Erkeklerin —üstelik örümcek kafalıları kastetmiyorum, entelektüelleri bile— , kadınların çalışma hayatına girmesi, üniversitede okuması ya da çalışması, hele teknoloji alanında çalışması konusunda söyledikleri pek çok VECİZE(!) vardır. Bunlardan birisi de; tarihte kadın mucit olmadığı şeklindedir. Bu nedenle bu yazımızda —bunu söyleyen kim varsa ona inat— tarihteki kadın mucitleri hatırlatalım istedik. Biz sadece teknoloji alanına baktık ama buna rağmen, bu listedekinden çok daha fazla ve çeşitli konuda olduklarını söyleyelim.
Tarihte “kadın mucit” sayısının az olması konusunda çeşitli nedenler sayılabilir. Bunların içinde, kadın-erkek eşitsizliği, dolayısıyla 20. yüzyıla kadar kadınlara eşit eğitim şansı verilmemesi, kadınların iş sahibi olmamaları, daha ziyade ev, yemek, çocuk konularında çalışıyor olmaları gibi nedenler ilk akla gelenler.
20. yüzyıl bunu önemli ölçüde değiştirdi. Eğitim alan kadın sayısı arttı ve sanayi çağının yerini bilgi ekonomisi almaya başladığında, yani kol gücü yerini beyin gücüne bıraktığında, daha çok kadının bir şeyler yapıyor olduğunu gördük. Bu yazımızda teknoloji tarihindeki en ünlü ve ilham verici kadınlardan bazılarına bakalım.
20. yüzyılın en önemli teknolojilerinin başında “bilgisayar”lar gelir. 1940’lardan itibaren gittikçe gelişen teknoloji sayesinde, bilgisayarlar günümüzdeki cep telefonu cihazlarına dönüştü.
Biliyor musunuz ki; bilgisayarın atası olarak kabul edilen, Analitik Motoru (Analytic Engine) 1800’lü yıllarda yaşayan Augusta Ada King-Noel geliştirmişti.
İngiliz matematikçi ve yazar olan kontes zengin bir kadındı. Bu nedenle de eğitim yapma imkânı bulmuştu. Charles Babbage tarafından teorisi sunulan mekanik, genel amaçlı bir bilgisayar üzerinde çalıştı.
Konuyla ilgili notlarında Lovelace Kontesi Ada; “Analytical Engine kendi kendine bir şey sunmaz. Biz nasıl yapmasını istersek, öyle yapar. Analizi takip edebilir. Ancak herhangi bir analitik ilişki veya gerçeği öngörme gücüne sahip değildir.” Yazdı. Bu günümüz bilgisayarlarının tanımıdır.
Ada yaşamı sırasında, halk tarafından tanınmıyordu ama günümüzde bu çalışmaları ve notları, sayesinde modern bilgisayarın öncüsü olarak kabul edilir. Adı genel amaçlı bir yazılım diline verildi. Ada programlama dili Alman ve Amerikan savunma bakanlığı ve uçak endüstrisinde kullanıldı.
Ayrıca STEM’deki kadınların başarılarının kutlanması için her yıl ekim ayının ikinci salı günü kutlanan güne de Ada Lovelace Day (ALD) adı verilir.
Grace Hopper 20. yüzyılda bilgisayar programcılığının öncülerindendir. ABD'deki ilk ticari bilgisayar olan UNIVAC-I üzerinde çalıştı. Bilgisayar programları için ilk derleyiciyi (compiler) geliştirdi. İlk modern programlama dillerinden biri ve Amerikan donanmasının standart dili olan COBOL'un da geliştiricilerindendi. Aynı zamanda 'bilgisayar hatası' terimini de ilk kullanan kişidir.
Hopper, aynı zamanda Donanma'nın standart işletim dili olan COBOL'un gelişimini başlatan ilk İngilizce benzeri veri işleme dili olan FLOW-MATIC'i de icat etti.
Network mühendisi ve yazılım tasarımcısı olan Radia Perlman, internetin annesi olarak tanınır çünkü bu konuda 80’e yakın patenti vardır.
İnternetin temelini oluşturan önemli bir parçası olan Yayılma Ağacı Protokolü'nün (STP) arkasındaki algoritmayı yarattı. Bu sayede internetin yayılması mümkün hale geldi.
Perlman, networklerin kendilerini organize etmeleri ve verinin hareketi konularında çalıştı. Geliştirdiği teknikler sayesinde internet yönlendirme protokolleri, sağlam, ölçeklenebilir ve yönetimi kolay hale geldi.
Rahibe Mary Kenneth Keller, bilgisayar bilimleri alanında doktora alan ilk kadın oldu.
Matematiği ve bilgisayar bilimlerini seçerken “sadece erkekler” kuralına meydan okudu. O zamanlar bu alanı sadece erkekler seçer diye düşünülüyordu.
Keller, daha o yıllarda bilginin ekonomiye etkisini anlayan nadir insanlardan birisiydi. 1980 sonrasının en popüler lisanlarından olan BASIC’in geliştirilmesinde çalışan 3 kişiden birisi oldu. BASIC öncesinde sadece matematikçiler ve akademisyenler program yazabiliyordu.
Eğer 2016 yapımı Gizli Sayılar filmini izlediyseniz, bir yandan zenci diğer yandan kadın olmanın zorlukları içinde, kendisinden beklenmediği halde Apollo Projesinin hesaplamasını yapan kişidir.
Uzay çalışmalarına katkısı, ancak Başkan Barack Obama zamanında 2015 yılında ödüllendirildi. Geçen yıl da NASA 100. yaşını kutladı.
1939-1946 arasında görev yaptılar. Bu kadınlar 2. Dünya Savaşı’nda, Almanların mesajlarının kodlarını takip eden ve kıran kadınlardır. Times gazetesindeki çapraz bulmacayı çözmeleri ile seçilmişlerdi.
Roket biliminde, “Elektro termal hidrazin itici” geliştirmesi ile tanınıyor. Bu uyduların yörüngeden kaymalarını engelleyen bir sistem. Brill, uzay mekiğinin roket motorları dahil çeşitli roket sistemlerinin geliştirilmesinde yer aldı.
Köprü yapımına dair (köprünün zemindeki ayaklarının çerçeve ile sabitlendiği bir sistem) patenti almıştı.
Radio-Immunoassay (RIA) yöntemini bulduğu için 1977 yılında Nobel aldı.
Bu teknik, hormon, vitamin, virüs, enzim, ilaç ve diğer bileşenlerin yoğunluğunu radyoizotoplarla tespite yarayan bir yöntem. Örneğin PSA tespiti bu yolla yapılır.
Avusturya doğumlu, Amerika’da yaşamış çok ünlü bir artist. 2. Dünya Savaşı sırasında George Antheil ile birlikte kablosuz (telsiz) haberleşme konusunda bir sistem geliştirdi. Speed Spectrum Technology adı verilen ve 1941’de patentini aldığı bu sistem, günümüzde cep telefonları ve diğer wireless haberleşmelerin temelidir.
Makedonya doğumlu Gürayman, Atatürk’ün kızların yüksek mühendis mektebine alınması isteğiyle inşaat mühendisliğini seçmiş.
Üstelik Gürayman sadece ilk kadın mühendis değil, aynı zamanda ilk kadın voleybolcumuz. 1929 yılında İstanbul şampiyonu olan Fenerbahçe Erkek Takımı’nın kaptanlığını yapmış.
Tabîi ki, hem üniversiteye girişte, hem okurken, hem de mühendis çıktıktan sonra sürekli olarak “mühendislik erkek işi” tepkileri ile karşılaşmış. Ama yılmamış, binalar, köprüler, kuleler inşa etmiş. Yaptığı köprüye “kız köprüsü” denilmiş.
Ama en ilginci, Gürayman kendisine mühendisliğin kapısını açan Atatürk’ün ebedi kabri olan Anıtkabir’i inşa eden ekipte başmühendis olarak 10 yıl görev yapmış.
Harvard Üniversitesi tarafından, genç akademi üyeliğine seçilen Dağdeviren, cilt kanserini 10 saniyede tespit eden bir cihaz, giyilebilir kalp pili, Parkinson hastalığına yönelik olarak beyin iğnesi gibi çok sayıda patente sahip.
Stanford Üniversitesi Araştırma görevlisi Durmuş, antibiyotik konusundaki “ilaç tarama testi” konusunda bir buluş yaptı.
İnternetin yaygınlaşması ile birlikte, teknoloji sektörü gelişti ve bir yandan bu alanda çalışan kadın sayısı yükselirken, diğer yandan da kendi işini kuran kadın sayısı arttı.
Mobil ve freelance (serbest) çalışma koşulları, kadınları “bebek de yaparım, kariyer de” konusunda rahatlattı.
Öyle ki, 1992’de düşünmeksizin “Matematik dersi zor” dedirtilen ikonik bebek Barbie bile 2010 yılında pembe gözlük ve pembe dizüstü bilgisayarlarla tamamlanmış bir bilgisayar mühendisi haline geldi.
Çünkü 2000’li yıllar kadınların teknolojideki yerleri için savaşmaya başladığı yıllar oldu. “Kadınlardan bilim adamı olmaz” ya da “Kadınlar teknolojiden anlamaz” cümlelerine tepkiler doğdu. 2015 yılında, şirketinin eleman ilanında resmini kullanması sonrasında #ILookLikeAnEngineer şeklinde bir kampanya açan ISIS Wenger’e, Twitter üzerinden 100’lerce mühendis kadın katkıda bulundu. Bazısı “Ben NASA için çalışan bir mühendisim” derken, bazısı Facebook algoritmasını yazdığını, bazısı da ticari gemilerde yakıt içeriklerini ölçtüğünü açıkladı.
Silikon Vadisi ise, kadınlarla ilgili iki konuda ayaklandı. Bunlardan birisi entelektüel açıdan en yüksek olması beklenen şirketlerdeki cinsiyet ayrımcılığı. Mesela üst düzey pozisyonlarda bulunan kadın sayısının azlığı.
Nitekim dünyanın en büyük şirketlerinin yönetici kadroları kadınlar tarafından doldurulmaya başlansa da, bu çok az sayıda. Birkaç örnek verelim; Facebook operasyon baş yöneticisi (COO) Sheryl Sandberg, ya da YouTube Başkanı (CEO) Susan Wojcicki, ya da IBM CEO Ginni Rometty. Ancak sadece üst düzey değil, orta düzey yöneticiliklerde de kadın sayısının yetersiz olduğu şikayetleri hâlâ sürüyor.
Silikon Vadisi’nden yayılan diğer konu ise, Uber’den, Google’a kadar bir çok şirkette ortaya çıkan “cinsel taciz” hikâyeleri oldu.
Bunun etkilediği ya da kendiliğinden ortaya çıkan Harvey Weinstein olayı var. Çok sayıda artist, Weinstein isimli Hollywood yapımcısının cinsel tacizine uğradığını arka arkaya açıklayınca, 2005’den beri süren “MeToo” kampanyası hızlandı ve tüm dünyada “kadın-erkek eşitsizliği” konusuna dikkatleri çekti.
Bunun sonucunda çeşitli firmaların kadın konusuna eğildikleri görüldü. Belki teknoloji alanındaki kadınların daha akıllı olmaları nedeniyle, özellikle “Kadın ve Teknoloji” başlığını gördüğümüz çok sayıda kampanya ortaya çıktı.
Türkiye için geçen yıl sonunda rapor yayınlayan Deloitte, kadınların bilişim, medya ve eğitim sektörlerini cazip bulduğunu ve yüzde 53’ün üst düzey yönetici olmayı hedeflediğini gösteriyor.
“Teknoloji sektöründe kadın” başlığı hakkında önyargıların aşılamadığını gösteren araştırma, kadınların yüzde 54’ünün teknoloji alanında erkekleri daha avantajlı gördüğünü ortaya koymuş. Bunun bir nedeni sektörün erkek egemen oluşu. Dolayısıyla da erkeklerle çalışmayı tercih ediyorlar.
Son yıllarda “Kadın ve Teknoloji” başlıklı etkinliklerin arttığı ama, bunların çoğunluğunun dernekler tarafından, bazı şirketlerle ve o şirketlerin ürünlerinin kullanımının öğretilmesi şeklinde gerçekleştirildiği görülüyor.
Ancak dünyadaki #MeToo kampanyasının sonucunda, ülkemizde de şirketlerin “Kadın ve Teknoloji” konusuna daha fazla eğildiği görülüyor. 2018 yılında sadece İstanbul’da bu konuda yapılan konferans sayısı 5 oldu.
Anlayacağınız dünyada ve Türkiye’de teknoloji sektörüne giren “kadın” sayısı artıyor.
https://www.internethalloffame.org/inductees/radia-perlman
https://bletchleypark.org.uk/our-story/why-it-matters
https://turk-internet.com/kadin-muhendisler-twitter-uzerinden-birlestiler-ilooklikeanengineer/
https://www.linkedin.com/pulse/i-look-like-engineer-isis-wenger/?published=u
https://twitter.com/search?q=%23iLookLikeAnEngineer&src=typd