"YSK SEÇSİS seçim yazılımı" ve "partilerin seçim güvenliği konusundaki düşünceleri ve faaliyetleri" ile irdelediğimiz SEÇİM GÜVENLİĞİ DOSYASI'nda bugün Bağımsız Türkiye Partisi, Seçim İşleri Başkanı Avukat Mustafa Pak'ın anlattıklarını aktaracağız. Bunları okumanızı tavsiye ederim. Çünkü farklı baktıkları konular var.
BTP Seçim İşleri Başkanı Av. Pak'ın görüşlerini aktarmaya başlamadan önce, bu dosyanın önceki yazılarını okumamışsanız onların da linklerini verelim:
Sonra, siyasal partilerin seçim güvenliği konusunda ne tür çalışmalar yaptığını incelemek istedik. Hepsine aynı soruları sorsak da, hepsinden farklı şeyler öğrendik. Bu çerçevede;
Av. Mustafa Pak ile ilk konuştuğumuz konu -diğer partilerden farklı olarak-, Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) sosyal medya kullanımının başarısı üzerine oldu. Av. Pak da enteresan noktalara değindi. Örneğin Blockchain ile oy sayımı ya da seçmen sayısı ile nüfus sayımlarının karşılaştırılmasında görülen bazı tuhaflıklar.
- Siz kaynakları daha kısıtlı bir partisiniz ama son anketlerde görünüyor ki, kaynakları sizden daha güçlü ve daha eski olan bazı partilerden daha fazla ya da onlar kadar beğeni almışsınız. Bunun nedeni sosyal medya mıdır? Sosyal medyada neler yapıyorsunuz, nasıl bir stratejiniz var?
Bunun sebebini sosyal medyaya tamamen bağlamak doğru bir şey olmaz. Sosyal medyayı tabii ki çok önemseyen bir partiyiz. Bu konuda bizim sosyal medya başkanımız, genel başkanın yardımcılığı düzeyinde uzun yıllardır var. Ama bu bahsettiğimiz artışı sosyal medyaya bağlamak, bizim sosyal medyayla ilgili çalışmalarımıza bağlamamız da çok doğru olmayabilir. Her ne kadar bahsettiğiniz gibi birtakım kaynaklarımız kısıtlı olsa da, Türk siyasetinde parti olarak aslında çok da yeni bir parti değiliz.
Biz merhum genel başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş Bey Türk siyasetinde gerçekten önemli bir isimdi ve ezber bozan bir yapısı vardı. Çok ciddi problemleri tecrübeleriyle ortaya koymuştu. Dolayısıyla, Türk halkının da tamamını kuşatan bir siyaset anlayışı vardı ve genel başkanımız Haydar Baş Bey çok sevildi, her çevrede bir karşılık buldu. Ama bir izleyici kitlemiz zaten vardı.
Tabii bunların oya yansıması çok daha farklı bir şey. Türkiye'de bir kutuplaşma var ve birtakım maalesef insanların iradeleri, arzuları, beğenileri sandığa yansımada farklılaşabiliyor. Böyle bir backgroundumuz var. Bizi çözüm olarak kabul eden bir kitle vardı ama sandığa çok yansımıyordu belki.
O kitle şu an Türk siyasetinden maalesef istediğini bulamadı. Belki birtakım kısa vadeli gerekçelerle bu tercihini de kullandı. Ama şu an ki konjonktürde tekrar tercihlerini düzenlemeye başladı. Bu yüzden anketlerde de baktığınız zaman ciddi bir artışımız var. Bahsettiğiniz, kastettiğiniz birçok partiden çok da önde bir oy oranımız gözleniyor.
Sosyal medyadaki beğeni sayısına baktığımız zaman bizim genel başkanımızın paylaşımları, konuşmaları, cumhurbaşkanı adayı olmuş, yüzde 30'u aşkın oy almış siyasetçiden, bakanlık, başbakanlık, vekillik yapmış parti liderlerinden çok daha fazla beğeni alıyor.
Biz onu şuna bağlıyoruz, bir geçmişimiz var zaten biz takip edilen bir partiyiz, Hüseyin Baş Bey, yeni genel başkanımız, çok farklı bir dile sahip. Türkiye'nin meselelerini gerçekten özünü kavrayabilen ve bunları çok doğru ifade edebilen bir tarzı var. Halk baktı, genel başkanımızın tarzını beğendi, söylemleri gerçekten ilgi çekiyor, halk bu nedenle takip etti.
Aslında, biz tabii ki genel başkanımızın, sosyal medya başkanımız konuşmalarını alıyor, gündeme göre, konjonktüre göre onları güzel hazırlayıp sosyal medyaya servis ediyor. Burada profesyonel bir yapı var servis etme anlamında. Bizim teşkilatlarımız da bu konuda bilinçli, çok sıkı takip ediyor genel başkanı, partimizin paylaşımlarını ve bunları beğeniyor ve etraflarına duyurabiliyorlar ama şu an genel başkanımızın veya bizim partimizin sosyal medyada aldığı beğeniler tamamen bununla da ilgili değil, halkın bu konudaki beğenisi, takibi ve bunu kendi etrafında duyurmasından kaynaklanan bir izlenme ve beğeniler aslında bunlar.
- Sosyal medyayı daha çok gençler kullanıyor biliyorsunuz, sizin de genel başkanınız genç, bunun bir avantajı var mı sizce? Demografiye baktığımızda gençler midir sizin partinizi beğenen?
Burada aslında iki kategori var, birincisini size izah ettim. Zaten bizi takip eden, geçmişten beri gerçekten beğenen, çözüm olarak da kabul eden bir kitle zaten vardı. Ama genel başkan Hüseyin Baş Beyin, genç oluşu, gençliğin dilini çok iyi biliyor olması ve paylaşımlarında onları öne çıkarıyor olması da bu anlamda kesinlikle çok etkili.
Çünkü Türkiye'de alttan gelen bir kuşak var, bizim kuşaklardan çok daha farklı bir yapıda yetişiyorlar. Çok daha sorgulayan, çözümü arayan bir anlayışları var. Belli partilere ve belli ideolojilere kilitlenip kalmıyorlar, bu güzel bir şey, umut da verici bir şey. Ve genel başkanımız bir yandan onların içinden geliyor olması sebebiyle onların beklentilerini, hassasiyetlerini, tarzlarını biliyor ve konuşmalarında onlara sesleniyor ve yaklaşımlarına dikkat ederseniz gençliği çok öne çıkarıyor. "Biz gençlerle yönetilelim, bu okey" diyor.
Tarihe baktığımız zaman büyük başarılar aslında hep gençlerin başarılarıdır, bugün belli bir yaşın üzerine geçmiş, belki 10 sene sonra Türkiye siyasetinde olmayacak insanlar bizim geleceğimizi niçin şekillendiriyorlar? Biz niye buna müsaade ediyoruz? Gençler bu ülkeyi ele alsınlar ve Türkiye yönetimine de söz sahibi olsunlar, gelin birlikte yönetelim bu ülkeyi diyor genel başkanımız.
Bir yönden şunu da irdelemek lazım, Türkiye'de, evet, çok büyük partiler oy yüzdesi olarak her gün popülerlik olarak basından düşmeyen siyasilerimiz var ama bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu problemleri görüp onu çok doğru bir şekilde ifade edebilme anlamında çok yeterli kalmayabiliyorlar. İktidarın uygulamalarını çok yalın, çetrefillendirmeden ama çok doğru bir şekilde dile getirip eleştirebilmek çok önemli ve bu konuda mahir değiller açıkçası Türk siyaseti.
Genel başkanımız genç ama bu konuda çok mahir. Entellektüel bir yapısı var. Çok okuyan, her alana nüfuz etmeye çalışan bir kişiliği var ve analiz yeteneği gerçekten güçlü Hüseyin Baş Bey'in. Dolayısıyla, siyaseti çok doğru bir şekilde yapıyor, listeleri çok doğru bir şekilde oluşturuyor. Kıvrak bir zekâsı var, halkın da, gençliğin de dilini kısa sürede güzel kavradı ve halkla bütünleşti. Bu da bizim sosyal medyada önümüzü açtı ve geniş kitleleri, genel başkanımızın konuşmalarını, videolarını hızlı bir şekilde ulaşmasını sağladı. Bunun çok hızlı bir şekilde de devam edeceğini biliyoruz, görüyoruz. Bu konuda mutluyuz.
- BTP'nin "Seçim Güvenliği" konusundaki çalışmasının kapsamı nedir?
Seçim güvenliği bir demokratik sistemde en önemli kutsallarımızdan birisidir. Demokrasinin en önemli başlığıdır seçim güvenliği.
Çünkü siz seçim güvenliğini sağlamadığınız zaman, güçlendirilmiş parlamenter sistemden veya herhangi bir parlamenter sistemin argümanlarından bahsetmenin bir anlamı çok olmaz.
Seçim güvenliği, seçmenin iradesinin sandığa doğru bir şekilde yansımasını sağlamaktır. Seçmenin iradesinin sandığa doğru bir şekilde yansımasının önüne geçecek her etki, her manipülasyon, her müdahale seçim güvenliğine bir tehdittir ve bu anlamda biraz geniş çerçevede bakmak gerekiyor.
Örneğin, Türkiye'de bir seçim barajı var. Bu seçim barajı kesinlikle seçim güvenliğini tehdit eden önemli bir sıkıntı. Şimdi biraz düşürdüler gerçi barajı ama bunun sıfırlanması lazım. Türkiye'de çoğulcu demokrasi diyorsa, yeni her anlayışın ortaya çıkıp, serpilip büyüyebilmesi lazım ve insanların oy kullanırken bir partinin söylemini beğenmesine, oy vermek istemesine rağmen, sandığa giderken "ama baraj var, ama kazanması zor" şeklinde bir handikaba girmemesi, sokmamamız gerekiyor. Maalesef Türkiye'de seçim sistemimizin böyle bir çıkmazı var.
Yine dönem dönem iktidarlar seçim yasalarında birtakım konjonktüre göre, ihtiyaçlarına göre değişiklikler yaparak bir manipülasyona gitmeye çalışıyorlar.
Seçim yasalarının da maalesef bazı çıkmazları, handikapları var ve seçmen iradesini ve seçimlerin sandığa yansımasından, verilerine kadar her aşamasında etkili olabiliyor. Buraların çok iyi ele alınıp düzenlenmesi gerekiyor. Detayına girmek istemiyorum.
Tabii maalesef Türkiye'de partiler adil bir propaganda süreci yaşamıyor. İktidar partisinin her zaman bu konuda avantajları oluyor, bu avantajları her anlamda kullanıyor. Şimdi, eşit ve adil olmayan propagandalarla bir seçime gidiyorlar.
Seçim dediğiniz nedir aslında? Bir yönüyle propagandadır. Siz çözümlerinizi, eleştirilerinizi halka bir şekilde ulaştırabiliyor olmanız lazım. Kendinizi sıkça gösterebiliyor olmanız lazım ama maalesef bu konuda bir sorun var.
Seçim güvenliğini etkileyen en önemli sorunlardan birisinin kutuplaşma olduğunu düşünüyoruz. Şöyle ki, düşünün bir siyasi parti gerçekten belli bir halk kitlesi tarafından çok beğeniliyor, halk o partiye oy vermek istiyor ama sandığa giderken Türkiye'de öyle bir kutuplaşma yaşanıyor ki, seçmen çözüm olarak gördüğü partiye, partinin adaylarına oy vermek yerine o an o kutuplaşmayla beraber kendisini bir tarafa oy vermek zorunda hissediyor.
Çok basit örnekle izah edeceğim; Ben 2019 Mart yerel seçimlerinde Ankara'da Büyükşehir Belediye Başkan adayıydım. Tabii gezilerimiz oldu, sürekli sahadaydık. Gittiğimiz yerlerde bize müthiş bir teveccüh var, sokakta gezerken bile halktan insanlar görüyorlar, soruyorlar kim bunlar, BTP, koşa koşa gelip el sıkışmak, fotoğraf çekilmek istiyorlar, "biz sizi çok seviyoruz, çok sıkı takip ediyoruz" diyorlar, "peki oy verecek misiniz?" diyoruz, "ya bu seçimde değil." diyorlar. Neden? Şunların gitmesi lazım veya bu seçim çok kritik şuna oy vermem lazım. Belediye seçimleriydi bu, genel seçimlerde de aynı hava bir şekilde her seçime bakın estiriliyor. Bir kutuplaşma, ağır bir söylemle beraber insanlar iki kutuptan birine yönlendiriliyor.
Zaten Türkiye'de partiler belli bir kitleye siyaset yaparak kuruluyor ve belli bir kitle üzerinden siyaset yapıyorlar. Dolayısıyla, diğerini de ötekileştirerek kendi kitlelerini tutmaya çalışıyorlar. Maalesef bugün Türkiye'de yaşadığımız en önemli sorunlardan birisi budur. Kutuplaşma, kutuplaştırıcı tarz ve siyasi partilerin kutuplaşma, ötekileştirme üzerinden bir oy talebi ve oy kazanmaya çalışması.
Burada maalesef seçmen istemeye istemeye oy veriyor. Mesela, "Kime oy vereceksin?" diye sorduğumuzda, "Filan parti." "Neden?" "Ya bu seçim çok önemli, siz zaten kazanamayacaksınız. Dolayısıyla bu kritik seçimde benim şu tercihi yapmam lazım."
Füsun Hanım, bu anlamda kutuplaştırmayla biz seçim güvenliğini de aslında bir tehlike olarak görüyoruz ve parti olarak da bunun önüne geçmek için ne yaptınız derseniz, bizim siyasi hayatımız aslında bunun önüne geçmeye çalışmakla geçti. Nasıl? Biz, belli bir kitleye siyaset yapmıyoruz. "şu kitle" değil. Biz 84 Milyon insanımızın tamamına siyaset yapıyoruz. Hiçbir kitleyi ayırmadan ve bu anlamda bugün sağ, sol diye Türkiye'de yelpazeler var. Biz mesela kendimize ne sağcı ne de solcu diye tanımlıyoruz.
Biz sağı da solu da Türkiye'nin asli parçası, unsuru olarak görüyoruz ve aralarında aslında ayrım da görmüyoruz. Ve biz sağı da solu da kucaklıyoruz, söylemlerimiz hepsini kapsıyor. Biz Türkiye'de Alevi, Sünni ayrımcılığa kesinlikle karşıyız. Bizim partimizde her iki kesimden de çok sayıda arkadaşımız teşkilatın bir parçası ve Alevi'yi, Sünni'yi, Caferi'yi bir araya getirecek geçmişte çok ciddi çalışmalarımız oldu. Kürt kardeşlerimiz asli unsurumuz. Kürt'ü Türk'ten asla ayırmayan bir anlayışa sahibiz. Merhum Genel Başkanımız Kürdü Türkle bir yürek bir bilek yapacak ciddi çalışmalar yaptı. BTP, 84 milyonda bu birlikteliği sağlayacak anlayış ve projelere sahip.
Rahmetli genel başkanımız Haydar Baş hocamızın ehli beyit alanında yazmış olduğu çok ciddi eserler, yaptığı sempozyumlar bu anlamda Alevi, Sünni, Caferi ayrımcılığını ortadan kaldıracak ve de herkesi kucaklaştıracak bir projeydi ve burada çok sıkı adımlar atıldı.
Mustafa Kemal Atatürk mesela, bir ayrımcılık, kamplaşma unsuru gibi bu ülkede kullanıldı ama biz "Hoş Geldin Atatürk" eseriyle birlikte Mustafa Kemal Atatürk'ü insani, dindar yönünü genel başkanımızın ortaya koyarak ve sürekli işleyerek Atatürk'ün aslında kesinlikle bir kesimin kabul ettiği gibi dine karşı bir insan olmadığını, yaptığı hiçbir uygulamanın aslında dine aykırı olmadığını, getirdiği laikliğin aslında dinleri de korumak için getirildiğini, bunları çok net ortaya koyduk ve Mustafa Kemal Atatürk'ü bir ayrışma unsuru olarak değil, birleşme unsuru olarak tanımladık.
Rahmetli genel başkanımız Mustafa Kemal Atatürk'ü vatan, bayrak ve birleştirici harç olarak tanımladı ve gerçekten de bu anlamda toplumda Atatürk'e bakış açısı, Atatürk'le yeniden kucaklaşma kültürü oluştu. Toplumun tamamını kucaklaştıran bir siyasetin bu ülkede yerleşmesi lazım. Şu an tüm siyasi partilerin de söylemini, tarzını buna göre şekillendirmesi lazım.
Biz bu anlamda örnek bir partiyiz. Ortadan kutuplaşmayı kaldırmaya çalışıyoruz. Seçim güvenliğinde geniş anlamda bunlardan bahsettik, seçmen listelerinin güvenliği çok önemli. Sandık güvenliği bu işin en önemli parçalarından birisi ve sandıktan çıkan oyların bu verilerin doğru bir şekilde yansıması, verilerin doğru bir şekilde girilmesi ve açıklanması, bunların hepsi seçim güvenliği parçaları oluyor. Seçmen listeleriyle ilgili aslında çok ciddi sorunlar var.
- Ne gibi? Mesela her partiden yaptığımız konuşmalarda bu çok kalabalık yerleri kontrol ettiklerini, diğer verilerini kontrol ettiklerini kontrol ettiklerini söylüyor ama onun dışında bir şey var mı sizin gördüğünüz farklı?
Evet, kesinlikle var. 2010 referandumu öncesinde, seçmen listelerini YSK başkanlığı ekseninde seçim kurulları hazırlıyorlar ve bunları yayımlıyorlardı. 2010 referandumunun öncesinde bu nüfus ve vatandaşlık işleri genel müdürlüğünün verileri esas alınmak üzere bir düzenleme yapıldı. Dolayısıyla, 2010 referandumu da dâhil olmak üzere o seçimden itibaren YSK, listeleri kendisi hazırlamıyor, bu listeleri nüfus ve vatandaşlık işleri genel müdürlüğünün veri sistemini aktarmak suretiyle seçmen listelerini oluşturuyor.
Yani, bugün bizim seçmen listelerimiz nüfus işleri genel müdürlüğünün verilerinden oluşuyor. Bunu birkaç örnekle izah etmeye çalışayım; 2010 referandum seçimlerini ilk defa YSK nüfus ve vatandaşlık işleri verilerini baz aldı.
Şöyle bir soru işareti: Bu nüfus ve vatandaşlık işleri verileri ne kadar doğru? Evet, ben röportajlarınızın bir kısmını takip ettim. Şöyle bir karşılaştırma yapıyor partiler: Seçim kurulunun açıkladığı listeleri nüfus ve vatandaşlık işlerinin kayıtlarıyla karşılaştırıyorlar. Doğru mu, yanlış mı diye? Ama burada sıkıntı nüfus ve vatandaşlık işlerinin verilerinde sıkıntı var. Manipülasyon, oynama, oralarda oluyor, olduğunu düşünüyoruz.
Dolayısıyla YSK veriyi orada aldığı için, YSK'nın bir kusuru yok, devlet buradan alacaksın diyor. Örnekleyecek olursak;
3 yılda nüfusta 2.7 milyon artış olmuş, seçmende 10 milyon artış var. Çok orantısız bir artış var. Şimdi orada şu soru işareti oluşuyor kesin, 2010 referandumunda hatırlarsanız, bugün FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in o gün söylediği bir şey vardı: "Bu seçim çok önemli, mezardakileri de çıkarıp oy kullandırmamız lazım."
Biz şöyle algıladık bu verilerdeki uçurumu. Herhalde mezardan seçmen çıkarıldı o seçimlerde. Nüfus ve vatandaşlık işlerinin kayıtlarında bol miktarda muhtemelen ölü seçmen var. Mezardan çıkmış, yeni girmiş seçmen vardı.
Bu 10 yılda oy kullanacak yaşa gelen, nüfustaki artış 8.2 milyon, ama seçmen sayımız 16.6 milyon.
- Mustafa Bey, buna kimse dikkat etmedi mi? Ben siyaset yazan bir gazeteci değilim. Bu nedenle ben bunu hiç incelemedim daha önce. Buna hiçkimse dikkat etmedi mi? Böyleyse, burada bir tuhaflık var.
Çok orantısızlık var gerçekten. Çok ciddi şaibeler vardı, biz bunu o dönemde konuştuk, kendi imkânlarımızla anlattık, anlatmaya çalıştık. Biz asıl problemin nüfus verilerinde olduğunu düşünüyoruz.
Aslında seçim güvenliği ne demek? Bu seçim baştan sona her aşamasının yargının kontrolünde olması demektir. YSK bunun için var ama siz aslında YSK'yı nüfus verilerine mahkûm ettiğinizde, zorladığınızda o zaman seçmen listelerini siyaset hazırlamış oluyor. Yani, yargı değil, siyaset oluşturmuş oluyor.
Burada birtakım oynamalar olamaz mı? Pekâlâ olabilir. Bunları siyasi partilerin o bahsettiği, tabii ki onlar önemli de, "filan adreste yoğunlaşma var, gidip kontrol ediyorum" tamam, tabii ki bunlar yapılacak ama konu sadece bundan ibaret değil. Bu nüfus veri sisteminin çok ciddi alınıp etüt edilmesi ve oradaki yolsuzlukların ortaya çıkarılması gerekir.
Bizim seçim güvenliği dediğimiz zaman, seçmen listeleri dediğimiz zaman asıl yapmamız gereken buraya bir müdahaledir. Asıl oyun orda oynandığını düşünüyoruz. Sandık güvenliği, gerçekten sıkıntılı. Az önce bahsettiğim nüfus veri sistemindeki oynamaların önüne geçebilmek için. Şu an Türkiye'de maalesef üzülerek söylüyorum, sandık güvenliğimizde çok ciddi soru işaretleri var ve sandık güvenliğini ayakları yere basar hale getirecek bir çalışma yok. Şu an muhalefette de böyle bir çalışmanın yeterli olmadığını maalesef görüyoruz.
Böyle bir dönemde, önümüzde bir seçim var, biz bu seçimde, belki ilkel bir yöntem ama parmak boyasının uygulanması gerektiğini düşünüyoruz böyle bir süreçte. Belki ideal kesinlikle rahatsız edici bir yöntem evet biz de parmağımıza orada mürekkep basıldığında rahatsız oluyoruz ama bu az önce bahsettiğim seçmen listelerinde, nüfus ve vatandaşlık işleri genel müdürlüğü eksenli sistemde olabilecek problemlerin önüne geçmek için mutlaka mükerrer oy kullanmalarına müsaade etmemek gerekiyor. Orada en ciddi problem mükerrer oy kullanma, olmayan kişilerin belki bu sisteme kazandırılmış olması.
Dolayısıyla bunun önüne geçmeye en önemli yollarından birisi şu an keşke daha uygun bir yöntem kısa vadede bulunsa ama mürekkeptir diye düşünüyoruz.
Bir de, kameranın da sandıklarda önemli olduğunu düşünüyoruz. Mutlaka kamera sisteminin bir şekilde sandıklara getirilmesi gerekiyor. Çünkü bugün siyaset erbabından tutun vatandaşın genelinde, seçimlerle alakalı gerçekten ciddi manipülasyonlar var. Sokağa indiğinizde, vatandaşla konuştuğunuz zaman, "kardeşim biz seçimi verilerle kaybediyoruz, adamların elinde her şey" gibi vatandaşta böyle de bir umutsuzluk var. Sandığa gitmesini bile engelleyen ciddi bir şaibe oluşmuş durumda.
Bunun önüne mutlaka geçilmesi gerekiyor. YSK bir şekilde bunun önüne geçmeli. Siyasi partiler bu anlamda çalışmalarını daha detaylandırarak, iş birliğini artırarak bunun önüne geçmeleri lazım. Bu seçim için özellikle bizim kamera sistemini mükerrer oyu engellemek anlamında mürekkep sistemini getirilmesi önemli olacaktır. Tabii bundan da çok daha önemlisi bu sandıkların başına bunları denetleyecek, bu verileri alacak, doğru bir şekilde doğru bir yere yönlendirecek görevlilerin, müşahitlerin işbirliği içerisinde konuşlandırılması gerekiyor.
Çok uzatmamak adına bir de tabii SEÇSİS, sandıktan çıkan sonuçların veri olarak işlenmesi ve duyurulması, buradaki güvenliğin de bir şekilde sağlanması gerekiyor. Orada çok ciddi soru işaretleri maalesef var.
- Veri tutarlığını nasıl test ediyorsunuz diye bir sorumuz var ama aşağı yukarı bunu söylemiş oldunuz. Eklemek istediğiniz bir şey var mı bu konuda?
Veri tutarlılığını kıyaslama yöntemiyle, bizim de baktığımız birtakım kıyaslamalar var ama bu yöntem kesinlikle az önce bahsettiğimiz problemi görmemizi sağlamıyor, daha baştaki probleme inip bu verileri bir şekilde denetleyip çeki düzen vermemiz gerekiyor.
- Geçmiş seçimlere baktığımızda Anadolu Ajansı üzerinden, seçimle ilgili bir algı çalışması yapıldığı görüldü. Önce yüksek rakamlar sunuldu, sonra bilgi akışı kesildi. Bu nedenle bilgilerin anlık akışı çok önemli. Siz seçim sırasında anlık akış sağlayacak mısınız?
Biz açıkçası 200.000 bin sandığın tamamına maalesef görevli koyamıyoruz ama biz teşkilat yapımıza ve gönüllü sayılarımızı yönlendirerek bulabildiğince görevlendirme yapıyoruz ve oradaki verileri takip ediyoruz seçim günü. YSK'nın bize açtığı SEÇSİS sistemi üzerinden de karşılaştırmalar yapıyoruz. Bu şekilde onu takip etme şansımız tabii ki oluyor ama bunları tabii kamuoyuna biz paylaşacak, tüm Türkiye genelini kapsayacak bir veri akışı elde edemediğimiz için kendi çalışmamızda, bunu dışarıyla paylaşma şansımız yok.
Bunu oluşturabilmiş olsak biz mutlaka verilerimizi kamuoyuyla da paylaşırız ve bunun yapılması gerektiğini düşünüyorum, ilerleyen günlerde yeri gelirse söylerim, yani bugün tüm sandıklara görevli koyabilen bir parti pek yok gibi ama en azından tamamına yakınını kapsayabilen partiler var. Bu veri akışını, veri sistemini çok da geniş çaplı yapmaya hazırlanan partiler var. Bunların kesinlikle bu verilerin sadece kendi içlerinde tutmamalarını ve kamuoyuna açmalarına tavsiye ediyoruz. Biz bu sistemi oturtabilmiş olsak, bunu kesinlikle yaparız.
Şimdi, AA neden böyle bir şey yaptı? Sonradan AA'nın bunları abarttığını hep beraber görmüş olduk. Aslında ta verileri açıklarken de bunu fark etmiştik. Neden böyle bir şey yapıyor? Neticede YSK'nın verileri var siz ne açıklarsanız açıklayın oradan çıkacak şeyler esas, sonucu o belirleyecek. Bir algı yönetimi. Başka bir şey akla gelmiyor gibi.
O an ilk başta bu seçimin galibi şu parti, bu algıyı halkta oluşturmak. Hala güçlü bir parti, hala her yerde ciddi oyu var, bu partinin gideceğini beklemeyin siz, bu parti hala güçlü, bu algıyı vermek birinci amaçtır diye tahmin ediyorum, birçok kişinin tahmin ettiği gibi.
Bir de çok konuşuldu, çok yorumlandı, o açıklamalarla birlikte sandıklarda görevli olup, müşahit olup veya vatandaşlardan, gönüllü olarak gidip o verileri takip eden kişilerin bu sonuçları görüp sandık başından ayrılmalarını sağlayacak bir etkisi de mutlaka olmuştur ki bunun somut örnekleri de çok anlatıldı.
Ama ben bunun da ötesinde orada belki başka bir amaç da olabileceğini düşünüyorum ama kesin bir kanaatim olmadığı için de onu çok ifade etmek istemiyorum. AA'nın bunu yapması, neticede sonuçları değiştirme ve AA'nın güvenilirliğini de sarsmış oluyor ve AA'ya bunu yaptıran iktidar partisinin de aslında bir şaibe oluşturmasına sebep oluyor. Yan etkilerini düşündüğümüz zaman, sırf orada bir algı oluşturmak için böyle bir şeyin yapılmış olması da bana çok mantıklı gelmiyor. Acaba bu işin arkasında başka bir planlama daha mı var? Başka bilmediğimiz, göremediğimiz bir şeyler daha mı orada hedeflenmişti? Bir soru işareti olarak en azından aklımıza gelmiyor değil.
- Yani ne olabilir?
Kesin bir şey söylemek zor tabii ki bu anlamda ama YSK'nın veya oraya veri giren, yönlendiren, daha önceden belki bunun için görevlendirilmiş, vazife almış birilerinin bu algıyla birlikte rahat hareket etmesini sağlamaya dönük bir mesaj olabilir ama tabii elimizde bir bulgu kesin olmadığı için bunu çok dillendirmek, verilerle gitmek lazım. Bu benim aklıma geleni ama benim, genel bir yorumla AA'nın bir algıyla alakalı bir yöntemi olduğunu düşünmüyorum. Mutlaka başka amaçlar da vardır diye soru işaretleri maalesef var.
- Sandık görevlilerinizle WhatsApp üzerinden mi görüşüyorsunuz?
Teknoloji olarak tabii ki WhatsApp'ı kullanıyoruz ama mesaj sistemimizde var. Toplu mesaj, SMS üzerinden çalıştığımız firmalar da var bizim seçim kurumlarımızdaki görevlilerimiz o sistemi de kullanıyor. SMS, telefon. Şimdi tabii teknoloji olarak bu pandemi süreci bize birçok toplantı yöntemleri de önümüze koymuş oldu, şu an yaptığımız görüşme de çoklu sanal iletişim. Tüm bunların hepsi değerlendirilecek. Ama WhatsApp da dâhil, internet tabanlı olanlarda sorunlar yaşanabileceği için SMS, GSM firmalarının bağlantılarını kullanacağız.
Burada özellikle il, ilçe başkanlıklarının ve oradaki seçim sorumlularının o verilere yakın oldukları için bazen yüz yüze de takip etme şansları var, onları da bize ulaştırma yöntemini bir şekilde sağlıyoruz. Yani internet ve gsm hatlarında bir müdahaleye karşı, il çevresinde sandık görevlilerideki verilerin elden ilçe seçim sorumlusuna ulaşmasını, ilçe sorumlularından da yine elden il sorumlusuna ulaşmasını sağlayacak bir organizasyonu da ayrıca planlıyoruz.
- Seçim verilerinin girişi elle yapıldığı için bu noktada da kasıtlı ya da bilinçsiz hatalı girişler olabiliyor. Buna karşılık itiraz süresi iki gün. Acaba buna karşı bir kadro kurdunuz mu, seçim sonrası verilerin analizi için (örneğin Bilgisayar Mühendisleri Odası bunun için algoritma yazıp kontrol etmiş).
Geçmiş seçimlerde, üyelerimiz ve gönüllülerden oluşan görevlendirmeler yaparak yetişebildiğimiz kadar sandığı kontrolümüze aldık. Ki bu yaklaşık elli bini bulan bir sayıdır. Hemen her ilde teşkilatımız var. Her ilde –o ilin insan kaynağına göre il ve ilçe merkezlerinde olabildiğince sandık görevlisi oluşturabildik. Ama köylerin çoğuna yetişemedik.
Ancak bizim halen bu gün itibariyle de 200 bin sandığın tamamında görevlendirme yapmaya yetecek sayıda teşkilat üyemiz yok. mevcut gönüllü listelerinden de 200 bin sandık müşahidini realize etmek açıkçası zor görünüyor. Ancak önümüzdeki seçim için BTP olarak "gönüllü ol sandığa sahip çık" konulu bir kampanya başlatmayı planlıyoruz.. Bu kampanya realize olabilirse sandıkların tamamını kontrol altına alıp, verilerine bizzat erişebilmiş olacağız. Teşkilat Başkanlığımızın yanında İnsan Kaynakları Başkanlığı ve Sosyal Medya Başkanlığımızın dahliyle planlamakta olduğumuz bir proje bu.. Bunu realize edebilirsek elde ettiğimiz verileri de diğer partilerle ve kamuoyuyla da paylaşacağız. Ama dikkat ederseniz bunu sağlayabilmek yine bir gönüllü veya partiler arası bir işbirliği gerektiriyor..
Seçim günü kontrol altına alabildiğimiz sandıklardan kendi sistemimize gelen verileri, seçsis'den gelen verilerle karşılaştırmak ve gerekli itirazları yapmak için yeterli kadroyu oluşturabiliyoruz. Seçim sürecini Teşkilat Başkanlığımızın yanında Hukuk İşleri Başkanlığımızla birlikte yöneteceğiz. Partimize kayıtlı 500 ‘ü aşkın hukukçu var. Hukuk İşleri Başkanımız Av.Zühtü Kazancı Bey, parti üyesi hukukçular ile bunların çevresinden eklemlenecek bir hukukçu kadrosu oluşturuyor. Seçim İşleri başkanlığımızla birlikte, hem genel merkezde verileri denetleyip, tespit edilecek hatalı verileri ilgilisine tevzi edecek bir ekip, bölge , il , ilçe bazında görev alanı belirlenmiş, hukukçuların başında olduğu geniş bir kadro planlaması yapıyoruz. Yasal süresi içinde gerekli itirazları yapıp takibini sağlayacak sağlam bir kadromuz mutlaka olacak.
Aslında tüm siyasi partilerin, en azından seçime katılabilen siyasi partilerin bir işbirliği yapması gerekiyor. Sadece parti olarak da değil. Bilgisayar Mühendisleri Odası örneğinde görülüyor zaten ne yapmış ve hazır demek böyle bir işbirliğine. Önceki seçimde oluşan platform, İstanbul'da oluşan gönüllü platformu buna hazır bir sürü insan var ama bunları çekip çevirecek bir iradeye ve organizasyona ihtiyaç var. Bunu da yapabilecek olan Türk siyaseti.
Yani, bu seçim güvenliği işi, demokrasisinin namusu. Bunu bir şekilde koruma altına almak gerekiyor. Madem bu kadar şaibeli bir iş. "Benim yetmiyor". Yetmiyorsa işbirliği yapacaksın. Bugün tüm partileri birleştirdiğiniz zaman milyonu aşan bir sandık müşahidi oluşuyor ortada. Gönüllüleri de siz kattığınız zaman belki 5 milyonu bulabilecek bu işe emek verecek, vaktini ayıracak, kendini verecek bir kitle oluşuyor. CHP bile her sandığa müşahit koyamıyor. Bu olacak bir şey değil. Ana muhalefet partisinin burada eksikleri var ve veri sistemini oluşturabilmiş değil yeterince.
O zaman ne yapmak lazım? İşbirliğine gidin. CHP'nin bunu oturtamadığı yerde, İYİ Parti arkasından var, diğer partinin oturtamadığı yerde bakıyorsunuz kendi çapında bir şeyler yapıyor ama hepsi bütüne hitap edemiyor. Burada bütüne edecek bir veri sisteminin oluşturulması lazım. Hem gözlemci, hem o verilerin aktarılması aktif vazife alacak kişiler hem de en önemlisi veri sistemi.
Bugün YSK nasıl ki bu veri sistemini oluşturduysa bunu aynı şekilde oluşturabilecek aslında bir imkân burada var. İnsan gücü anlamında var ve parasal anlamda da bir araya gelindiği zaman tüm bunlara bütçe ayıracak bir işbirliği mümkün.
O zaman bizim önerimiz şu; biz zaten seçim güvenliği, bir partinin tek başına çekip çevirmesi, sağlaması, mutlaka bir yerlerde eksiklik olacaktır fakat bir işbirliği gerektiğini düşünüyoruz ve bu bizim olmazsa olmazımız. Özellikle, bugüne kadar yapamadık, önümüzdeki seçimde bunu eğer muhalefet partileri oluşturamazlarsa, gönüllüler de var, bu Türk siyasetinde, Türk demokrasisinde çok büyük bir yara ve vebal olur, bunu söyleyeyim.
Ne yapılacak? Gözlemcilerden itibaren sağlam veri sistemi oluşturulur. Siber saldırıları da, onun güvenliği de sağlayacak şekilde bu veri sistemine o sandıklardan çıkan ıslak imzalı tutanak var ya, o tutanaklar tüm partilere veriliyor zaten, onlar taranacak veya fotoğraflanacak, yerleşecek ve sayılar, görevliler tarafından girilecek.
Burada, dünyada teknoloji de gelişiyor. Blockchain dediğimiz, blok zinciri uygulamasını burada yaptığınız zaman bunu birilerinin girip manipüle etmesi de mümkün olmuyor. Blockchain bazı ülkelerde şu an dijital oy kullanarak uygulanan bir yöntem ama bizim için şu an dijital oy kullanma bizim ülkemiz şartlarında şu an için çok güvenli olmayabilir, bu tabii oturmuş bir sistem değil ama benim bahsettiğim oy kullandıktan sonra verilerin işlenmesi aşamasında blok zinciri oluşturulması ve buraya farklı farklı yerlerden verilerin girilmesi, bir elde bunların toplanıp işlenmesi, karşılaştırılarak, denetlenerek, birçok veri girilmiş olacak düşünün, siz birçok veriden alıntı yaparak, kontrol ederek bunu sağlayacaksınız ve buradaki test ediciler devreye girecek, blockchain uygulamasının özetliği bu.
Bu veriler hemen etüt ediliyor, denetleniyor, onaylanıyor, öyle veri sistemine işleniyor ve yarın buna da müdahale edilemiyor, değiştirilemiyor. Bunlar işlendikçe, sadece partilere değil tüm kamuoyuna açılacak. Vatandaş da girip orada kendi sandığında ne kadar oy kullanıldığını denetleyebilecek, YSK'yla da siz bunu rahatlıkla karşılaştırabilirsiniz. Bu oluştuğu zaman emin olun, bu ülkede seçim güvenliğiyle ilgili bir problem kalmaz diye düşünüyoruz. Bunu oluşturmadığımız sürece, düşünün seçmen listelerinden itibaren verilerin aktarıldığı aşamaya kadar maalesef birçok şaibe, problem olmaya devam edecek ve bizde bunun önüne geçemeyeceğiz.
- Rusya ile son yaklaşımlar, insanlarda Rusya'nın seçime müdahil olabileceği düşüncesi yarattı. Örneğin Trump'ın seçildiği ABD seçimleri ya da Fransa, Almanya ve Afrika'daki bazı ülkelerde seçimlere müdahil oldukları gibi geçmiş deneyimler var. Bunların bazıları "trol" türü çalışmalar olabileceği gibi, Rusya'nın engin siber yetenekleri de işin içine girebilir. Siz bunları nasıl görüyorsunuz, bunlar seçimi etkileyebilir mi veya nasıl etkileyebilir mi?
Öncelikle, Rusya böyle bir şey yapar mı? Yapabilir ama şu an böyle bir etkiyi Rusya'dan önce yapabilecek ülke en çok hedef ülke gösterebileceğimiz ülke ABD'dir diye düşünüyorum. Neden? Çünkü bizim siyasetimize ABD kadar karışan başka bir ülke yok maalesef.
Dün FETÖ dediğimiz paralel yapılanma ne yapıyordu? Bu ülkede seçimlere kadar her şeyi organize etmeye, müdahil olmaya çalıştı, bunları sonradan öğreniyoruz. Az önce 2010 referandumundan bahsettik, orada terör başının açıklamaları, bu kadar Türk siyasetine etkili bu yapı neticede kimin kullandığı bir yapıydı? Bunu devlet ağzı diyor ki Amerika'nın kullandığı bir yapıydı. Demek ki Türk siyasetine etki etmeye çalışan ülke en başta Amerika.
Sadece bu işi Rusya üzerinden de götürmek doğru değil ama bugün ABD olur, yarın Rusya olabilir, başka gün başka ülke olabilir, Türkiye'nin durumuna göre, ülkelerin ilişkisine göre bu değişebilir. Önemli olan, siz bu etkiye açık olmayacak bir sistemi oluşturacaksınız. YSK bu sistemi, oluşturduğu teknolojiyi tabii ki koruma altına alıyor alabildiği kadar. Bununla ilgili açık kapılar varsa, bunların tabii sürekli testlerinin yapılması, olabilecek Dünya'da gelişen her türlü teknolojinin burada yatırımdan, masraftan kaçınmaksızın koruma anlamında siber saldırılara karşı bu korumaların bir şekilde sağlanması gerekiyor.
Aynı şekilde az önce bahsettiğim bir işbirliği de oluşturulacak bir muhalefetin sivil inisiyatifle birlikte oluşturacağı veri sisteminin aynı şekilde aynı korumaları sağlaması gerekiyor ki o tarz etkilere hiçbir şekilde açık olmasın.
- Suriyelilerin sığınmacı statüsü oldukları için vatandaş olma hakları yok. Ama bu konuda birtakım endişeler var, siz de en başta aslında nüfus sayımlarını söyleyerek seçmen ve nüfus artışlarına dikkat çekerek sadece mezarlıktakileri değil başka şeyleri de kastettiniz diye düşünüyorum. Siz nasıl görüyorsunuz? Bunlar birden bire vatandaş yapılıyor olabilir mi? Görmüyor olabilir miyiz nüfus kayıtlarında? Herkes gördüklerini iddia ediyor, bütün partiler biliyorsunuz. Doğum tarihine, doğum yerine bakıyor, görüyoruz diyorlar. 160 bin gibi bir sayı veriliyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle bu konuda hepimizin bir tereddüdünün olduğu bir gerçek. Biz de BTP olarak açıkçası bu endişeyi yaşıyoruz. Yabancı sığınmacılar vatandaş yapılıp bir oy kullanılabilir mi? Şimdi öyle bir Cumhurbaşkanımız ve iktidarımız var ki, hayır bunu yapmazlar diyemiyoruz. Çünkü çok pragmatik bir yaklaşım var. Bugün seçimin faydasına ne varsa maalesef bunu kullanmaktan çekinmeyen bir anlayış var.
Düşünün, bugün karşı çıktığı bir şeyi, asla kabul etmediği bir şeyi yarın işbirliği yaparak bundan faydalanmaya çalışan bir anlayış var. Dolayısıyla, Suriyeli veya diğer ülkelerden gelen sığınmacıları bir şekilde vatandaşlık kapsamında alıp onların oylarını almayı hedefliyor olabilirler mi, bunu yaparlar mı? Yapabilirler, yapamazlar demek güç. Yani, ş uan 160 bin deniyor, örnek veriyor seçime kadar 500 bine çıkarılsa, bunu yapamazlar mı? Kim engel olacak?
En fazla siyasi partiler çıkar derler ki, sen bunu 500 bine çıkardın buradan oy devşireceksin, bunu derler. Nüfus sisteminde bunun %100 denetlenebilme şansı var mı? Çok ciddi üzerine eğilerek denetlemek evet mümkün olabilir nüfus sisteminde ama ben bu kadar ciddi bir denetlemenin, incelemenin şu an yapıldığını düşünmüyorum ki, seçime doğru bu sayı atıyorum birkaç katına çıkartılmış olsa, bunu da engelleyecek maalesef şu an bir mekanizma yok. O karşılaştırılsa halka duyurursunuz.
- Ben de onu soracaktım, AKP'ye oy veren halk da böyle bir olaya karşı tepki duymaz mı?
Şu an aslında AKP'ye oy veren halkımız da Suriyelilerden artık rahatsız. Çünkü sayı çok fazla arttı, Türkiye'de çok ciddi bir geçim sıkıntısı, darlık var ve bu ortamda bu kadar yabancı, sosyal ortamlarımızda da bizi artık rahatsız etmeye başladı. AKP'ye oy veren kitle de bundan çok rahatsız ama oy verme anlamında bir rahatsızlık yaşarlar mı? Mutlaka yaşarlar.
Belli bir kitle oluyor, bir çekirdek kitle, bu kitle her şeyiyle o partiyi destekleyecektir. Bunları da savunacaktır da, bir şey demeyecektir ama ciddi bir kitle de bundan rahatsız olacaktır. Zaten o kitlenin rahatsızlığından çekinilerek biraz rölantide gidiliyor. Yoksa bugün AKP hükümetteki yetkilerini kullanarak bu sayıyı artırırken diğer muhalefet partilerinden korkacak değiller. Kendi kitleleri buna rıza göstermiş olsa, tepki koymayacak olsa, bunu çoktan yaparlardı diye düşünüyorum.
Bu da ciddi bir tehdittir bence çünkü 300 bin oy neyi değiştirecek? Oradan 300 bin, mükerrer oydan 100 bin, nüfus sistemindeki verilerle, seçmen listelerine oynadığımız zaman 500 bin, verilerle, SEÇSİS sistemine girilirken yaptığınız bir takım oynamalarla 600-700 bin dediğiniz zaman ciddi bir rakam çıkıyor ortaya.
Bu da seçimlerin belki kaderini etkileyebilecek rakamlardır. Hele ki Cumhurbaşkanı seçimi açısından baktığınız zaman düşünün, yüzde 1'lik daha az bir oy yeterli oluyor. Hatta tek bir oy bile seçimin kaderini belirleyebiliyor. Burada o tarz sayılar çok belirleyici olacaktır. Bunların hepsini çok sıkı maalesef şu an denetlenmesi ve sürekli gündem edilmesi gerekiyor.
- Başka partilerle seçim güvenliği anlamında işbirliği yapmayı istiyor musunuz? Yapıyor musunuz? 6lı masayla birlikteliğiniz olabilir mi? Onların çünkü amacı bu anlamda bir takım çalışmaları olduklarını söylüyorlar.
6lı masadan önce ittifakta 4 parti vardı. 2 partinin eklenmesiyle 6'lı masa oluştu ama bu ittifak için direkt oluşmuş bir sayı değil. Bu, Türkiye'de güçlendirilmiş parlamenter sistemin oluşturumu, yeniden parlamenter sisteme geçiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem adı altında bir çalışma için bir araya geldi bu 6 parti, sonradan bunu seçime dönük şeylerle eklemlenmeye başladı.
Bu 6'lı masa tabii ki genişleyebilir, başka amaçlarla da genişleyebilir ama seçim güvenliği başlığıyla mutlaka genişletilmesi lazım. İlla ittifak kurmak zorunda değiliz ama belli partiler öncülük ederek ki şu an hazır 6 tane parti var, bir araya gelinmiş bir ana muhalefet partisi, diğer ikisi mecliste olan parti. Netice itibariyle bu partiler seçim güvenliği başlıklı, az önce bahsettiğim organizasyonu yapmak üzere güçlerini birleştirip seçime katılan, hatta katılamayan partilerden de destek anlamalarında ne mahsur olacak ki, fikirsel anlamda olabilir, onların da teşkilatları var, üyeleri var, yeri geldiğinde onların devreye girecekleri bir birlik de oluşturulabilir ama Bilgisayar Mühendisleri Odası zaten hazır. Bu tarz devreye girecek, hatta ODTÜ'lüler grubu var, bir genç grup bunlar.
Seçmen listeleri üzerinde mesela geçtiğimiz haftalarda bir çalışma yapmışlardı, benim de dikkatimi çekmişti, okumuştum. Bu tarz sivil inisiyatifler var ki siz böyle bir organizasyon yapıp, Türkiye'de böyle bir gündem başlığı ortaya attığınız zaman buna gönüllü olacak emin olun milyonlarca kişi ve binlerce sivil toplum örgütü devreye girecektir, hepsinin içinde olduğu, kuşatıldığı, herkese açık, şeffaf bir veri sistemi oluşturulmalı ve 6'lı masa bunların hepsini değerlendirerek organizasyonu bence yürütmelidir diye düşünüyorum.
Burada biz her zaman işbirliğine açığız tabii ki. Diyaloglarımızla da gerek CHP, gerek İYİ Parti, ve diğer partilerle genel merkezlerimiz düzeyinde ziyaretlerimizle, karşılıklı görüşmelerimizle de biz bu konuları gündeme getiriyoruz, işbirliğine açık olduğumuzu söylüyoruz. Özellikle bu seçim güvenliği başlığı gerçekten ele alınması gerekiyor. Bu seçime mutlaka çok güçlü bir altyapıyla seçime gidilmesi gerekiyor. Burada biz her zaman işbirliğine açığız. Çok ifade ediyoruz ama buradan da bir şekilde bunu tekrar gündem etmiş olduk sizin vesilenizle.
- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Çok teşekkür ediyorum, gerçekten önemli bir gündem oluşturmuş oldunuz aslında. Seçim arifesindeyiz. Bu turnusol oldu, partilerin hem kendi şapkalarını önüne koymaları hem de birbirimizi görmemiz açısından çok önemli bir konu başlığını gündem etmiş oldunuz. Güçlendirilmiş parlamenter sistem önemli ama çok daha önemlisi seçim güvenliğini bu ülkede sağlanması.
Bu süreçte aslında yaptığınız röportajlar bu konuda çok yetersiz olduğumuzu, siyasi partilerin çok yetersiz olduğunu ve mutlaka bu alanda bir işbirliğiyle beraber bu güvenliğin sağlanabileceğini ve sağlanması gerektiğini aslında ortaya koymak açısından da bence bir vesile olmuş oldu. Teşekkür ederiz.