Yine Spiegel Haberleri Üzerine; Türkiye, Dinlemecilerin Ekmeğine Tereyağ mı Sürüyor?
"Almanlar bizi nasıl dinlediler yahu?” diye soran varsa, “başka kimler dinliyor da haberimiz yok?” diye daha çok merak etsin. Çünkü ülkemizde uygulanan yanlış telekom stratejileri (ya da stratejisizliği) nedeniyle, trafiğimiz yurtiçinden-yurtiçine giderken bile yurtdışından dönüyor. Üstüne bir de para ödüyoruz. Yani yabancı istihbarat örgütlerine “Alın bizim telefon görüşmelerimiz bunlar, kendi ellerimizle dinleyin diye size teslim ediyoruz, bir de üstüne para veriyoruz” demiş oluyoruz. 3 gün önceki “Spiegel gazetesindeki Türkiye’ye yönelik dinleme haberleri” makalemizde[1], “Herkes herkesi dinliyor” ve “Eskiden de dinliyorlardı, şimdi de dinliyorlar, bundan sonra da dinleyecekler” demiş ve “Bu yeni haber değil” diye ilave etmiştik. Ama nasıl dinliyorlar? Bir de bunlara bakalım istedik; bakalım ki, aptalcasına dinlenmeyelim.. Bari zor dinlesinler.
Geçen hafta ki “Spiegel gazetesindeki Türkiye’ye yönelik dinleme haberleri” makalemizde[1], “Herkes herkesi dinliyor” ve “Eskiden de dinliyorlardı, şimdi de dinliyorlar, bundan sonra da dinleyecekler” demiş ve “Bu yeni haber değil” diye ilave etmiştik. Ama nasıl dinliyorlar? Bir de bunlara bakalım istedik; bakalım ki, aptalcasına dinlenmeyelim.. Bari zor dinlesinler. Ve… Hatta acaba bizi dinlesinler diye üstüne para da veriyor muyuz?
İlk aklımıza gelen, telekom sektörü uzmanlarının farkında olduğu, ikaz ettikleri ama önleyemedikleri “aptallık düzeyinde” ama daha önemlisi “tehlikeli” bir durum oldu. Tehlikeye işaret etmeden once, bu durumu hazırlayan koşulları, tane tane sıralayalım;
Peki bu 2-7 kat pahalı fiyatlar, Türk Telekom’a ne kazandırıyor? Gayri resmi aldığımız rakamlara göre Türk Telekom, 2 milyon TL, hadi 1 de bizden olsun, toplam 3 milyon TL kazanacak diye, bakın neler oluyor[6]? Yerli operatörler, bu pahalı rakamı ödememek için, Türk Telekom ile mesela 70 euro centlerde anlaşmış olan yabancı operatörlerle anlaşıyor. Yani 4-5 euro yerine yabancı operatöre mesela 1 euro ödüyorlar. Böylece sizin Ankara ya da Adana ile IP şebekeleri üzerinden yaptığınız telefon konuşmanız ya da internet bağlantınız, önce yurtdışına, anlaşılmış olan o operatöre gidiyor, sonra ordan Ankara ya da Adana’ya dönüyor Vee......
Bu 2 önermeyi yanyana alalım; yabancı istihbarat örgütlerine “Alın bizim telefon görüşmelerimiz bunlar, kendi ellerimizle dinleyin diye size teslim ediyoruz, bir de üstüne para veriyoruz” demiş oluyoruz. Yani "Almanlar bizi nasıl dinlediler yahu?” diye soran varsa, “başka kimler dinliyor da haberimiz yok?” diye daha çok merak etsin. Çünkü, anlaşma yapılan operatör hangi ülkeden kablo geçiriyor ise, o ülkeler bu kablolar ya da telekomünikasyon cihazları üzerinden geçen telefon konuşmalarını izleyebilir, dinleyebilir ve hatta kaydedebilir. Bu Yazı Üzerine Yetkililerin Nasıl Önlem Almasını Beklenir?
Bu yazı bir "ikaz" yazısıdır. Telekomünikasyon Stratejisinde yapılan yanlışları ikaz etmektedir. Çünkü mevcut strateji (ya da stratejisizlik) ile tek bir firmayı korumak hedeflenirken, Türkiye, içerikçisi, hosting firmaları ve tüketicileri ile kaybediyor. Hem para, hem de güven. Tabi bu yazıyı okuyup, "Türkiye için bir şey yapabilir miyim?" diyecek devlet ya da hükümet adamları olabilir. İyi niyetliler var bunların bazılarını tanıyoruz ama şimdi bu konuda düşünelim. Ne yapacaklardır? Son 15 yıl, Ulaştırma Bakanlığı ve BTK yetkililerine, bu ve benzeri hataları ikaz etmekle geçti. Telekom sektörünün gazetecisi olarak, bu tür hatalar sürekli bize gelir. Biz de, gazetecilik görevi olarak bunları ikaz ederiz. Ama önlem alınır mı? Evet anlattığımızda önlem alınır ama nedense tersinden alınır. Biz “A” darken, “Z” demişiz gibi önlemler alınır. Ajandalar farklı herhalde. Örneğin, 5-6 yıl önce Türkiye’de bir “Trafik Değişim Noktası” olmadığı için, “hosting” firmalarının fiyatlarının pahalı olduğunu 2 yıl süreyle anlatmıştık. Anlattığımız konu şuydu; Türk Telekom’un 2 kere para almak için (hem upload, hem download için) bu tür bir trafik noktasına girmekten kaçındığını ama bunun sonucu ülkenin içerik ve para kaybettiğini ikaz etmiştik. Bu da çok trajikomik bir sonuca yol açıyordu. Şöyle madde madde özetleyelim;
Biz bunu 6 sene önce Ulaştırma Bakanlığı yetkililerine anlattık. Sonuç ne oldu? Türk Telekom’u trafik değişim noktasına girmesini zorlayacakları ve bu şekilde hosting fiyatlarını ucuzlatacakları yerde, Türk Telekom’a bir kampanya açtırdılar. Türk Telekom yurtdışında, Türkiye’ye gelecek içerik için geldiği hosting firmasının 2 yıllık ödemesini yapma kampanyası açtı. Gelen site oldu mu? Pek olmadı.... Çünkü 2 yıldan sonrası belirsiz. Türk Telekom'a güvenip de gelinir mi? 2 yıl sonra bu 2 yılı kapatacak ölçüde fiyat uygulanmayacağınun garantisi var mı? Yani bu anlattığımız olay karşılığında ne oldu? Türkiye kaybediyor. Kim farkında?? Biz farkındayız.
Şimdi bu yazı üzerine de, iddiaya gireriz ki… Ulaştırma Bakanlığı ve BTK yetkilileri yine söylediğimizi Z’den anlayıp “ne işe yaradığı tartışmalı” bir çözüm oluşturacaklar... Trafik Değişim Noktası Neden Hala Yok? Ama iyi bir çözüm aranıyorsa, önümüzde bir seçenek var. Tam 17 yıldır bir sorumuz var; "Türkiye'de neden bir trafik değişim noktası yok?" Mesela şu linke tıklayarak, tam 10 yıl önce yazdığımız yazıya bakın; "LINX 10 Yaşına Bastı.. Ya Türkiye'de Neler Oldu?". Türkiye, Balkanlar ve Avrupa, Kafkaslar ve de OrtaDoğu arasında doğal bir kavşak ve neden bir internet kavşağı da olmasın? Stratejisizliğimizin en önemli delillerinden birisi olan bu yokluk, Türk Telekom dışı firmalar tarafından defalarca oluşturulmaya çalışıldı. Ama her seferinde oluşturulan altyapı anlamsız hale geldi. Çünkü trafiğin % 85-90'ını taşıyan Türk Telekom dahil olmadığı sürece bu inisiyatif anlamlı hale gelemiyor. Buna karşılık Türk Telekom bu tür bir kavşağa girdiğinde, diğer firmalardan alacağı gelir yok olacağı için buna girmekten kaçınıyor. Oysa, bu tür bir trafik değişim noktası, Avrupa'dan Uzak Doğu, Çin ve Hindistan'a gidişte, tersten gelen denizaltı kablolarının yerini tutabilir. LINX yani Londra Trafik Exchange Point örneğinde görüleceği üzere, bu kavşak noktaları zaman içinde ülkeye para kazandıran bir yapı haline de geliyor. Mesela LINX, 5 yerel firma ile 1995'de kurulduğu halde, bugün 400 kadar telekom firmasının para ödeyerek ABD'ye gittiği bir kavşak halinde. Yani Türk Telekom para kaybetmesin diye, kavşak kurulamıyor. Yabancı firmalardan kazanılabilecek paralar kazanılamıyor. Üstelik bu tür bir kavşak noktasının dinleme alanında ülkemizi avantajlı hale getirmesi de mümkünken. Ama belki de artık fırsat kaçmıştır. Ya da belki kaçmamıştır. Eğer Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ya da BTK, "Türkiye'ye yararlı bir çözüm geliştirmek" istiyorsa, artık Türk Telekom'un bu yapıya girmesini zorlamalıdır. Ama 17 yıllık tecrübeye bakarak söyleyelim; bunu yapacaklarını hiç sanmıyoruz.
Şimdi "telekom stratejimiz" ya da "stratejisizliğimiz" konusunda da yorum yapalım. Önce kısa bir özet;
Özelleştirilen eski telekom tekellerinin durumlarından memnun olmadığı yıllarda, Avrupa'daki yerel telekom pazarları büyük oranda serbestleştiler. Buna karşılık sektörün en önemli özelliği "sürekli yatırım" konusunda, eski telekom devleri ayak sürüdüler. Çünkü onlar eskiden bu yana gelen para güçleri ile yatırım yaparlarsa, yeni telekom şirketleri bu yatırımlardan "paylaşım" nedeniyle yararlanabiliyorlardı. Ama Avrupa'da 2008'de başlayan ekonomik kriz döneminde, eski telekom tekellerinin eli kuvvetlendi. Ekonominin devamlılığı açısından yatırım yapmaları gerektiğini ama kendilerine paylaşım muafiyeti verilmediği sürece yatırım yapmayacaklarını yüksek sesle söylediler. Bir nevi şantaj yaptılar. Bu meydan okumanın paralelinde finansçılar da, politikacılara dediler ki; "Avrupa'yı ekonomik krizden ancak telekom firmalarının önünü açarak çıkabilirsiniz". Öyle de oldu. Yanlış anlaşılma olmasın, Avrupa'da yatırım yapmak isteyen diğer küçük-büyük tüm firmaların da önü açık. Burada anlatılan imtiyaz sahibi olan eski telekom tekellerinin, orada ya da burada davranış tarzlarının aynı olduğu ve şebekeyi paylaşmamak için her yola başvurmakta olduklarıdır.
Ülkemize dönersek, teğet geçen ekonomik kriz nedeniyle değil, 2004-2005'lerden beri Türkiye'de Türk Telekom'un önü açık oldu. Bunu bazı toplantılarda "adamlar o kadar para verdiler. Biraz para kazanmaları için önlerini açtık" diye ifade eden kurul üyeleri de oldu. Sonuçta 10 yıldır özelleşmiş ve serbestleşmiş gibi yapan bir telekom sektörümüz var ama hala şebekenin de, dolayısıyla müşterilerin de, % 90 civarını tek bir firma elinde tutuyor. Şimdi şu tek şebeke olayına yakından bakalım.
Dediğimiz gibi, AKP hükümeti 2004’de başlayan serbestleşme ve 2005’de başlayan özelleştirmeye rağmen, şu ya da bu nedenle Türk Telekom’u tekel ve giderek de “tek şebeke” halinde tutmaya özen gösteriyor. Ama BTK’dakiler ya da Ulaştırma, Denizcilik, Haberleşme Bakanlığındakiler ya da Tüm hükümetin “hiç anlayamadığı” düşündüğümüz bir husus var. O da tek şebeke bizi korumaz, aksine riski arttırır. Tek şebeke stratejisi neden doğru değil? Bir de buna kısaca bakalım…
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığında, bazı danışman kişilerin son zamanlarda "birden fazla şebeke israftır" türü yorumlar yaptığını öğrendik. Burada yanlış yorumlanan husus şu; Türk Telekom’un özelleşmesi sırasında, bilebildiğimiz kadarıyla altyapı satılmadı!! Onun yerine bu altyapıyı kullanma imtiyazı verildi. Bu hareketin nedeni, 150 yıla uzanan bir süre boyunca kurulan şebekenin, yeniden kurulmasının zorluğu ve zaman alacağı idi. Oysa serbestleşen sektördeki diğer firmaların da bu networkden eşit koşullarda faydalanabilmeleri hedefleniyordu. Yani aynı yapının kurulması zaman alacağı için "paylaşım şartıyla" birlikte, bu tek şebekenin imtiyazı verildi. Ama bu, "bugünden sonra başka şebeke kurulamaz", "kurulmamalı" filan anlamına gelmez. Aksine yatırım yapılması, ülkemizin telekom sektörünün gelişmesi, yeni iş alanları, yeni elemanlar anlamına gelir. Zaten tek şirket bile, aynı noktaya birden fazla kablo çekebiliyor. Onun bile tek şebekesi olmayabiliyor. Daha da ötesi, en başta “rekabet” nedeniyle "israf" anlamına gelmez. Çünkü bu tek şebekenin geçmişte nasıl kurulduğu ortadayken (yani 7 mmlik bakır boru yerine 3 mmlik borular çekildiğini, bugün o boruların gittiği evdeki insanların satılan ADSL kapasitelerine ulaşılamayınca anladık), yer yer kalitesizliği ortadayken, hala tek network diye ısrar etmek, olsa olsa bu ülkeye kötülük olabilir. Eğer bir firma, "ben yatırımımı yapacağım" diye ortaya çıkıyorsa, neden ve niçin tutuyorsunuz onu? 135 milyona yapılan Başakşehir Stadyumu çok mu tasarruflu yapıldı da, ülkenin can damarı olan haberleşme altyapısından tasarruf ediyor olacağız? Ondan sonra ; "bizi şöyle mi dinlediler, böyle mi dinlediler".. Evet çoklu şebekenin bir yararı da, dinlemenin zorlaştırılması olacaktır.
Şimdi en başa dönelim; çünkü dinleme konusunda bir kaç noktaya dikkat çekelim istiyoruz.
Dinleme konusu çok sayıda teknoloji ile yapılabiliyor. Hepsini bilemeyiz ya da burada veremeyiz ama bazılarını hatırlatalım. Çünkü dinlemeler sadece ülke güvenliği için değil, artık şirket güvenliği için de dikkat edilmesi gereken boyutta. Telekom uzmanlarının uyardığı bazı konular şöyle :
Devlet binalarımızın şeklinin sakıncasını yukarıda "lazer ile dinleme" bölümünde belirttik. Ama önemli olduğu için yeniden vurgulayalım; Dünya’daki önemli devlet binalarına bakın; hepsi yuvarlak ya da kare-dikdörtgen. Mesela yukarıda sağ köşede resmini göreceğiniz, 5gen şeklindeki Pentagon, ilaveten içiçe geçmiş 5 çemberden oluşuyor. Ya da İngiliz gizli servisin binası GCHQ tam bir yuvarlak. En önemli odalar ve toplantı odaları içe bakıyor, dışa değil. (GCHQ binasının mimarisini burayı tıklayarak ulaşacağınız haberin içindeki resimden görebilirsiniz Biz de ise Dışişleri ya da diğer bakanlıkların mimarilerine bakın, hepsi düz bir bina halinde.. İlginç değil mi? Anlaşılan bunun bile farkında değiliz henüz!!!
[1] http://t24.com.tr/yazarlar/fusun-sarp-nebil/spiegelin-dinleme-haberleri-bizi-bozmaz-dinlemeler-ve-tib-uzerine-dusunceler,10081 [2] İmtiyaz Sözleşmesi TK'da da Parafe Edildi [3] Türk Telekom'a verilen imtiyazın içinde, diğer firmalarla paylaşma da var. Çünkü aksi takdirde, serbestleşme diye bir şey olamazdı. Ya da öyle mi sanıyoruz? [4] İlk Lisanslar, Dünya Telekom Gününde Verildi [6] Bu rakam daha yüksek ise ve Türk Telekom bu rakamı verirse memnuniyetle yayınlarız. Yine bu makalede anlattığımız durum doğru değil ise, bize yollayacakları bilgiyi memnuniyetle yayınlarız.