom ve Kitle İletişim Bakanlığı'nda eski bir bakan yardımcısı ve eski bir Huawei yöneticisi.
Çin, mevcut ITU genel sekreteri Çinli Houlin Zhao'yu yalnızca internet yönetişim konularının benimsenmesini ve Çin'in yaklaşımlarını desteklemek için değil, aynı zamanda ITU'nun görev alanını yüz tanıma ve yapay zeka gibi yeni teknolojilere genişletmek için kullandığı yorumu yapılıyor. Çin'in bu yolla, internetin kaydedilerek kullanılabileceği ve ulus devletlere bir kullanıcının internet erişimini herhangi bir zamanda kapatma yeteneği verecek olan Huawei'nin Yeni İnternet Protokolünü (new IP) benimsemesi için ITU'ya baskı yaptığı da diğer bir iddia.
Yorumlara bakılırsa, bu seçimde sadece bir genel sekreter seçilmeyecek. Bu, internetin iki vizyonu arasındaki bir rekabet olacak: Açık bir internet veya Rusya'nın ve Çin'inkine benzeyen bir tür devlet kontrollü internet yaratma hedefi.
Başka bir deyişle, bugünkü aşağıdan yönetilen internet yerine yukarıdan yönetilen internet.
Genel Sekreterin Çin ve Rusya'nın desteğiyle seçilmesi durumunda, internet üzerinde yapılacak baskı için yapılan yorumlar şu şekilde;
Ama 2 adaydan birinin mensup olduğu ABD sadece "özgür internet" konusuyla ilgilenmiyor. Yanı sıra telekomünikasyon standartlarında Çin hakimiyeti olursa, 5G ve diğer konularda Amerikan firmalarının pazarı kaybetmesinin derdine düşmüş durumda.
Çin'in geçtiğimiz bir kaç 10 yıldır gösterdiği çabalar sonucunda, Afrika ülkeleri üzerinde hayli yaygın etkisi mevcut. Etkisi olmasa bile Afrikalı ülkelerin zaten ifade özgürlüğünden ne kadar hoşlandıkları da bir başka soru. Afrikalı ülkelere ilaveten Asya ülkeleri de, batı blokuna karşı geniş bir cephe oluşturuyorlar. Yani genel sekreterin Rus olma olasılığı ihmal edilebilecek durumda değil. Örnek verirsek, hükümetlerin internette ifade özgürlüğünü kısıtlamasını sağlayacak bir anlaşmanın hazırlık sürecini başlatan 2019 Çin-Rus siber suç kararı, kısmen 34 ülkenin çekimser kalması nedeniyle kabul edilmişti.
Dolayısıyla genel sekreter seçimi hayli çekişmeli. Batı bloğu da, doğu bloğu da olayın çoktandır farkında ve en az 1 yıldır arka planda bunu tartışıyorlar. Muhtemelen zaten bugüne kadar geçen sürede, gerekli hazırlıkları ve yanlarına çekecekleri ülkelerle ilgili propagandaları yapmışlardır. ITU'ya 193 üye ülke var. Bu ülkelerin ne tür oy kullanacağını yakında göreceğiz (Türkiye'nin oyunu da).
Ama bunun dışında Rus aday genel sekreter seçilirse bile interneti bugün yöneten organizasyonlar buna ne kadar izin verir? Bu da ayrı bir konu olacaktır.
Anlayacağınız günümüzde “beka endişesi” yaşayanlar arasında "internet” de var.