Avrupa Birliği, son 1,5 ayda teknoloji alanında art arda düzenlemeler yayımlıyor. Bunların hepsi kendi endüstrilerini korumaya yönelik. Geçen hafta "Önce Avrupa" başlığı ile yayımladığı teknolojik standardizasyon ise bu düzenlemelerden farklı [1]. Anlaşılan teknolojiyi düzenlemekle yetinmiyor, yanı sıra yönünü belirlemek istiyorlar.
Standartlar önemli çünkü yarattığınız kurallar, sonrasında teknoloji üretimini etkiliyor. Standartları siz belirlemişseniz, kuralları da koymuş oluyorsunuz.
Örneğin mobil telefon konusundaki standartlar ve patentler büyük bir savaştır. 80'lerin sonlarında, 90'ların başlarında İskandinav ülkelerinin coğrafi yapısı -dağlık olması nedeniyle kablolamanın zor oluşu- mobil sektörde öne geçmelerine neden olmuştu. Bir zamanlar elimizde en son model Ericsson ve Nokia telefonlar olduğunu hatırlatalım. Ama sadece üst yapı (cep telefonları) değil, telekomünikasyon ekipmanları konusunda da İskandinav ülkeleri öndeydi. O dönemlerde (2007), ABD'nin Avrupa'nın elindeki bu üstünlüğü almaya nasıl çabaladığını "3g mi, Wimax mi?" diye sorduğumuz bir makalede detaylıca anlatmıştık[2]. Merak edenler için sonucu da verelim; bütün çabalamalara ve kural koymalara karşın mobil sektör ABD'nin yolunda gitmedi (gerçi iPhone, iOS ve Android ile başka taraftan üstünlük kazandı). Wimax kaybetti, LTE kazandı[3]. 3G'den sonra mobil ağlar LTE (Long Term Evaluation) devam etti [4]. Şimdilerde 5G konusunda Huawei ile kavgayı zaten biliyorsunuz. |
İşte Avrupa Komisyonu bu amaçla, teknoloji standartları oluşturmada Avrupa'nın etkisini arttırmaya yönelik bir plan sundu. Bu planı Avrupalı hükümet düzenleyicileri, uzmanlar ve teknoloji devlerinden oluşan bir çalışma grubu hazırladı.
Avrupa teknoloji geliştirme konusunda sıkışmış durumda çünkü bir yanda ABD'nin pazar hakimiyeti var, diğer yandan da kuralları yeniden yazmaya çalışan ve bazı noktalarda hayli başarılı olan bir Çin var.
Çin'in bir teknoloji geliştiricisi olarak yükselişi, sadece ABD'nin değil, Avrupa'nın da endişeleri artırdı. Bu nedenle önceki yıllarda pek çok Avrupalı firmayı satın alımı durduruldu[5]. Ama Çin, kendi ARGE gücüyle yapay zeka, kuantum hesaplama ve 6G gibi gelişmekte olan teknolojilerde öne geçmiş durumda. Özellikle Çin'in telekom devi Huawei'nin "Yeni IP" girişimi ile internet protokolünü değiştirmeye yönelik çabaları, 2020'de Batı'da endişeleri artırdı [6][7][8].
Ayrıca yine Çin'in uluslararası sektördeki temsilini artırmak ve teknoloji sektörünün durumunu iyileştirmek için geçen yıl ekim ayında başlattığı "standartlar stratejisi" de aynı şekilde Avrupa'nın endişe duyduğu diğer bir konu[9].
Avrupa Birliği (AB) işte bu ortamda kendi kurallarını yazmaya çalışıyor. Son 1,5 ayda yayımladığı teknolojik strateji ve düzenlemeleri toplu olarak başka bir yazımızda anlatırız. Ama asıl bu yazıda anlattığımız "standartlar düzenlemesi" hepsinden önemli. Avrupa gerisinde kaldığı "küresel teknoloji standartlarını oluşturma" alanında bir atılım yapmak ve etkisini arttırmak istiyor. AB'nin endüstri komiseri Thierry Breton şöyle diyor:
"Standart kullanan değil, standart belirleyen olmamız gerekiyor."
Yeni AB önerisi, AB'nin ulusal düzeydeki standardizasyon kuruluşlarını, Avrupa "uyumlaştırılmış" standartlarını ve yasaların gerektirdiği standartları geliştirmede daha büyük bir rol oynamaları için güçlendirecek ince ayarlar içeriyor.
Bu arada yabancı firmaların, Avrupa'nın standart oluşturma çalışma gruplarının içinde yer alıp-almaması tartışmaları sürüyor.
Apple ve Microsoft gibi şirketler, Avrupa'daki standart belirleyen kuruluşlarında temsil edilmek için büyük yatırımlar yaptılar. Huawei gibi Çinli devler de son birkaç yılda aynısını yapmaya başladı.
AB'nin endüstri komiseri Thierry Breton bir örnekten bahsediyor. 2020'de ETSI'den (Avrupa Telekomünikasyon Standartlar Komitesi) Avrupa'da satılan akıllı telefonların AB'nin Galileo uydu navigasyon sistemi ile uyumlu olmasını gerektirecek standartlar hazırlaması istendi. Breton, bu isteğin kolayca reddedildiğini çünkü ETSI yönetiminde yabancı şirketlerin hakimiyeti olduğunu kaydediyor. İlginç değil mi? Avrupa kendi sistemlerine / standartlarına istese de sahip olamıyor.
Bu ülkemiz açısından da, çeşitli stratejilerinin ya da eylem planlarının belirlenmesinde önemli bir tartışma konusu. Cumhurbaşkanlığı Digital Ofis'in yayımladığı "Yapay Zeka stratejisine" bakın hazırlık içinde yabancı firmalar var. Hatta daha kötüsü, bizzat Boeing gibi bir firma -ki en son Boeing 737 Max 9'ların kazaları ile sabıkalı- Türkiye'nin Ulusal Havacılık Stratejisi'ni, yanında zamanın Savunma Sanayii Müsteşarı olan İsmail Demir'in olduğu bir toplantıda açıkladı. Boeing Türk firması mı oldu, biz Amerika mı olduk, nasıl "ulusal strateji" oldu bilmem[10].
Avrupa Komisyonu bu nedenle standardizasyon kuruluşlarına, Avrupa'daki küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ'ler) ve sivil toplum kuruluşlarının dahil edilmesi için bir destek fonu önerdi ve AB üye ülkelerinden benzer planlar oluşturmalarını istedi. Yani "standart komisyonlarından yabancı firmaları çıkaramıyorsak, yerli firmaların ağırlığını arttırırız" stratejisi bu.
AB'nin yeni planı, birliğin şirketlerini korumayı hedefleyen endüstriyel stratejisini yayımlamasının hemen arkasından geldi[11]. Bu stratejiye bakılırsa, AB kendi şirketlerini korumak için bazı inisiyatifler kurmaya çalışıyor. AB'nin amacı, büyük ölçekli yatırım ve sübvansiyon olanaklarından yararlanan Çinli ve Amerikalı rakiplerine karşı kendi yerel şirketlerini savunmak.
Avrupa daha önceki yıllarda standartlar belirleme ve bu standartları dünya çapındaki üreticilere kabul ettirme konusunda başarılıydı. Çünkü avantajlı bir küresel pazar konumu var. Ancak daha sonra bir kayma oldu. Avrupa standartlar organizasyonunun (ETSI) Genel Müdürü Luis Jorge Romero bunu şöyle açıklıyor:
"Bunun nedeni Avrupa'nın küçülmesi değil; Avrupa şirketlerinin hâlâ güçlü olduğunu düşünüyorum. Ancak gerçek şu ki, diğer bölgeler standardizasyonun stratejik önemini ve önemini anlamaya başladı."
BM'nin Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) ve Uluslararası Standardizasyon Örgütü (ISO) gibi kuruluşlarda geliştirilen standartlar, teknolojinin dünya genelinde nasıl uygulanacağını tanımlar. Avrupa bunda geri kalmamaya ve bu kuruluşlarda savunacağı standartları kendi evinde oluşturmaya çalışıyor.
ITU'nun yeni bir genel sekreterin seçileceği eylül ayında Budapeşte'de yapılacak. Bu arada, diğer uluslararası gruplar, yapay zeka, yeşil teknoloji ve diğer büyük sektörler için standartlar belirlemek için hızla çalışıyor ve şirketler ve hükümet yetkilileri önümüzdeki on yılda hangi teknolojilerin dijital ekonomiye hakim olacağı konusunda boğuşuyor.
Dün yazdığım yazıda da belirtmiştim, bizim standartlarla ilişkimiz daha çok eve gelen misafire merhaba demeye zorlanan çocuklar gibi. Global Standart belirleme komisyonlarının toplantılarına davet ediliyoruz ama ya gitmiyoruz ya da harcırahı olan bir yurtdışı gezi tadında değerlendiriyoruz.
Devletten standartlar konusunda yeterli "farkındalık" ve "isteğe" sahip olmadığımızı eleştiren az sayıda da olsa insan tanıyorum. Dünyada yapılan standart toplantılarına ya hiç katılmadığımız ya da adeta "alışveriş amaçlı ve harcırahlı" dış gezi olarak bakıldığına dair çok sayıda hikâye dinlemişliğim var. Çünkü bu harcırahlar ve geziler, ülkeye standartlar konusunda menfaat kazandırmaktan çok, devlet memurlarına sırayla verilen bir ödül gibi değerlendiriliyor. Dolayısıyla bu konuda uzmanlaşmış, önceki toplantıları ve devam eden tartışma gündemlerine aktif katılan uzmanlıklar gelişemiyor.
En acı örnek bilgisayarlarda "F Klavye" ve "Türkçe alfabe" olayı. 1980'lerde bu konudaki standartlar oluşturulurken, Türkiye olarak davet edildiğimiz halde katılmadığımız toplantıların bedelini, hem klavyelere sonradan eklenen harfler, hem de yabancılara gönderdiğimiz iletişimde "Ğ-İ-Ö-Ş-Ü" gibi harflerimizin yerine çıkan acayip sembollerle yıllardır ödüyoruz. Halbuki Arap alfabesi, İzlanda alfabesi gibi bizimkinden daha az kişi tarafından kullanılan alfabeler bile klavye standartlarına baştan girmiş durumda.
1990'da kurulan KOSGEB ve 2001'de çıkarılan Teknokent kanunu [10] sayesinde, 2000'lerden itibaren ARGE konusunda bir kıpırdanma yaratıldı. Gerçi son 7-8 yıldır yerinde sayıyor. Bir ara yüzde 1'in azıcık üstüne çıkar gibi oldu ve sonra geriye geldi. Şimdi TÜİK en son yüzde 1.09 açıkladı. Ama ARGE kadar ve hatta daha önemlisi, standartların belirlenmesinde söz sahibi olmak. Yukarıdaki yazıdan gördüğünüz gibi, bu konunun farkındalığı önce batıdayken şimdi yayılmış. Avrupa söz sahibi olamamaktan yakınıp, planlar yapıyor.
Bizim de bu konuya önem vermemiz ve standartlar konusunda gerekli girişimleri ve planlamaları yapmamız gerekiyor, bir an önce.
[2] Avrupa'nın GSM Üstünlüğü, Mobil Wimax'le ABD'ye mi Geçecek? – 1
[3] WiMAX Forum Sonunda 4G Yarışında Yenilgiyi Kabul Etti, Yeni Hedef LTE ile Entegrasyon
[4] The 3G Long-Term Evolution - Radio Interface Concepts and Performance Evaluation
[5] ABD, Çin'li Firmanın Alman İşlemci Firmasını Satın Almasını Engelledi
[6] A Brief Introduction about New IP Research Initiative
[7] Çin ve Huawei'nin ‘Yeni IP' Planı
[9] 国务院印发《国家标准化发展纲要》
[10] Boeing Türkiye Milli Havacılık Planı detayları açıklandı
[11] European industrial strategy
[12] Emrehan Halıcı : Ecevit'in Sloganı ‘Köy-Kent'lerden, Teknokent'lere' İdi