Cumartesi günü Resmi Gazete'de yayınlanan kanun içindeki 29.madde, Türkiye Futbol Federasyonu'na (TFF), hukukun üzerinde yetki veriyor[1]. Çünkü işin ucunda futbol yayın hakları var. TFF sansür baltasını istediği gibi sallayabilir hale geldi. Üstelik bunu denetimsiz yapabilir.
Neden böyle bir şey oldu derseniz, aşağıda detaylarını yazdığımız "futbol yayın hakları" konusu var. Yayın hakları ülkede futbolun gelişmesi açısından önemli bir kaynak ama İnternet'in hayatımıza girmesiyle birlikte korsan yayıncılık da yükseldi. Dolayısıyla maddenin temel hedefi bu korsan yayıncılar.
Ama yıllardan beri zaten Digitürk çok sayıda site kapatmış durumda. Onu aşan ne yetki isteniyor ki? Duyumlar Acun Ilıcalı ve Exxen'i işaret ediyor. Önce olayın bizi ilgilendiren "sansür - hukuk - 5651" tarafına yakından bakalım.
Telif hakları nedeniyle bir açıdan bakıldığında madde "haklıdır" zannedilebilir. Ancak maddenin içeriği hukuksal açıdan -kim yazmışsa hukuktan anlamıyor- çok hatalı. Nasıl hatalar var derseniz, birkaç hukukçudan aldığımız notlarla şöyle özetleyelim;
Terör içeriği ya da çok uç içerikler, hatta çocuk pornosu konusunda bile engellemeyi yapan kuruluşun (mesela BTK'nın), engelleme kararını 24-48 saat içinde Sulh Ceza Hakimliklerine götürmesi gerekirken, TFF maddesinde bu yok. Yani istediği içeriği engeller ve mahkemeye taşımak zorunda değil.
İlaveten kararı yolladığı Erişim Sağlayıcılar Birliği (ESB)'nin de itiraz-durdurma hakkı yok.
Oysa TFF devlet kurumu bile değil, hukuki açıdan şöyle bir tanımı var[2];
"TFF, özel hukuk hükümlerine tabi bir tüzelkişidir, ancak dernek ya da vakıf değildir, şirket ise hiç değildir; özerktir, ancak bir kamu kurumu değildir, olsa olsa yetki ve görevleri kendine özgü “atipik” bir yapılanmadır."
Yani tüzel kişi durumundaki bir yapıya ülkenin internet içerikleri konusunda hukuk açısından kimseye, hiçbir kuruma verilmemiş kolluk yetkisini veriyoruz.. inanılmaz bir yetki... Kanunun 29. maddesini yazanın "hukuk"tan haberi var mı?
İkinci enteresan konu bu. Tüzel kişi, kendi içinde bir idari birim yaratabilecek ve kendisine verilmemesi gereken kolluk yetkisini, altındaki bu idari birime yani kendisi için maaş karşılığı çalışacak insanlara verebilecek. Buna "üstelik" demek lazım.
Düşünün ki, bu TFF'nin erişim engelleme yetkisi mahkemelere taşınamıyor. Ne sakıncası var derseniz.. diyelim ki, TFF altındaki idari birimde çalışan Ahmet'i tanıyoruz. Ona rica etmek ya da para vermek karşılığında, şu "bizim istemediğimiz şu siteyi kapat" diyoruz.
Ne biçim bir endüstri doğar değil mi?
Yeniden soralım; Kanunun 29. maddesini yazanın "hukuk"tan haberi var mı?
Bu arada dünyada erişim engellemelerinin önüne geçmek isteyen internet uzmanları, gönüllüleri, kurumları, bankalar ve e-Ticaret sitelerinin kullandığı şifreli protokol olan HTTPS'yi bedava hale getirdiler. "Let's Encrypt" denilen bu inisiyatif [3] ve Google'un sıralamada HTTPS olmayan siteleri 2018'den itibaren geriye itme kararı alması sayesinde, bugün hemen hemen her ciddi site HTTPS ile çalışır.
Bu ise HTTPS'li sitede sansürü sınırlar yani URL kapatamamak anlamına gelir. Zaten uzun zamandır mahkeme kararlarında sitelere bilgi verilerek URL'ler engelleniyor. Ama şimdi TFF'nin kimseye sormayadan ve ESB'ye emir vererek yapacağı engellemelerde, URL kapatılamayınca, bırakın yargıç olmayı, hukukçu bile olmayan kişiler site kapatabilecekler.
"Ancak, teknik olarak ihlale ilişkin içeriğe erişimin engellenmesi yapılamadığı veya ilgili içeriğe erişimin engellenmesi yoluyla ihlalin önlenemediği durumlarda, internet sitesinin tümüne yönelik olarak erişimin engellenmesi kararı verilebilir."
Bu erişim engelleme yetkisi ile diyelim ki, "A.com" sitesi için engelleme kararı verildi. ESB, bu maddeye göre kararı uygulamak zorunda.
A.com sitesi sahipleri ne yapacaklar? "Web siteme erişilemiyor" deyip 1 hafta içinde mahkemeye gidecekler. Eğer erişimi engelleyen devlet kurumu olsaydı, iptal davası, tam yargı, tazminat ve CMK da özel tazminat mümkündü.
Ama TFF'ye dava açmak, adeta "Kuş Severler Derneği"ne klasik mahkemelerde dava açmaya benziyor. Kaç yıl süreceği belirsiz. Yani verilen yetkinin hesap verilebilirliği yok..
15 yıldır uygulamada olan 5651 de özel usuller var.. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden (AİHM) çıkmış 15-20 karar var. Diyelim ki, idari kurum ya da bakanlar kurulu, BTK, Cumhurbaşkanlığı erişim engelleme kararı verdi. Kurum bu kararı, çok hızlı uygulasa bile, en kısa zamanda (24-48 saat) mahkemeye götürüp onay almak zorunda. 29.madde bu açıdan istisna taşıyor. Mahkemeye götürmek zorunda değil.
Yayın haklarının Digitürk'te olduğu yıllarda bu engellemeler zaten yapıldı. Hatta 2011'de yaptığımız söyleşide, Prof.Dr.Yaman Akdeniz "Digitürk mü, Müyap mı daha fazla site engelletti, bilemiyoruz" ifadesi ile Digitürk'Ün bu korsan yayıncılara açtığı savaşta kapattırdığı site sayısından bahsediyordu[4].
Hatta 2009'da da korsan yayın yapanlara hapis cezası getirildi [5]. Hapise giren bile var [6].
O yıllardan buraya ne oldu? Bu kadar çok engelleme, hapis cezası tehditi vsvs TFF'ye yetmiyor mu? Neden sınırsız yetki?
Daha önceki korsan yayın bulma çalışmalarında biliyoruz[7]. TFF muhtemelen hackerlarla çalışacak. Çünkü madde internet üzerinde teknik grubun araştırma yapmasından bahsediyor. Alın size bir dert daha.
2010'daki Mavi Marmara olayında birden bire, İsrailli Check Point firmasının siber güvenlik ürünleri kullanan firmalardaki kullanıcıların bazı sitelere erişemediği görülmüştü [8]. Şimdi devlet yapısı olmayan bir hacker grubunun yapacağı işlemler acaba ne tür karmaşaya neden olacak? Ya da dünyadaki digital hak yönetimi şirketi (DRM) denilen şirketlerden birisi ile çalışılırsa, acaba onlar ülkenin zaten zorda olan altyapısının içinde bu tür engellemelerle nelere yol açacaklar? Türkiye'nin verisi Türkiye'de kalsın derken, acaba daha ne siber sorunlar çıkar?
Ülkemizde hala IPv4 altyapısındayız. Bu nedenle IP numaraları çok sayıda şirkete kullandırılıyor. Önceki yıllarda yaşanmış olaylar var. 40 IP'deki siteleri kapatalım derken, aynı IP'lerdeki 40 bin sitenin birden kapandığı olaylar yaşadık[9].
Bunların böyle "her önüne gelen istediği gibi kapatsın" şeklinde olmasının sakıncalarını gören yok mu?
Canlı olarak yayımlanan ilk maç, 3 Ekim 1971 tarihinde İzmir'deki Alsancak Stadyumu'nda oynanan ve TRT'de yayımlanan Karşıyaka-İstanbulspor maçı olmuş. O günlerde ve sonrasında tek kanal TRT olduğu için seçilen maçlar ücretsiz bir şekilde bu kanaldan yayınlanmış.
1990'lara geldiğimizde Özal'ın desteğiyle özel TV kanalları açma furyası başladığında, ilk talebi tabii ki Özal-Uzan işbirliği ile kurulan Star TV'nu yapıyor. Bu aynı zamanda futbol kulüplerinin yeni bir gelir kaynağı bulmaları anlamına geliyor. Çeşitli takımlar farklı TV kanalları ile anlaşmalar yaptılar.
1996-97 sezonu öncesinde, ligdeki maçların yayın hakları için yapılan ihaleden elde edilen gelirin ligdeki kulüplerin belli oranlarda paylaştırılmasını öngören havuz sistemi devreye girdi. Dolayısıyla tek ihale yapılmaya başlandı. 2000'lerden bugünlere gelene kadar da ihaleyi Digitürk aldı ve maçları şifreli olarak yayınladı. En son 2016 yılındaki ihaleyi 500 milyon $ karşılığında aldı[11].
Ancak Digitürk (bugünkü adıyla) Katarlı Bein, 2 kere indirim istedi. Yapılan talepler TFF tarafından olumlu cevaplandı [12][13]. Ama hem kamuoyu (zaten Bein'ın satışına tepki göstermişlerdi) hem de bu gelirin asıl sahibi olan kulüpler haklı olarak "sen kimin parasını kime indiriyorsun" modunda isyan ettiler [14] ve iş geçen yıl kulüplerin kendi "Süper Lig A.Ş.'sini planlamaya kadar gitti.
Tam da kulüpler bu Süper Lig A.Ş.'yi konuşurken[15], TFF'ye toba kanuna sıkıştırılmış böylesine bir yetki verilmesi garip değil mi?
Türkiye'nin en güçlü lobileri arasında kumar ve futbol başı çeker. Bunun etkilerini 5651 sayılı kanunda net olrak görmek mümkün.
Milli Piyango 2013 yılında Spor Bakanlığı'nı ikna ederek 8.maddeye 14.fıkra eklettirdi. Bu Milli Piyango idaresine mahkeme kararı olmaksızın erişim engelleme yetkisi verdi.
Oysa Anayasa Mahkemesi, çocuk pornosunda bile BTK erişim engelleme kararını kısıtladı. Ama Milli Piyango bu yetkiyi alabildi. Arkasından başka bir benzer yapı olan Türkiye Joker Kulübü geldi. Statüsü tartışmalı (o da bir tüzel kişilik) olan Jokey Kulübü de aynı yetkiyi aldı. Bir kere kanun delinmişti. Arkası geldi.
Şimdi daha ilerisi de futbol lobisi ile geldi.
Konuyu Prof.Dr.Yaman Akdeniz ile konuştuk. Şöyle yorum yaptı;
"Türkiye'de Sağlık Bakanlığı'ndan Erişim Sağlayıcıları Birliğine, Türkiye Jokey Kulübünden Spor Toto'ya kadar bir çok kuruma hakim onayı şartı aranmadan İnternet içerik ve web sitelerine erişim engelleme yetkisi verilmiştir.
Şimdi de benzer şekilde bu yetki Türkiye Futbol Federasyonuna verilmiştir. Bu tip sistemler sulandırılmış yetki verilen kurumların keyfi hareket etmesini, karar alma süreçlerinin gizli olması ve dolayısıyla sansüre yol açacaktır.
Digitürk Periscope'u engelletirken mahkemeye başvurmuştu, yargılama olmuştu. Burada ise neden federasyona yetki ve neden itirazlar sulh ceza mahkemesine yapılacak açıklamaya muhtaç.
Federasyonun hangi kriterler kapsamında aldığı belli olmayan kararlarına karşı her ne kadar yargı yolu açık olsa dahi, yapısal olarak bu sistem demokratik sistemlerde kabul edilebilir bir yaklaşım asla olamaz.
Korsan İnternet yayınları sorun olabilir. Bu sorunun çözümü ise bu işi Federasyona devretmek olamaz. İngiltere'de de Premier League bu durumdan şikayetçi, başka ülkelerde de benzer sorunlar var. Fakat, Premier League korsan yayın yapan web sitelerini engelletmek için İngiltere'deki hakimleri ikna etmek zorunda ve ancak hakimler ikna olursa erişim engelleme mümkün oluyor.
Kaldı ki İngiltere'de hakimler bu tip talepleri "nasıl olsa korsan yayın" diyerek basit ve yüzeysel bir incelemeden de geçirmiyor. Detaylı ve ikna edici gerekçelerler bu tip kararlara imza atıyorlar.
Yetkinin bugün Futbol Federasyonuna yarın Basketbol Federasyonu ve genel olarak yargı dışındaki kurumlara devredilmesini ise çok tehlikeli buluyorum."
Duyumlarımıza göre, bu kararın arkasında -kurduğu "ücretli dijital içerik platformu" Exxen ile futbol maçlarını yayınlamaya soyunan- Acun Ilıcalı'nın olduğu şeklinde. Bu konuda lobi yaptığı biliniyor.
Eylül ayında Ilıcalı'nın SuperLig Yayın haklarını almak istediği medyada yer almıştı[16]
Özel TV kanallarının 1990'larda yayına başlamasıyla birlikte, TV'lar üzerinden yayınlanan futbol maçları konusunda ihale yapılmaya başlandı. Bu ihalede elde edilen gelir, futbol kulüpleri açısından önemli bir kaynak durumunda. İhaleyi alan TV kanalı / platformu ise önemli reklam gelirleri kazanıyor.
Konunun acilen Anayasa Mahkemesine iptal için taşınması gerekli.
İptal isteğinin nedeni futbol maçlarının korsan yayınlanmasına izin vermek değil ama verilen devlet olmayan bir tüzel kişiye verilen sınırsız yetkinin, yasal hukuk sınırlarına çekilmesini sağlamak. Hani moda tabirle söyleyelim, 80 milyon 1'den büyüktür.