YSK tarafından iptal edilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim 23 Haziran 2019’da yenilenecek. Süreç devam ederken, 17 yıl sonra ilk defa iki adayın karşı karşıya geldiği bir münazara gördük. Ancak, Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım'ın katıldığı bu münazara yüksek izlenme oranına karşın, heyecanlı olmayan, suya-sabuna fazla dokunmayan bir şekilde geçti.
Buna karşılık sonrasında başka bir tartışma gündemi aldı. Taksim The Marmara Oteli’nin güvenlik kameralarından alınan bir takım görüntüler ortaya çıktı. Görüntüler, 16 Haziran Pazar günü yapılan münazaradan 3 gün önceyi yani 13 Haziran’ı gösteriyor. Küçükkaya'nın The Marmara Otel'e gidip, İmamoğlu ile yüz yüze bir görüşme yaptığı, buna karşılık Binali Yıldırım ile benzer bir görüşme yapmadığı, yani iki adaya eşit davranmadığı iddiaları var.
Görüntülerin 13 Haziran tarihini taşımasına karşın, neden hemen yayınlanmadığı ve münazara sonrasında 18 Haziran’da ortaya çıkardığı, akla bir takım sorular getiriyor. Ama biz "kişisel veriler konusunu yakından takip ettiğimiz için" bu taraftan bakacağız. Olayın "The Marmara otelin mahremiyet konusunda gösterdiği ihmal" tarafı yani hukuku ile ilgileneceğiz.
Konuyu Avukat Gökhan Ahi'ye sorduk:
Basında ve sosyal medyada sadece fotoğraflar değil, güvenlik kameralarından alındığı çok belli olan videolar da yayınlandı. Bu tür görüntülerin, basın ve sosyal medya tarafından, seçim rekabeti içinde yayınlanmasında, gazetecilik ve siyasilerin özel hayatı açısından pek bir sorun görmüyorum.
Ancak, sorun bu görüntülerin basına sızdırılmasında veya otel tarafından korunmamış olmasında. Otellerde, iş merkezlerinde veya apartmanlarda güvenlik kamerası konulabilir, hatta kameralardan elde edilen kayıtlar saklanabilir, görevlisi tarafından incelenebilir. Ancak ne olursa olsun, bu kayıtlar herhangi bir suç soruşturması olmadıkça ve yetkili hakim kararı olmadıkça, polis de dahil hiç bir kişiye ve kuruma verilemez.
Anayasa’nın 20. maddesi özel hayatın ve kişisel verilerin gizliliğini teminat altına alan bir maddedir. Ayrıca, Türk Ceza Kanunu’nda hem özel hayatın gizliliğini hem de kişisel verilerin gizliliğini ihlal ayrı ayrı suç olarak tanımlanmıştır. Kayıtların otelden olması, durumun vehametini daha fazla ortaya koyuyor, zira otellerden beklenen hizmet sadece konaklama, toplantı vesair hizmetler değil ayrıca yüksek derecede mahremiyettir. Hatta oteller, güvenlik kameralarıyla ilgili olarak gerekli bilgilendirmeleri de (aydınlatma yükümlülüğü) yapmak zorunda.
Kaldı kl, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, tüm işletmelere, her türlü elde ettiği kişisel verileri (buna kamera görüntüleri de dahil) hukuka uygun, dürüst, güncel bir şekilde işlemek ve mutlaka bu verileri belirli, açık ve meşru amaçlar için işlemek, verileri işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü tutmak yükümlülükleri yüklemiştir.
Ayrıca, tüm veriler hukuka uygun işlense bile, bu verilerin içeriye ve dışarıya karşı etkin bir şekilde korunması gereklidir. Dolayısıyla, bu kamera görüntüleri ister bir güvenlik görevlisi tarafından sızdırılsın, ister otel yönetimi kendi isteğiyle versin, isterse de bir hacker tarafında sisteme sızılarak alınsın, otel yönetimi Veri Sorumlusu sıfatıyla doğrudan sorumludur. Kişisel Verileri Koruma Kurulu bu konuyu soruşturmalıdır ve gerekli idari para cezalarını uygulamalıdır.
Konunun suç olup olmaması, kişisel veri ihlali olup olmaması bir yana, otelin itibarı da fazlasıyla zedelenmiştir. Ne yazık ki bu otel, internette aranınca, müşteri mahremiyetine dikkat etmeyen bir otel olarak çıkmaya başlamıştır. Artık kimse, herhangi bir yerde görüntülerim çıkabilir diye kolay kolay bu otelde kalmak veya bir toplantıda bulunmak istemeyecektir.
Avukat Ahi'nin yorumlarının bir başka şekli, Ertuğrul Özkök'ün bugün yazdığı yazıda yer aldı.