Memleket, büyük bir maden gibi.
Nereye elini uzatsan bir cevher fışkırıyor. Hakikaten memleketin ne kadar bereketli, ne kadar büyük, ne kadar yıkılması güç olduğunu anlıyorsunuz elinizi uzattıkça. Ülkesini, bu kadar çok sevdiğini söyleyen ancak ülkesinden daha ziyade, bu güzel dil sayesinde, nimetleriyle ilgili olanların yaptıklarına rağmen ayakta durabilmesi bunun göstergesi.
Görevden alınan bakanın, bakanlığa, yan kuruluşlarına kendi şirketinden dezenfektan sattığı ortaya çıkıyor, iktidar o ismin deneyimlerinden istifade edeceğini açıklıyor. İsmail Saymaz, eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan konusunda, daha bakanlık koltuğuna oturmadan, gümrük idarelerinin uyarıldığını haber yapıyor, kimse oralı değil.
Bitmiyor.
Kanunsuz içki satışı yasağı konuyor, bir de bu yasak, "Ramazan'da içki içeceksiniz de ne olacak?" diye savunuluyor. Emniyet, şiddet görüntülerinden rahatsız olacağına, görüntülerin çekilmesini engellemek için kanunla ilgisiz "çekmek yasak" genelgesi çıkartıyor.
Herkes kanun koyucu ama kimse hesap vermiyor.
Kokain çekerken görüntülenen gencin o mal varlığını nasıl yapabildiği, Tosuncuk'tan, kripto para patronlarına kadar yerli ve milli bir neslin, nasıl bu kadar zengin olabildiği, bu imkanı bulmalarına kimlerin yolu açtıkları konuşulmuyor.
Sadece belli kurallar var:
Cumhurbaşkanlığı'nın gözüne gir, yasak koy, hesap verme…
Herkes pastadan küçük de olsa bir dilim almaya çalışıyor.
Adalarda faytonlara bağlı yaşam sürerken, hayvanseverlerin tepkisiyle kurtarılan ancak aslında kurtarılmadıkları anlaşılan atların hikâyesi de memleketin "pastadan pay alma" hallerinin örneği.
Bir bölümü kamuoyuna yansıdı ama bilinen kısım olanların pek azı.
Zira sadece Hatay Dörtyol'a gönderilen 100 at değil, Adalar'dan alınan ve çeşitli yerlere gönderilen tam 860 atın akıbeti belirsiz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bugün sosyal medyada paylaştığı mesaj:
"Büyükada, mutlu atlar diyarına dönüştü! İBB, Adalar'daki atları satın alarak fayton zulmünü bitirmiş, elektrikli ulaşım araçlarını hizmete almıştı. Şimdi o atlara 14 metrekarelik özel localarda, tımarından tedavisine her türlü olanağı sağlayarak bakıyor."
Doğru, İBB'nin elinde kalanlar, güvenilir bazı çiftliklerde takibi yapılarak yaşayanlar bu durumda. Ancak İBB'nin, aynı niyetlerle yurdun dört yanına gönderdiği atları alanların pek de konforlu bir yaşam sağladıkları söylenemez.
Peki gönderilen atlara ne oldu?
Hatay Dörtyol'a gönderilen 100 atın, Suriye ve Irak'ta satıldıklarına ve kaçakçılıkta kullanıldıklarına yönelik iddialar hâlâ yanıtsız. Atların yerini bilen yok. Çip takılı olmasına rağmen takibi de yapılamıyor.
Ama Dörtyol'la sınırlı değil.
İlk günden bu yana atların takibini ısrarla yapan Adaların Atları Platformu'nun gün ışığına çıkarttığı bilgiler çok sarsıcı ve bakmak için atları alanların, hayvanları nasıl milyonluk ranta çevirdiklerinin de göstergesi. Platformun iddialarından bazıları şöyle:
İddialar, 1179 atın, 860'ı ile ilgili. Bu atlarla ilgili büyük iddialar ve kuşkular var. Ancak gelen tek açıklama, atların fayton zulmünden kurtarıldığı, iddiaların doğru olmadığı yönünde. Oysa platform ve hayvanseverler, bizzat takipte bulunarak, iddiaların doğru olduğunu ortaya koydular. Hâlâ "iddia" denilmesinin nedeni, muhataplardan yanıt gelmemesi.
Platformun soruları yanıt bekliyor:
Gökyüzü kararıp, hava o taze bahar kokusunu kaybettiğinde, çocuklar da yetişkinler de bitkiler de hayvanlar da payına düşeni alıyor.
Ve o puslu havanın, neşesini kaybetmiş ikliminde, ne insanların, ne diğer canlıların mutlu olma şansı var.