Devlerden biri daha sahnedeydi ya devam ya da tamam diyecekti.
Bu Dünya Kupası zevkli maçlara sahne olmuştu ama bir yandan da beklentilere yanıt verememişti.
İtalya, İngiltere hele hele İspanya'nın erken vedaları kimsenin öngördüğü bir şey değildi.
Büyükler patır patır dökülürken yeni yıldızlar çıkıyordu ortaya. Mesela Kosta Rika'nın bu kadar başarılı bir şekilde ölüm grubundan çıkışını kim tahmin edebilirdi ki?
Arjantin de turnuvaların her zaman baş oyuncularından biriydi fakat grup maçlarında sadece Messi'siyle göz doldurmuştu.
Biliyorsunuz, "Messi Barcelona'da yıldız ama Milli takımda ne yapıyor" sorusu ulemanın en sevdiği sorulardan biri. Sanki Milli takımlar futbolcu yetiştiren futbolcuya taktik anlayış yerleştiren kulüplermiş gibi.
Evet Messi Barcelona'da yıldız çünkü orada yetişti ve yıllardır o kadroyla, o anlayışta oynuyor. Doğal olarak oynayacağı milli takım da İspanya olmalı. Arjantin Milli takımına gelince yabancı bir takıma gelmiş gibi oluyor.
Mesela sabit santrforsuz oynayan Barça'da çok geniş alanda serbest oynuyor ve orta alandan çok asist alıyor.
Buna karşın Arjantin'de Messi'nin çevresinde Aguerro gibi dolaşan, asist yapan teknik bir oyuncu olunca takım nispeten rahat oynuyor.
Ancak bu maçta sakatlığı nedeniyle Aguerro yoktu. Messi'nin önünde Higuain gibi nispeten durağan bir santrafora mahkum olmuştu. Bu durumda Messi'nin bireysel becerisine bel bağlamaktan başka çare yoktu. Messi hem top alacak, hem asist yapacak, hem de gol atacak. Üstelik yakın ve sert markajın içinde.
Bu Arjantin, orta sahası en zayıf Arjantinlerden biri üstelik. Savunma ve forvet iyi ama orta alanda Simeone, Veron, Cambiasso gibi üst düzey oyuncular yok. Barca'da savunmada oynayan Mascherano orta alanda. Bir de zayıf Gago. Böylece Barça'da bütün takımın kendisine servis yaptığı Messi geriden de destek alamıyor. Rakip kaleden uzaklaşıp top almaya geliyor.
İsviçre ise rakibine göre çok daha dengeli ve uyumlu bir takım. Oyuncular alt yaş gruplarından beri birlikte oynayarak, birlikte başarılara imza atarak buraya geldiler. Zaten İsviçre yaklaşık son on yıldır alt yapıya büyük yatırım yaptı. İlginç bir yan da İsviçreli futbolcuların Avrupa göçmenlerinden kurulmuş olması. İsviçre ulusal takımı adeta Avrupa göçmenler topluluğu gibi. Düzgün, uyumlu ve sert oynuyorlar. Eskinin Almanya'sı gibi.
Arjantin topla daha çok oynayarak daha baskılı gözükerek başladı oyuna. Ne var ki oyunun kontrolu görünenin aksine İsviçre'nin elindeydi. Arjantin rakip alandayken topu kapan İsviçre hızla ve az pasla hücuma kalktı. Zaten ilk yarının en önemli iki pozisyonu da İsviçre'den geldi. 28'de Shaqiri çizgiye indi, görerek geriye çıkardı, Xhaka çok sert ve düzgün vurdu ama kaleci Romero iyi yer tutmuştu.
39'da yine Shaqiri'nin verdiği pasla ceza alanına dalan Drmic kaleciyle karşı karşıya geldi. Romero akıllı davranıp kaleyi boşaltmadı. Ve tabela da değişmedi.
İlk yarı Arjantin rakip alanda boş alan bulmakta zorlandı hep. Üstelik Messi gibi bir oyuncusuna rağmen.
Dakikalar ilerledi fakat oyunun şekli değişmedi. Hala Arjantin topa daha fazla sahip olan takım, İsviçre karşılayan ve kontra atağa kalkan takımdı.
Arjantin 2-4-4 gibi dizilerek oynadı. Ama ilerdeki dörtlü, Lavezzi, Higuain, Di Maria, Messi birbirlerine yakın ve takımın gerisinden kopuktu. Bu önemli sorundu Arjantin için.
İsviçre ise 4-1-3-2 gibi dizildi ve hatları birbirine yakın tuttu. Geri dörtlünün önündeki Behrami'nin asıl görevi Messi'yi tutmaktı. İlerdeki Shaqiri ise sürekli değişerek oynadı.
Ancak karşılaşmanın ikinci yarısında Arjantin'in baskısı giderek etkili oldu. Çünkü bekler ileri çıktı, daha hızlı ve daha çok adamla hücum etmeye başladı. Bunda İsviçre'nin sadece karşılayan durumda kalmasının giderek geriye yaslanmasının etkisi de vardı. Sekiz kişiyle on sekizin içinde beklemeye başladı İsviçre. Bu durumda takımın boyu kısaldı ve Messi de kaleye yaklaşmış oldu.
62'de Higuain'le gole çok yaklaştı Arjantin.
Bu kez de İsviçre kalecisi Benaglio başarılıydı.
Ve tabii sahada Messi gibi bir oyuncu vardı ve neredeyse tek başına pozisyonlar yarattı.
Messi'li pozisyonlar ardı ardına geliyordu artık.
Özellikle 78'de Messi gole çok yaklaştı.
Arjantin baskısı gol getirmeyince uzatmalara gidildi.
Uzatmalarda oynanan futbol ikinci kırk beş dakikanın devamı gibiydi. Yani Arjantin'in hakimiyeti ama gol bulmakta zorlanışı buna karşın İsviçre'nin direnişi sürdü. Buna bir de futbolcuların yorgunluğunu ve kaza golüne kurban gitme korkusunu ekleyin.
Ama Messi 118'de Messiliğini gösterdi ve penaltı atışlarına götürmedi maçı. Bir boş koridor buldu, fırtına gibi ilerledi ve topu Di Maria'nın önüne bıraktı. Sahanın en enerjik adamı Di Maria da topu filelere yolladı.
Bu iş artık bitti derken neredeyse fırtına gibi bir dört dakika yaşadık. 120'de Dzemaili'nin şutu direkten döndü. Bunu başka pozisyolar izledi. İsviçre'nin son saniyeye kadar ümidini kaybetmeden mücadele etmesi taktire şayandı.
Zaten bu turnuvanın bir özelliği de aklımızın ve gönlümüzün hep kaybeden takımlarda kalması. Güzel kaybedenler Kupası bu Kupa. Arjantin'i ise tek bir futbolcu, yani Messi nereye kadar taşıyacak. Bu da bir başka merak konusu.