Ortaya çıkan bir ihale şartnamesine bakılırsa, Türk resmen bir istihbarat ve engelleme altyapısı kuruyor. Anlaşılan internet kanunu çıkarmak yetersiz kaldı. “Özel hayatı koruyacağız” diyenler, özel hayatların mahremiyetine girmeye ve hatta engellemeye hazırlanıyor. Türk Telekom Procera Networks firmasının Türkiye temsilcisi Sekom'dan satın aldığı bildirilen cihaz güvenli diye kullanılan pek çok haberleşme ortamını dinlemeye yönelik.
İhale şartnamesine bakıldığında, A'dan Z'ye pek çok internet kaynağının engellenmesinin, eğer engellenemiyorsa, yönlendirilmesinin ve hatta Türk Telekom'un daha önce Twitter engellemesinde çalıştırdığı DNS hijacking olayına gidilmesinin mümkün olduğu görülüyor. Türk Telekom'un bu şartnameye göre, dinlemeye ve izlemeye istekli olduğu internet kaynakları sınırsız, en basitinden bir kaç tanesini saymak gerekirse, herkesin güvenli diye yüklendiği Whatsapp, Skype, hemen hemen her türlü VPN servisi.
Borsaya açık bir firma olan Türk Telekom, Taraf’ın haberi üzerine bir açıklama yayınladı ama açıklamada biz bu ihaleyi yapmadık demiyor. Sadece erişim sağlayıcıların tabi olduğu yasal düzenlemelerden bahsediliyor. Açıklama aynen şöyle;
Taraf Gazetesi’nde 3 Temmuz 2014 tarihinde Tunca Öğreten imzasıyla yayınlanan ‘Özel Hayat Bitti’ başlıklı haberdeki kurumumuz hakkındaki iddialar tamamen gerçek dışıdır. Türk Telekom tarafından sağlanan altyapı ve erişim sağlama hizmetleri, Türkiye’deki tüm erişim sağlayıcıların tabi olduğu yasal düzenlemeler çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Bu konuda ilgili kurumlar, BTK ve TİB üzerinden gelen yasal uygulamalar ve düzenlemeler dışında farklı bir uygulama yapılması söz konusu değildir. Borsa İstanbul’a kote olan şirketimiz, çalışmalarını halka açıklık, hukuka uygunluk, kurumsal yönetişim ve şeffaflık ilkeleriyle sürdürmektedir.
Türk Telekom’a buradan sormak isteriz; "Uyduklaı yasal düzenlemeler acaba başka hukuki hakları ihlal ediyor mu?". Yani, insanların en tabi hakkı olan "kişisel mahremiyete" ve "haberleşme hürrüyetine" ne oldu? Üstelik bu hak "Anayasal bir Hak" iken.
Yine Türk Telekom’a sormak isteriz; yasal düzenlemelere uyarken acaba başınıza başka problemler açıyor olabilir misiniz? Hakkınızda tazminat davaları açılırsa ne olacak? Ya da bu hareketinize kızan kullanıcılar aboneliğinizden toplu olarak çıkarsa ne olacak?
Türk Telekom'a sorularımız bu kadar değil. Açıklamasında "bu ihale olmadı" ya da "bu cihazı almadık" demiyorlar.
Diğer bir haberimizde göreceksiniz, İngiltere’de operatörler benzer bir konuda dava açmaya hazırlanıyor. Acaba operatörler kendilerine verilen her emre kayıtsız şartsız uymalı mıdır? Tazminat davalarına ya da abone kayıplarına yol açabilecek uygulamaları da gözardı mı etmeliler?
Şartnameye basitçe baktığımızda alımı istenen cihazın nelere yapabileceğine dair bir kaç öngörüde bulunalım;
Türk Telekom tam bir istihbarat ve engelleme sisteminin altyapısını kuruyor
Kısaca bu olanaklar demokratik bir ülkede operatöre kullandırılmamalıdır. Ama burada bir operatörün inisiyatifi yerine bir siyasi karar hissediliyor. Yoksa hiç bir operatör bu kadar hukuki soruna yol açabilecek bir cihaz alamazdı.
Bu cihazların Türk Telekom'a kurulması demek; sistemin tamamen kontrol altına alınması demektir. Çünkü Türk Telekom dışında altyapı ihmal edilebilir düzeyde.
Türk Telekom özelleştirildiğinde, Türkiye'nin vatandaşın vergileri ve Türk Telekom'a yıllar boyu ödenen ücretlerle kurulmuş olan altyapı (ki özelleştirme tarihinde 30 milyon km bakır kablo olduğu raporlanıyor) için "İmtiyaz Sözleşmesi" imzalandı. Yani bu altyapının işletilmesi imtiyazı Türk Telekom'a verildi.
Diğer ülkelerde, benzer özelleştirmeler oldu. Üstüne serbestleşme yani diğer firmaların da kendi altyapılarını kurma olanağı sağlandı. Ama ülkemizde bu BTK'nın düzenlemelerinin uygulanmasındaki sorunlardan ötürü Türkiye'de adeta engellendi.
1997'lerde kurulmaya başlanan ve 5 firma ile yürütülen "kablo internet" 2007'de Türksat tarafından engellendi. Bugün halen sürse de, ancak mevcudu sürdüren, internet tarafına katiyen bulaşmayan bir yapı var.
Diğer işletmeciler, 1997'de başka hükümetlerin yol açtığı ama BTK'nın kurulmasından bu yana düzenlemelerin rekabet ortamı tesis edememesi nedeniyle yok olan İnternet Servis Sağlayıcılığı'ndan (ISS) gelen firmalardır. Bunların haklarını korumak için Telkoder derneği çalışır ama kullanıcıların farkındalığının zayıf olması nedeniyle rekabet ortamı sağlanamiyor.
Başka bir ülkede bu tür davranan bir operatörün aboneleri derhal şirketi terkederler. Ama ülkemizde fiili tekel var. Bir başka deyişle, kalan 3-5 operatörü seçseniz bile, yine aynı altyapıyı kullanacaksınız. Dolayısıyla bu istihbarat ağından kaçma olanağı yok. Hükümet bu tür bir altyapıyı Türk Telekom'a kurdurduğunda zaten tamamını kontrol edebilir hale geliyor.
Tabi "fiili tekel" durumunun sürdüğü ülkemizde, Türk Telekom ne kadar özel desek de, görüntü onu göstermiyor. Gerek firmanın uygulamaları, gerek BTK'nın yaklaşımı ve düzenlemeleri, gerekse yönetim Kurulu’ndan başlayarak, yöneticilerinden, elemanlara kadar giden organizasyon şemasında, hükümete yakın, akraba, arkadaş, eş-dost pek çok kişinin çalıştığının görülmesi bize "bu nasıl özelleştirme?" sorusu sorduruyor. Bu nedenle de zaten sektörde uzun zamandır konuşulan bir espri "Türk Telekom devletindi, hükümetin oldu" şeklindedir. Son uygulama da bize yeniden "bu doğru bir ifade galiba" şeklinde düşündürttü.