İki Avrupalının maçıydı bu. Biri Şampiyonlar Lig’inde Juventus’u yenip gruptan çıkmış, diğeri UEFA Avrupa Lig’inde grup birincisi olup üst tura yükselmişti.
Ve doğal olarak biz de bu iki takımdan üst düzey futbol bekliyorduk.
Ama her iki takımın güçleri ve kadro zenginliği karşılaştırıldığında ev sahibi Galatasaray galibiyete çok daha yakın olan taraftı.
Üstelik zaten kadrosu sınırlı Trabzon’un en önemli oyuncularından Malouda da cezalı olduğu için yoktu.
Maçın oynanacağı saha hani o Juventus’la oynanan maçtaki feci tarla görünümünden tamamen farklıydı bu kez. Anlaşılan Arena’nın çimleri Galatasaray’ı Juventus’a karşı başarılı kılmanın mutluluğuyla gelişip güzelleşmişlerdi.
Saha da çimler de güzeldi ama oynanan oyun beklediğimizin aksine ağır ve pozisyonsuzdu. İki takım da oyunu hızlandırmaya çalıştığında çok basit top kayıpları yapıyordu. Eğer böyle giderse bu maçta top kaybı rekoru kırılacak diye düşünmeye başladım.
Kimse kimseye baskı kuramadı ve maç ortada sıkıştı kaldı.
Trabzon daha çok kendi alanına yakın oyunu tutmaya çalıştı. Galatasaray da yakaladığı topları uzun kullanarak rakibini hazırlıksız yakalamayı denedi. Ama ortada zevksiz ve heyecansız bir futbol vardı.
Nihayet 29’da ilk kez gol kokan bir pozisyon izledik.
Colman Gökhan’ın hatası sonucu önünde kalan topla Muslera’yla karşı karşıya kaldı ama topu kötü kullandı.
Hemen ardından yine Trabzon bu kez Mustafa’nın kornerden gelen topa yaptığı kafa vuruşuyla gole yaklaştı.
Artık karşılaşmanın gol yolları açılmıştı sanki.
Ne var ki ilk devrenin sonuna doğru giderek baskısını artıran ve pozisyon bulan taraf Galatasaray olacaktı.
35’de Melo’nun Olcan’a sert hareketi hakem Aydunus tarafından fazla önemsenmedi.
Zaten Sarı-kırmızılı oyuncuların özellikle Drogba ve Melo’nun her şeye itirazını da görmemezliğe geldi.
39’da Sneijder’in ceza alanı dışından şutu mükemmeldi ama kaleci Onur’un kurtarışı da müthişti.
43’ de Selçuk’ un vurduğu Bosingwa’nın çıkardığı top maçın en kritik anlarından biriydi.
45+1’de Mustafa Yumlu Sneijder’e faul yaptı gerekçesiyle sarı kart aldı. Ama bana göre maç boyu gösterilmeyen kartlar düşünüldüğünde haksız bir karttı bu.
İkinci yarı Galatasaray bıraktığı yerden başladı oyuna. Trabzon basit top kayıplarını aynen sürdürdü.
Artık maç Galatasaray forvetleriyle Trabzon defansı daha doğrusu kaleci Onur arasında geçiyordu.
Cim-bom Trabzon ceza alanına yaklaştığında sert şutlarla Onur’u avlamaya çalışıyordu.
60’da Sabri-Melo--Sneijder-Drogba-Sneijder-Burak arasındaki zincirleme paslar rakip oyuncuları sürekli oyundan düşürdü ve uygun yere gitti, Burak’ın vuruşuyla Galatasaray 1-0 öne geçti.
Gelişimi ve seyri çok güzel bir goldü bu.
Ama Trabzon’un havlu atmaya niyeti yoktu.
66’da Olcan yoktan var etti; sağ kanattan ceza alanına girdi ve dar açıdan vuruşunu yaptı. Sabri topu çizgiden çıkarmaya çalıştı fakat yardımcı hakem golü tespit etti.
Ne ki Trabzon’un sevinci kısa sürdü; tam iki dakika sonra Cim-bom Selçuk’un kafayla çevirdiği topa Burak’ın vuruşuyla skoru 2-1 yaptı. Bu da fırsatçı bir goldü.
70’de bu kez Trabzon Mustafa’nın kafa vuruşunun direkten dönmesiyle beraberlik şansını kaybetti.
74’de yine Sneijder-Onur şov izledik. Ve yine Sneijder mükemmel vurdu, Onur mükemmel çıkardı. Karşılaşma daha çok Galatasaray’ın hakimiyetinde geçiyordu ama Trabzon da beklenmedik anlarda tehlike yarattı.
Tabi burada Trabzon’un kalecisi Onur’un çok başarılı bir maç çıkardığını bizzat skorun açılmasını önlediğini de görmek lazım.
Ne var ki maç 76’da heyecanını büyük oranda kaybetti.
Çünkü Trabzon bu dakikada on kişi kaldı. Çünkü Colman ve Riera arasındaki didişmede Hakem Aydınus, Colman’ı suçlu buldu.
Oysaki çok güzel bir maç izliyorduk. Yaklaşık ilk 30 dakikayı saymazsak tempolu, pozisyonlu ve de zevkli bir mücadeleydi bu.
Trabzon aradaki güç farkını çabalayarak kapatmaya çalışmış ve bunda da belli ölçüde başarılı olmuştu ama bir eksik oynamayı kaldıramayacağı belliydi.
Öyle de oldu; belki fark açılmadı ama Trabzon da kendisine bir puan getirecek golü bulmaktan çok uzaktı artık.
Sonuçta üçte ikisi çok zevkli bir maç izledik. Zaten iki Avrupalımızdan beklediğimiz de buydu.
Fenerbahçe’nin üç puan kaybettiği bu haftada şampiyonluk yarışı ısınmaya başlar mı acaba?