14 yaşındaki T.'nin babası haykırıyor:
"Çocuk geçişlerini engelleyin, lütfen çocuklara dokunmasınlar."
T., Altındağ'da büyüyen, para kazanmak için yedi yıl önce Suriye'ye gidip IŞİD saflarına katılan, yaralanınca sınıra bırakılan çocuklardan biri.
T.'nin babasının yedi yıl önceki haykırışı elbette duyulmadı. Mahalleden çıkan onlarca çocuk IŞİD saflarına katıldı, yaz tatiline çıkar gibi arada Türkiye'ye dönüp dinlenip yeniden Suriye'ye gitti.
O da yetmedi.
Ankara'da Sincan, Etimesgut, Çubuk ve Altındağ'da IŞİD okulları açıldı.
Tarikat yurdu görünümü altındaki bu okullarda çocuklara eğitim verildi.
O kadar rahattı ki bu eğitimleri verenler, yaz tatili öncesinde çocuklara karne dağıttılar.
Yıllar geçip de IŞİD nasılsa düşman ilan edildikten sonra kapatılabildi bu yurtlar.
***
Türkiye'de yargı ve polis ne hikmetse sağ yapılardan örgüt çıkartmakta çok zorlanır.
Üç tane solcu bir araya gelse örgüt çıkartan, örgüt bulamazsa çoktan tarih olmuş örgütlerin ismini kullanarak ağır cezalar icat eden yargı ve polisin bu göz yaşartıcı şefkati sürpriz değil elbette.
Onlara göre şiddete başvurmaları hassasiyetlerindendir, mutlaka tahrik edilmişler, mutlaka bam tellerine dokunulmuştur.
Satırla, bıçakla kampüslere girmeleri milli duyarlılıktır, silahla parti merkezine girmeleri vatan severlik!
Suikast, yaralama, darp, baskın… Hiçbiri terör örgütü olarak tanımlanmaları için yeterli gelmez yargıya ve polise.
***
Bir de üzerinde nedense durulmayan "yaramaz çocukları" vardır bu sağ yapıların.
İddiaya göre mahallede tesadüfen bir araya gelmiş, duyarlılıkları yüksek çocuklardır bunlar!
Hrant Dink cinayeti öncesi, "duyarlı çocuklar" denilerek sırtları sıvazlananlar, çocukların gittiği bir hamburgerciye bomba koymuşlardı misal.
Çocukların yaralandığı o bombalı eylemden sonra sadece 8 ay cezaevinde kaldı Yasin Hayal.
Örgüt bağlantıları araştırılmadı, kimlerle birlikte hareket ettiğine bakılmadı. Adli tatilde, nöbetçi hakimlerden oluşturulan heyet tahliyesine karar verdi.
Sonrası… Sonrası hâlâ terör örgütü sayılmayan, FETÖ tarafından yönlendirildiği tespiti yapılıp geçilen grubun işlediği Hrant Dink cinayeti.
17 yaşındaki katil Ogün Samast'ın suçunun bayrak önünde çekilen fotoğrafla ödüllendirilmesi…
Dink cinayetinden önce Rahip Santoro cinayeti işlendiğinde de "duyarlı çocuk" denilip geçildi 16 yaşındaki katile.
Neden ve kime karşı duyarlılığı vardı, neden tahrik olmuştu bunların yanıtı yok elbette.
Böyle bir özelliği vardır coğrafyanın, öldürenler mazlum ilan edilir, onlar tahrik edilmiş memleketin çileli gençliğidir.
***
İstanbul Beyoğlu'nda Yahudi Mezarlığı geçen hafta tahrip edildi.
Nereden akıllarına gelmişse İstanbul Valiliği'nin açıklamasına göre beş çocuk, "haydi mezar taşı kıralım" diyerek Yahudi Mezarlığı'na gelmişler ve 81 mezarı tahrip etmişlerdi.
Gazeteci Alican Uludağ, bu haberi aktarırken, çocukların kullanıldıkları diğer eylemlere de dikkati çekti.
Devamında ne oldu?
Elbette sonra devamı gelmedi.
Bu çocukları nefret suçuna kim yönlendirdi, kim Yahudi Mezarlığı'nı işaret etti?
Hemen ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun İstiklal gazisi dedesi Mevlüt İmamoğlu'nun da kabrinin bulunduğu aile mezarlığının duvarlarına ve yola gamalı haç çizildi.
Yine çoluk çocuk işi!
***
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün bir raporu var.
2006 tarihli bu raporda, sağ örgütlerin 10 yaşından itibaren çocukları yetiştirmeye başladıkları tespiti yapılıyor.
Bunlar sadece örgüt sayılanlar.
Bir de "dokunulmaz" alanlar var. Araştırılmayan, devletin "sosyolojik gerçeklik" diyerek üzerinden geçip gitmeyi tercih ettiği.
Gülen cemaati ile ilgili tartışmalar yol gösterici.
Bir cemaatin, bir tarikatın neden devlete yerleşme ihtiyacı duyduğu, kendini "hizmet" olarak nitelendirerek neden iktidarla birlikte yol yürüdüğü ve neden buna izin verildiği tartışılmıyor da iddianamelere konu eylemleri yapıp yapmadıkları konu ediliyor.
Suç oluşturan eylemler bir tarafta dursun.
Açık açık "bir yapılanma" olduğunu beyan eden, hiyerarşik bağların, kuralların bulunduğu bir organizasyon, nasıl oluyor da sistem üzerinde söz sahibi olabiliyor? Buna göz yumanlar nasıl "kandırılmış" oluyor?
Bir tarikatın önde gelen isimlerinden biri televizyona çıkıp, başka grupların silahlandığını, dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor.
O grubun bir başka önde gelen ismi, televizyona çıkan kişiye, şeyhliğini ilan etmemesi için şantaj yapıyor.
Devletin kol kanat gerdiği tarikatlar, Milli Eğitim Bakanlığı himayesinde, dini eğitim adı altında çocukları topluyor, o çocuklardan mürit yetiştiriyor.
Ama güzel ülkemizde iki solcu genç bir sözleşmenin kaldırılması için bir araya geldiğinde terörist oluveriyor.
***
On yıllardır sistemli olarak, sağcı ve dinci yapıların çocukları kullandıkları yüzlerce eylem "terör" kapsamına sokulmadı.
Çocukların yaptıkları eylemlerin ardında kim ve kimlerin olduğu araştırılmadı.
Tesadüfen çocukları yönlendirenler ortaya çıkartıldığında, bu kişilerin eylemleri "örgüt suçu" kapsamında sayılmadı.
Şimdi yüz binlerce çocuk tarikatların kontrolü altında.
Yüz binlercesi başka sağ yapılar tarafından yönlendiriliyor.
Nefret suçlarının tesadüfen, canı sıkılan birkaç çocuğun kararıyla işlenmediğine yönelik yüzlerce örnek var.
Çocukları yönlendirenlerin ellerini kollarını sallayarak dolaşmasına izin verilmesine, bu ülkenin makbul vatandaşları sayılmalarına dair yüzlerce örneğin olması gibi.
Bir gün yaşadığın toprakları sevmenin "yok etmek" anlamına gelmediği anlaşılacak.
O güne kadar sabretmek ve mücadele etmek zorundayız.
Ve bıkmadan anımsatmalıyız.
Yaşadığın yeri sevmek, yok etmek isteyenleri yok saymayarak mümkün ancak.
Gökçer Tahincioğlu kimdir?Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı. Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü. Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor. |