Yazmakta olduğum yeni kitabımın başlığı "Şeytan Bunun Neresinde" olacak. Burada okuyuculara bilişim ve iletişim teknolojileri dünyasının derinliklerinde neler olduğunu anlatıyorum. Çünkü birileri "Atı alıp Üsküdar'ı geçiveriyor" ve bir gün bakıyorsunuz ki bir bilişim pazarınız yok. Daha doğrusu var ama yüzde 90 yabancı.
Bankalarımız, harika cihazlarla ve yazılımlarla dolu. Kamu şirketlerimiz yazılım ve donanımda ciddi yatırımlar yaptılar. Ama bunlar bize kaç milyon dolarlara mâl oldu? Hâlâ lisans ve bakım paraları adı altında kaç dolarlara mâl oluyor?
Üstelik bu firmalar bu ülkede vergi bile vermiyorlar. Kazandıklarını İrlanda, Fransa ya da İtalya üzerinden kestikleri (Türkiye maliyeti + küçük bir kazanç) faturalar ile yurtdışına transfer ediveriyorlar. Sorduğunuzda da, "O kadar insan çalıştırıyoruz. İşte bizim bu ülkeye yararımız" deyiveriyorlar.
Şimdi benzer bir olay, e-Ticaret sektörünün yabancı tekellere geçmesi şeklinde anlatılıyor. Aşağıda bunun detayını okuyacaksınız.
Bugünlerde e-Ticaret sektöründe dolaşan bir tartışma var. Buna göre, Rekabet Kurumunun denetimden sorumlu daire başkanı düzeyindeki bir yetkilisinin[1], istifa ederek, bir e-Ticaret firmasına transfer olmasından bahsediliyor. Bunu tüm sektör konuşuyor. Şöyle diyorlar özetle:
"Soruşturmaları yani tüm firmaların verilerini bilen birisinin, sektördeki bir firmaya geçmesi ne kadar doğru olur? Bunun 'etik kodu' yok mudur?
Kaldı ki bu veriler olmasa da, bundan sonrasında bu firmanın Rekabet Kurumu ile ilişkileri nasıl sürdürülecektir? Eski çalışma arkadaşlarına karşı duyulan yakınlıkla mı?
Rekabet Kurumu yetkilileri, rekabetin böylesine sert bir duruma yükseldiği bir anda soruşturma açılması için başvurulduğunda, eğer soruşturmaya mahal olmadığına karar verilirse, kamu bu yetkililer hakkında neler düşünür?
Diyelim ki soruşturma açıldı. Bu sefer Rekabet Kurumu yetkilileri soruşturmadan firmayı aklasalar nasıl açıklayacaklar? illa ceza mı vermek zorunda kalacaklar?
Peki ya ceza verseler, bu ceza miktarı konusundaki spekülasyonları nasıl engelleyecekler?"
Dipnot 1'de bu yöneticinin görev ve sorumlulukları yer alıyor (istifa ettiği için başka isim gözüküyor ama Linkedin bilgilerini henüz değiştirmemiş). Bu sorumluklardan en sonuncusuna bakın:
Yani bu dairenin elindeki bilgiler çok gizli. Ama daire başkanı incelediği firmalardan birisine transfer olabiliyor.
Anlayacağınız bu haber doğruysa, bir garabet durum.
Olay bu kadarla da bitmiyor, bir başka iddia ise aynı firmanın 9 Şubat'ta başkan olan [2] yöneticisinin devlet kontaklarının müthiş olması nedeniyle atandığı iddiası. Bu yönetici Londra'daki "ilk Türk yatırım bankası" tanımıyla kurulan Dome Group Yatırım Bankası'nın kurucularından ve Managing Director görevindeyken, TrendYol'un yani alibaba.com'un başkanı olmuş. Sanırım devletle ilgili sorunları hallediyor. Yani Hatice Hanım tek örnek de değil gibi.
Tabii bir de TOBB'un e-Ticaret meclisindeki başkanlık konusu var. Ozan Acar yani TOBB e-Ticaret meclisinin bugünkü başkanı da aynı firmadan. Acar bu başkanlığı alırken tepki toplamış. Diğer firmaların, "Ne yani kendi e-Ticaret pazarımızı geliştirmek için kurulan meclisin başkanı Çinli firmadan mı olacak?" şeklindeki tartışmalarına karşı, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu'nun desteğiyle bu firmanın kamudan sorumlu yöneticisi Acar'ın, başkan koltuğuna oturduğu konuşuluyor. Acar, 1 yıl öncesine kadar da Hisarcıklıoğluna yakın çalışan biriymiş. Yani Trendyol atını sağlam kazığa bağlıyor. Problemlerinin olmaması ya da yok olması için her taraftan yönetici topluyor.
Bu arada, TOBB e-Ticaret Meclisi üyelerinden YemekSepeti[3], Hatice Yavuz Hanım'ın durumunu meclis üyelerinin toplu yapacağı bir görüşmede tartışmak istemiş, diğer üyeler de buna katılmış ama öneri kabul görmemiş. Anlaşılan Trendyol'dan gelme başkan çözüm yaratmış. Hatice Hanım konusu yerine -ilginçtir- birden bire Rekabet Kurumu Başkanı 8 Nisan toplantısına davet edilmiş.
"E, bunda ne var? Yani Rekabet Kurumu Başkanı gelmişken, meclis üyeleri kendisine Hatice Hanımı da sorarlar" denilebilir. Ama "kazın ayağı öyle değil" diyorlar. Salgının desteklediği e-ticaret sektörünün yükselişi ile birlikte, rekabetin azgın hale geldi ve e-ticaret konusunda çalışan firmaların hepsinin hakkında rekabet şikayeti ve soruşturmalar olduğu kaydediliyor. Sizce hangisi tutup da, kendisini soruşturan başkanı kızdırmayı göze alıp, soru soracak?
E sordu diyelim... Alacağı cevabı biz söyleyelim:
"Arkadaşımızı kurumdan kaybediyor olmaktan mutsuzuz. Kendisi çok başarılı bir arkadaşımızdır. Ama sektör için hayırlı bir kazanç olacağını düşünüyoruz."
Bunun dışında bir cevap olur mu? Bakalım 8 Nisan'da göreceğiz.
Ama madem TOBB altında böyle Türkiye'deki e-ticaret pazarının gelişmesine yönelik bir meclis var, bu tür sorunlarını da meclis üyelerinin görüşebilmesi, tartışabilmesi gerekirdi. Bunu da hatırlatalım.
Tabii aklına hemen "Bu yanlışlığı engelleyecek bir yönetmelik, hüküm, kanun yok mudur?" sorusu gelenler olacaktır.
Böyle bir kanun var; 2/10/1981 tarihinde kabul edilen 7 maddelik "2531 sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun" ile kamuda görev yapan kişilerin görevlerinden ayrıldıktan sonra belli bir süreyle görev yaptıkları kuruma karşı belirtilen bazı görevleri ve işleri yapmaları yasaklanmıştır. Bu konuda son olarak 2.7.2018 tarihinde 703 sayılı KHK ile düzenleme yapılmıştır. Bir örnek olsun diye, bir web sitesinden [4] vergi incelemesindeki görevlilere yönelik analizi aşağıya aldım:
"2531 sayılı Kanunun 2. maddesine göre; birinci madde kapsamına giren yerlerdeki görevlerinden hangi sebeple olursa olsun ayrılanlar, ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde hizmetinde bulundukları daire, idare, kurum ve kuruluşlara karşı ayrıldıkları tarihten başlayarak üç yıl süreyle, o daire, idare, kurum ve kuruluştaki görev ve ve faaliyet alanlarıyla ilgili konularda doğrudan doğruya veya dolaylı olarak görev ve iş alamazlar, taahhüde giremezler, komisyonculuk ve temsilcilik yapamazlar. Özel kanunlardaki yasaklayıcı hükümler saklıdır. (Ek fıkra: 2/7/2018-KHK/703/14 md.) Vergi incelemesine yetkili olanlar, görevlerinden ayrıldıktan sonra üç yıl süreyle, görevden ayrılış tarihi itibarıyla son üç yıl içinde nezdinde inceleme yaptıkları mükellefler veya bu mükelleflerin veya ortaklarının idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu kurumlarda herhangi bir görev veya iş alamazlar, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu kapsamında sözleşme düzenleyemezler. Kanuni düzenlemeye gore, diğer kurumlarda çalışanlara ilişkin yasakların süresi iki yılla sınırlı iken, Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı olan vergi incelemesine yetkili olanlara ilişkin sure 3 yıl olarak belirlenmiştir. [3]"
Anlayacağınız liyakat konusundaki konular nasıl gündemde ise, bu tür yaklaşımların BTK, SPK, BDDK da da görüldüğü belirtiliyor. Yani çivisi çıkmış her şeyin.
2015 yılında danışmanlık yaptığım bir proje kapsamında, TİM'e (Türkiye İhracatçılar Meclisi) "Neden kendi e-ticaret sitenizi kurmuyorsunuz?" diye sormuştum.
Çünkü ihracat yapmaya çalışan 50-60 bin KOBİ üye firmadan bahsediyoruz. Ancak o günlerde şaşkınlık geçirdiğim bir şey anlattılar. Alibaba.com'a üyelik için aidatları devletin ödediği belirtildi. Çünkü, o yıl sonuna kadar 25 bin Türk KOBİ firmanın üye olması durumunda, Türkiye'ye (yanlış hatırlamıyorsam 5 milyar dolar) gibi bir para verileceği ve dolayısıyla, yerel bir e-ticaret portalı kurmanın o günlerde mümkün olmadığından bahsetmişlerdi.
Ben de, o günlerdeki bir yazımda "Neden alibaba.com'a üye olmaları için aidat parası ödüyorsunuz, alibaba.com sizin babanızın dükkanı mı? Örneğin İspanya'dan bir vida arayan müşteriye önce Çinli firmayı mı, yoksa Türk firmasını mı gösterir" diye sormuştum [5] [6].
Çivisi çıkmış her şeyin desek de başka bir şeyi hatırlatalım. Nasıl 1990'larda uyanık olmadığımız için bilişim pazarımızın yabancı firmaların elindeyse, yakında "2021'de gözümüzü açmadık, bak şimdi e-ticaret pazarımız yabancıların eline geçti" diye hayıflanacağız. İlk paragrafta işaret ettiğim şey buydu.
Çünkü senelerdir e-ticaret pazar raporları yayınlıyoruz. Bu raporların en önemli özelliği, Türkiye'de e-ticaretin olması gerekenin çok altında olmasıydı. Ama salgın bunu tersine çevirdi. Şimdi e-ticaret olmadan pazara kazanamazsınız.
Dolayısıyla büyük bir rekabet var. Ama bu rekabette para gücü üstün iki firmanın, Amazon ve Alibaba'nın, bir hayli sert hareketler yaptığı kaydediliyor. Trendyol (alibaba.com) özelinde, satıcıların fiyatları kırdıkları -daha doğrusu bonus (rebate) aldıkları yani yüzde 10-15'e kadar fonlandıkları- iddiaları var.
Bu nedenle de, Trendyol konusunda Rekabet Kurumunda şikayetler olduğu ve eğer Rekabet Kurumu durumu sorunlu görürse, bu şikayetlere karşı cironun binde 5'i gibi cezalar verebildiği kaydediliyor.
Sektörden konuştuğum herkes "Eğer önlem alınmaz ise, Amazon + alibaba.com para gücüyle, pazarı bitirir" yorumu yaptı. Bu iki firmanın bir yandan içlerindeki satıcılara "rebate" verdikleri ama bir yandan da "ciroları kontrol ettikleri" yani bu tür firmalar rebate kazanacağı ciro rakamına ulaşmak üzereyken, hedefe ulaşmaması için, sözleşme iptali veya satışını yavaşlatma üzerine tedarikçi ile uygunsuz konuşmalar yaptıkları iddiaları bir hayli fazla. Hatta büyük bir perakendeciye geçen yıl tam beklenen ciroya ulaşacakları anda oyun oynadıkları örneği, ismiyle veriliyor. Yani "Oyun içinde oyunlar mı oynanıyor?" diye düşünmeden edemiyorsunuz.
Bu arada Rekabet Kurumundan bir başka istekleri de, Bosch gibi bayilerine internet üzerinden satış yapma izni vermeyen firmaların zorlanması ve internetten mal satar hale gelmeleri. Yani pastanın büyümesi.
Sonuçta görülen şu: Önlem alınmazsa, farkındalık yükselmezse, e-ticaret pazarımız yakında tekelleşecek, yabancı firmaların dışında ve özellikle küçük oyuncuya yer kalmayacak. Daha doğrusu yer ancak büyük firmaların açtığı oyun alanında olacak. Yıllardır pazarda fiziksel olarak yer alan perakendeci ya da ara toptancılar ise yok edilecek gibi gözüküyor.
Bunun anlamı bu ortamlarda mal satan firmalar kadar alan tüketiciler açısından da önemli oluşu. Bir taraf, kontrollü üretim ya da satış yapmak zorunda kalacak, fiyatlarını bile kendisi belirleyemeyecek, diğer taraf ise pahalı yabancı mal ya da para kazanamadığı için gitgide kalitesiz hale gelen yerli mal alıyor hale gelebilecek.
e-ticarete yönelik incelememiz bitmedi. Bu konuyu incelemeye devam ediyoruz.
Ayrıca bütün bunları Trendyol'a soru olarak da ilettik. Cevap vermek isterlerse, siz T24 okuyucularına bu cevapları da ileteceğiz.
[1] Denetim Ve Uygulama Dairesi Başkanlığı - I
[2] Çağlayan Çetin, Trendyol Grup’a Başkan Atandı
[3] YemekSepeti saldırısının zamanlaması da ne kadar manidar olmuş?
[4] Kamu Görevinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler
[5] Nasıl Yani? İhracatı Destekleyeceğiz diye Alibaba.com’u mu Büyüteceğiz?