Eylül başından bu yana, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde bir garabet yaşanıyor. Ülkemizin en önemli gururlarından birisi olan Teknokent'in insanlarına ve İTÜ'de çalışanların çocuklarının okuduğu okulun velilerine, öğretmenlerine, çalışanlarına İTÜ'nün kapıları bir gün kapanıverdi. "Bir tek şu kapı" denildi. İnsanlara yürüme cezası verildi adeta. Bir yandan da yurtlar hukuksuz bir şekilde ele geçirilmeye uğraşılıyor… [1]
Manzaradan anlaşılan şu; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ağustos 2020'de atadığı ve yukarıdaki resimde Tuba Bilim Ödülü alırken gördüğünüz yeni Rektör İsmail Koyuncu, İTÜ'nün geleneklerini koruyan ve bugünkü hale gelmesini sağlayan vakıfları yok etmeye uğraşıyor.
Nedeni de belirsiz... mi desek…? (Kendisini cevap hakkı için aradık ama dönmedi.)
Adeta terör estiriyor diyebiliriz. Yani önce Teknokent'in ve İTÜ Gelişim Vakfı okulunun arabalarını tek kapıdan alarak 40 dakikaya varan trafik sıkıntısı yarattı. Yanı sıra buralarda çalışanları da tek kapıya yönlendirdi. Özellikle Maslak'ta metrodan inenlere yürüme cezası vermiş gibi bir şey oldu. Dağ, tepe, 30 dakika yürümek zorunda kaldılar. Neyse sonradan bu zorlama kalktı. Ama arabalar için sürüyor. Halen kapı sayısı 2ye çıksa da, arabalar kuyruklar halinde gecikmeli giriyor.
Bunları İTÜ'nün birisi 40 diğeri 30 yıllık geleneksel vakıflarını dışarı atmak yani yok etmek için yaptığı anlaşılıyor. Üstelik Rektör, vakıfın üyesi ve kendisinin de Teknokent'in içinde şirketi var.
İTÜ 1980 yılında Maslak'taki kampüse taşınmaya başladı. Öncesinde Maçka-TaşKışla-Gümüşsuyu üçgeninde eğitim veriyordu. Bu yıllardaki durumuna bakarsak, öğrenci, akademisyen ya da mezunlarının bir araya gelecekleri sosyal tesisleri yoktu. Basketbol sahası kırık, dökük, ısınmaz, suyu akmazdı (eşim basketbol oynadığı yıllarda okulun bu durumunu söylerdi. İleriki yıllarda imkânımız olduğunda bu salonun ısıtma ve sıcak su sistemini yeniledi). Laboratuarları kısıtlı, üniversite araştırma-geliştirmede çok fazla üretemeyen bir durumdaydı.
Ben de eski yılların olanaksızlıklarını, yurt olmayışını, 1982 mezunu olarak yakinen biliyorum.
Mezunlar ve vakıflar, İTÜ'yü ilmek ilmek ördüler. Mesela eşim Maslak kampüste, bütçe ayrılamadığı için uzun yıllar yapılamayan Uçak ve Uzay Fakültesi konferans salonunu, o yıllarda fakülte dekanı olan sınıf arkadaşının ricasıyla yaptırmıştı. Çalıştığı Şirket CEO'su (Dr. Sani Şener) bu ricayı kırmadı ve bir sosyal sorumluluk projesi olarak ele alınarak, bugün halen kullanılan mükemmel, "TAV Havalimanları Konferans Salonu" yapılmıştı. Mezunlar İTÜ'ye böylesine bağlı.
Bu vakıflar, mezunların da desteği ile okula yurt, laboratuvarlar, sosyal tesisler ve en önemlisi Teknokent kazandırmış durumda.
Bunu sormaya gerek var mı? TÜGVA ile olan biteni daha yeni yaşayarak görüyoruz. AKP kendi kadrolarını besleyerek ayakta kalan bir parti. Bunu da para kaynaklarına ulaşarak yapıyor. İstanbul ve Ankara Belediyelerini kaybettikten ve ekonominin "deniz bitti" halinden sonra, bugünlerde para kaynaklarının geldiği durumu da hepimiz biliyoruz.
Dolayısıyla büyük bir döner sermaye halinde olan Vakıf gelirlerini ele geçirmeye çalışıyorlar. Hatta büyük arazisi de önemli bir kaynak. Yaptığı açıklamaya bakarsanız da sadece ranttan bahsetmesi zaten yeterince ilginç[2].
Rektör Koyuncu, bu vakıfları halen işlettiği tesislerden çıkarıp ne yapacak? Bu yurt, halısaha ve lokal gibi tesisleri öğrenci ve İTÜ'lüler için ücretsiz veya daha ucuz mu yapacak? Ama fiyatlar zaten rektörlük onayından geçmiyor mu? O zaman Rektör samimi olabilir mi?
Yan taraftaki tweetine bakarsak, Atatürk aleyhtarı Mısırlıoğlu için yazdığı bu mesajdan sonra, sorsak.. İTÜ'ye yandaş tarikat vakıflarını sokar mı? Bu akla gelmeyecek bir tahmin mi?
Türkiye'de tarım, telekom sektörü, elektrik sektörü sağlık sektöründen sonra sıra eğitim ve teknoloji geliştirmenin bitirilmesi mi? Ülkenin en önemli üniversitelerinden Boğaziçi'nde olanları hatırlayalım.
Böyle bir duruma İTÜ paydaşları tepki verip engel olabilir mi? Boğaziçililer kadar çaba gösterilir mi? Sarı öküzü korurlar mı?
AKP döneminin bir klasiği de "zombi dernekler". Yani varmış gibi olup, ortama ayak uyduran dernekler. Sivil toplum örgütleri bir takım grupların haklarını ve menfaatlerini korumak / geliştirmek için kurulurlar. Ama günümüzde derneklerin çoğu aykırı bir şey söylememeye özen gösteriyor ve sadece başkanlık, yönetim kurulu üyeliği yapmış olmak için dernekçilik yapılıyor.
Şimdi sorum şu; İTÜ'nün bir sorunu var. Mezunlar Derneği nerede? Ne iş yapar?
Çamur deryası bir kampüsten buraya gelmenin gururunu yaşayan mezunlar (bu cümle bizzat Teknokent’te çalışan bir başka mezunun cümlesi) endişeli. Bu duruma İTÜ mezunlarının acilen el koyması lazım. Çünkü bu vakıflar mezunların eseri. Tartışılan konuların bir yana bırakılması ve bu vakıfların yok edilmesinin önlenmesi lazım. Bir an önce.
Mezunlar Dernekleri neredesiniz? Yoksa siz de AKP döneminin ZOMBİ DERNEKLER statüsünde misiniz?
Boğaziçililer kadar olamıyor musunuz?
Bu arada bir başka konuya daha değinelim. Rektör Vakıflara karşı güç gösterisi yapıp, gözdağı verirken, bunu Teknokent firmalarını kışkırtarak yapmaya kalktı. Türkiye'nin göz bebeği bu teknoloji kümelenmesini oluşturan insanlara haksızlık etti, hata yaptı. Filler tepişirken ezilecek yer/kurum değil ARI Teknokent.
Çünkü İTÜ ARI Teknokent'in sıradan bir Teknokent değil. 3,8 milyar TL (2020) cirosu ve 8.000 bilişim çalışanı ile bir teknoloji hub'ı. İTÜ Çekirdek dünyada ilk beşte. Türkiye ve Dünyada pek çok noktaya üstün teknoloji ürünleri sunup yüksek ihracat seviyelerine ulaşan şirketlerin tuhaf bir cezalandırmaya uğraması ne saçmalıktır?
Dünya devleriyle Teknokent'in bugüne kadara sağladığı imkânlarla rekabet edip yüksek döviz girdileri sağlayan şirketler bu saçmalığın bir an önce son bulmasını istiyor. Yaya personel artık normal her kapıdan girmeye başladı ama araçlı Teknokent personeli hala da en uzaktaki kapı + aşağıdaki Etiler kapısından girebiliyor.
Bu gereksiz zorlamalar hala daha Maslak bölgesi ve kampüs içerisinde saçma bir trafiğe yol açıyor.
Bu şirketler işlerine ayıracakları zamanı buna mı ayırsınlar? Bir Teknokent yetkilisi bizim kanalımızla Rektör'e sesleniyor;
Bütün bu baskılara karşı Vakıflar açıklama yayınlıyorlar. Aşağıda İTÜ Vakfı'nın açıklaması yer alıyor.
Arkasından İTÜ Geliştirme Vakfı ile ilgili tuhaf bir haber duyuldu. Rektör Koyuncu anlaşılan hızını alamamış bu sefer de Vakfın kurucusu eski Rektör Gülsün Sağlamer'in arabasının plaka numarası vererek içeriye girmesi engellenmeye çalışmış. İTÜ'de 1996-2004 arasında rektör olan Gülsün Sağlamer ise aracından inerek yürüyerek ofisine gitmiş[3].
Çok ayıpladık, kendi pozisyonunuzdan geçmiş bir insana saygı göstermek yerine bunu yapmak? Üstelik bir kadına?
Şimdi kısaca bu vakıfların içeriğini de hatırlatalım.
1984'de kurulan vakfın amacına bakalım [4];
İTÜ Geliştirme Vakfı, başta İstanbul Teknik Üniversitesi olmak üzere kamuya yararlı hizmetlerde bulunmak üzere 1993 yılında kuruldu [5].
[1] İTÜ TeknoKent’te ARGE Nasıl Sekteye Uğratılır?
[2] İTÜ Rektörlüğü Kapı Kısıtlaması Konusunda Açıklama Yaptı