Maçın önemine ters bir ortam vardı Trabzon'da. Bu derbi de seyircisiz maç cezasına denk gelmişti. Buna bir de Passolig uygulaması eklenince tribünler neredeyse boştu. Çok az sayıdaki Trabzonlu kadın ve çocuk takımlarını desteklemeye çalışıyordu.
Trabzonspor Avrupa Ligi'ni kovalıyordu ama maç Galatasaray için maddi ve manevi çok daha önemliydi. Şampiyonlar Lig'ine doğrudan gidebilmek için Beşiktaş'la verdiği mücadelede haftaya rakibinden bir puan önde girmişti Cimbom ve burada alınacak bir galibiyet hayatiydi. Tabi aynı dakikalarda Elazığ'da oynanan karşılaşmadan Beşiktaş'ın üç puanla dönmesi halinde.
Trabzonlu futbolcular sahaya "2010-2011 futbol sezonu şampiyonu Trabzonspor. Adaletli ol" pankartıyla çıktı. Belli ki akıllar hala o sezonda kalmıştı. Bu durum Trabzon'a yaramıyor bence; radikal bir tepki gösteremiyorsan bu şekilde geçmişe takılıp kalmak bir sonuç vermiyor.
İlk dakikalar takımların maça adaptasyonu ile geçti. Zevksiz bir karşılaşma bizi bekliyor gibiydi.
Ne var ki o ilk dakikalar atlatıldıktan sonra taraflar karşılıklı pozisyonlar yaratmaya başladı. Hatta Olcan 20'de topu filelerle buluşturdu fakat pozisyon kıl payı ofsayttı. Zaten Bordo-mavililer daha hevesli daha etkili gözüktü bu dakikalarda. Özer'in maçın hemen başında 11'de sakatlanıp yerini Abdülkadir'e bırakması Trabzonspor adına talihsizlikti.
Sarı Kırmızılılar ise becerili oyuncularına güveniyordu yine. "Nasıl olsa bir şekilde sonuca gidecek pozisyonu bulurum" havasındaydılar. Tabi bu arada savunma güvenliğini de bırakmıyorlardı. Bununla birlikte 20'den sonra Galatasaray kalabalık biçimde karşı alana geldi.
Selçuk'un 38'de ceza alanı dışından vurduğu sert şut kalede Onur gibi bir kaleci olmasa goldü büyük olasılıkla. Onur topu köşeden çıkardı.
Selçuk 42'de bu kez diğer köşeyi denedi; Onur bu pozisyonda çok daha rahattı.
Her şey ikinci yarıda belli olacaktı. 48'de Yusuf Galatasaray kalesiyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda topu auta attı ama pozisyonlu ve zevkli bir kırk-beş dakikanın müjdesini de vermiş oldu.
Yusuf'un yapamadığını bir kaç dakika sonra 51'de sonra Cim-bom Sneijder'le yaptı. Tempo kazanan maçta Yekta'nın topu kenara açması Semih'in topu Sneijder'in koşu yoluna yuvarlaması, Sneijder'in sert şutu Sarı-kırmızılıları 1-0 öne geçirdi.
Beş dakika sonra 56'da Selçuk yay üzerinden kullandığı serbest vuruşla bu kez Onur'u avlamayı başardı; skoru 2-0'a getirirken takımını da rahatlattığını düşündü her halde.
Ne var ki goller devam ediyordu. Karşılaşmanın üçüncü golü ev sahibi takımdan geldi. 60'da Olcan'ı Telles kontrolsüz hareketle düşürünce kazanılan penaltıyı Adrian gole çevirdi; fark bire indi böylece. Ve maça yeniden heyecan geldi.
Zaten Trabzonspor özellikle ikinci golü de yedikten sonra defansif önlemleri bırakıp rakip kaleye daha kalabalık yüklenmeye başlamıştı.
Skor 2-1 olduktan sonra kalan dakikaları Galatasaray skoru korumak, Trabzon ise skoru değiştirmek için uğraşacak diye düşünmüştüm.
Ne var ki Mancini beni yanılttı; Trabzon'un açık vereceğini düşünerek Umut'u da oyuna aldı. Tahmini doğru çıktı. Yine sağ kanattan Semih'le gelen Cim-bom Umut'la 73'de üçüncü golü de bulup üç puanı garantiye aldı.
Zaten ikinci yarı ilk yarıdan çok farklı bir futbol izledik. Bu yarıda hem tempo arttı hem de ardı ardına goller geldi.
Artık maç bu skorla biter derken Sneijder 83'de otuz metreden kullandığı frikikte topa çok sert ve falsolu vurdu ve skoru belirledi: 1-4.
Böylece Galatasaray Beşiktaş'ın Elazığ'dan üç puanla dönmesine rağmen aradaki bir puan farkı korumuş oldu.