Ankara kulisleri, önceki seçimlere oranla çok hareketli.
Aslında önceki yıllarda Türkiye seçim atmosferine girmiş olsa da Ankara'da bir seçim bezginliği yaşanıyordu.
Erdoğan, 2002'den bu yana, ne zaman iktidar sıkıntıya girse, işler sarpa sarsa sandığı işaret ediyor, buradan geniş bir meşruiyet alanı sağlayarak, zaferle çıkıyordu.
Hemen herkes sonucu belli seçimlere alışmıştı. Seçim akşamı verilen tepkilerden kısa bir süre sonra hemen herkes ezberlenmiş rollerine geri dönüyordu.
Bu seçim öncesinde Ankara'daki atmosferin farklılığı, değişim ihtimalinin hiç olmadığı kadar yüksek bulunmasından kaynaklanıyor.
Muhalefet partileri, seçim uzmanlarının verdiği brifinglerle umutlanıyor. Aylar önce daha yüksek olan oy yüzdeleri, seçim kararından sonra bir miktar düşüşe geçmiş olsa bile, bunun olağan sayılması gerektiği yönündeki bilgilendirmeler moralleri yükseltiyor. Herkes gözünü son düzlüğe dikmiş durumda.
Asıl merak edilen İYİ Parti'nin ne kadar oy alacağı… Emek ve Özgürlük İttifakı'nın alacağı oyla birlikte hem genel seçimde hem Cumhurbaşkanlığı seçiminde İYİ Parti'nin oy oranının seçim sonuçları açısından belirleyici olduğu konuşuluyor. Ankara'da konuşulan, bir bölümü kamuoyuna açıklanmayan araştırmaların sonuçları değişken…
İYİ Parti bu araştırmaların bir bölümünde iktidar kazandıracak bir orana ulaşırken, bir bölümünde hedeflenen ve alabileceği düşünülen oranın altında görünüyor.
Hareketlilik sadece muhalefet partilerinin genel merkezlerinin kalabalık olmasından kaynaklanmıyor.
Uzun yıllar iktidar ne yaparsa alkışlayan bir kesimin hâli ortada. Bunlardan bir bölümü görece "ilkeli" tutumunu sürdürüyor. Bir bölümü ise yeni dönemde de etkin olmak peşinde. Onların da kim olduğu iyi biliniyor.
Ancak geçtiğimiz günlerde gündeme gelen önemli bir başlık daha var.
"Muhalif" görünümlü gazeteciler.
Gazetecinin yandaşı, muhalifi olmaz ve olmamalıdır elbette ama Türkiye'de hatlar artık iyice keskinleştiği için gazeteciler de kendileri istemese de bu şekilde kategorize ediliyor. Bir bölümü ise böyle anılmak konusunda gönüllü.
Gazeteci Barış Terkoğlu'nun "Yalı Partisi" haberi ile başlayan, gazeteci Fatih Altaylı'nın "muhalif medyadaki köstebekler" yazısı ile devam eden tartışmanın yankıları büyük.
Ankara'da Yalı Partisi'ndeki "diğer gazetecilerin" kim olduğu, Altaylı'nın kimleri kastettiği konuşuluyor, siyasiler bu konuda tahminlerde bulunuyor. Kesin olan bu gazetecilerin varlığı…
Güçlü bilgiler ve tahminler de var. Ve elbette o gazetecilerin görünmeme çabaları da… Seçimi muhalefetin kazanması halinde konumlarını güçlendirecek, kaybetmesi durumunda ikili oynamaya devam edecek bu gazetecilerin "kazan-kazan" odaklı oyunları ne kadar sürebilecek, bu dönemi de atlatabilecekler mi, göreceğiz…
Emek ve Özgürlük İttifakı'nın bileşenleri arasındaki tartışma haftalardır devam ediyor. TİP'in seçime 41 ilde kendi listeleriyle gireceğini açıklamasının ardından HDP'de yaşanan hoşnutsuzluk sosyal medyada yansımasını buldu. Cezaevindeki siyasetçilerin de katıldığı tartışma sonucu değiştirmedi. Gelinen noktada taraflar artık tartışmaları sonlandırarak seçime odaklanmak konusunda uzlaştı.
Yeşil Sol Parti listelerinden seçime girecek olan HDP ile TİP'in yaptığı hesaplar farklı.
HDP, baştan bu yana yeni seçim düzenlemelerinin tek listeyi zorladığını, TİP'in yarattığı etkinin önceki seçimde kazanılabilecek ancak artık oyların yetmediği vekilliklerin kazanılmasını sağlayabileceğini düşünüyor.
Dahası, Ankara ve İstanbul'da TİP'in kendi listesiyle seçime girmesinin kazanılan vekilliklerin kaybedilmesine yol açabileceği endişesi de sürüyor ancak bu noktadan sonra tartışmanın ittifaka zarar vereceği düşüncesi oluşmuş durumda.
TİP cephesi ise daha umutlu. Yakalanan bir ivme olduğunu, bu sayede ittifakın da daha fazla vekil çıkartabileceğini, bunlara ilişkin simülasyonları ayrıntılı incelediklerini söylüyorlar.
Bu çalışmalara katılan bazı partililer özellikle büyük kentlerde risklerin de bulunduğunu ancak bunların alınması gerektiğini de söylüyor.
Bu noktadan sonra her iki parti için de ittifak vekillerinin sayısının artması için çalışmaktan başka yol görünmüyor. Zaman, kimin haklı olduğunu da gösterecek.
Ancak not düşmek gerekir… Kiminle konuşursanız konuşun HDP'deki sosyalistleri yok sayan, partiyi etnik kimliğe sıkıştırmaya dayalı, seçmen kitlesini homojen bir "havuz" olarak nitelendiren, aslında uzun yıllardır kullanılan dil, kırgınlık yaratmış durumda. TİP Genel Başkanı Erkan Baş'ın yapıcı son açıklamaları da ya yeterince görülmedi ya da kırgınlığı gidermeye yetmedi.
Buna karşılık, samimi biçimde sahada çalışan TİP'liler de tartışmalar sırasında kullanılan ağır dilden dolayı kırgınlık yaşıyor.
Bu kırgınlıklar aşılmazsa seçimin sonucundan da bağımsız bir fırsat kaçırılabilir.
Gökçer Tahincioğlu kimdir? Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı. Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü. Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor. |