İşimize geldiği gibi konuşuyor, işimize geldiği gibi yorum yapıyoruz. Bir hafta önce Karabük’te yoğun kar yağışı altında çizgileri yamuk yumuk çekilmiş maçı oynatmakta beis görmemiştik. O maçın eşit koşullarda oynanmamış olmasına hiç itirazımız olmamıştı. Çünkü şikayet nedeni değil, kimin şikayetçi olduğu önemliydi bizim için. Sporun eşit koşullarda yarışma demek olduğunu anlayamıyoruz bir türlü. İşte bu yüzden de Salı akşamı 33. dakikada yarım kalan Galatasaray- Juventus maçı öncesinde ve sırasında yaşananları objektif yorumlayamıyoruz.
O maçın oynanabilmesi için yapılması gerekenlerin neden yapılmadığını irdeleyemiyoruz.
Sonuçta ertelemenin Galatasaray’ın daha fazla işine geleceğini öngörebiliyorduk. Misafir takımın otellerde sürünmesi, yabancı bir ülkede kaygılı bekleyişi, ikinci maçın süresinin kısalmış olması, ağır zeminin daha teknik takımlara daha fazla zarar vereceği gibi pek çok neden sayabilirdik.
Nitekim maç başladığında Galatasaray’ın çok daha canlı çok daha kendinden emin olduğunu gördük. Tabii bunda Cim-bom’un bir gece önce Avrupa Kupasını garantilemiş olmasının etkisi de vardı.
Juventus ise ilk maçın otuzlu dakikalarına gelirken yakaladığı ritimden çok uzak bir görüntü içindeydi.
Bir beraberlik alıp bir an önce memlekete dönme düşüncesi içindeydiler. Çok fazla top kaybıyla oynadılar. Topu hava ve zemin koşullarını hiç dikkate almadan kullandılar.
Hatta Muslera’nın, kalesinde kendi başına kaldığı için soğuktan donma tehlikesi geçireceğini düşünüp kaygılandım.
Neyse ki(!) karşılaşmanın son otuz dakikasına girildiğinde biraz biraz Juventus da rakip alana gitmeye başladı da Muslera’ya ısınma fırsatı çıktı.
Karşılaşma yine de çoğunlukla Juventus yarı alanında geçiyordu. Sneijder, Drogba ve Burak’la Galatasaray uzaktan şutlarla gol aradı. Zaten böylesine ağır sahada topu uzun ve havadan kullanmaktan başka çare yoktu. Bu sırada Selçuk’un orta alandan takımı çok iyi yönettiğini de unutmamak gerek.
Kesinlikle sahada daha akıllı olan, topu daha iyi kullanan, az top kaybı yapan ve gol arayan taraf bizdik.
Hani insanın aklına bu Juventus hiç mi ağır sahada oynamadı, hiç mi kar altında oynamadı sorusu geliyor. Öylesine acemi halleri vardı ki.
Beraberliğin Juventus’a yetiyor olmasının da bunda etkisi vardı kuşkusuz. Ama “yanlış hesap Bağdat’tan döner”di. Anlaşılan bu özdeyişten İtalyanların haberi yoktu. Skoru koruma taktiğinin ters tepeceğini daha sonra acı bir şekilde anlayacaktı Juventus.
Son on dakika için Mancini Eboue’nin yerine Umut’u alarak bir fazla adamla hücumu denedi. Çünkü Galatasaray için sadece galibiyet Şampiyonlar Ligi’ne devam demekti. Sonuçta galibiyeti hak eden, oyunu forse eden taraf kazandı. Sneijder’in denemeleri nihayet 85’de karşılığını buldu. Drogba’nın indirdiği topa sağ çaprazdan bekletmeden vurdu Hollandalı.
Ve Gruptaki son maçın son dakikalarında gelen bu gol Galatasaray’ı Şampiyonlar Ligi’nde tuttu.
Yoğun kar yağışı ve hakemin eleştirdiğimiz maç erteleme kararı böylece Galatasaray’a yaramış oldu.
Hayat böyle işte; hangi olayın hangi sonuca yol açacağını önceden kestirmek zor. Cim-bom’a bundan sonraki maçlarında da iyi şanslar…