İnsan varlık bilincine eriştiğinden bu yana benzer soruları ama farklı formatta sordu, sorguladı ve yanıt aradı.
Şimdi yeni teknolojilerin yaşamımıza girmesi ile birlikte ifade biçimi biraz farklılık kazandı. Yapay sinir ağları, yapay zeka ve sosyal ağlar gibi modeller üzerinden konuşur olduk.
Bu kez zihinleri kurcalayan zehirli bir soruya yanıt arıyoruz: Evren kendi kendini simüle edebilir mi?
Bilim insanları bu soruya yanıt vermek yerine beynimizi işaret ediyorlar ve diyorlar ki: "Rüyalar bir simülasyon ve onları yaratan beynimiz. Yalnızca canlı bir doku olan beynimiz bize her gece bir simüle evren yaratabiliyorsa, dev bir beyni andıran evren bunu neden yapamasın?"
Evren ölçeğinde baktığımızda evrenin kendi kendini simüle eden dev bir bilgisayar olduğu, hatta dev bir kuantum bilgisayar olduğu ve kübitlerle çalıştığı düşünülebilir.
En azından fizikçi Seth Lloyd'un böyle düşündüğünü biliyoruz; bu öngörüsünde yalnız da değil.
Bununla birlikte insan beyni hala tam olarak çözülebilmiş değil. Hatta evrenle ilintili bilgimiz insan beyni hakkında sahip olduğumuzdan çok daha fazla. Beynin ürünü olan zihinsel aktiviteler ve bunlar arasında özellikle "bilinç", peşinde koştuğumuz gizemin şaşırtıcı bir parçası olmaya devam ediyor.
Evrenin ve insan beyninin işleyişleri karşılaştırıldığında ilginç benzerlikler ortaya çıkıyor. İlkinde kozmik galaksiler ağına karşılık ikincisinde nöronlardan oluşan bir hücresel ağ bulunuyor.
Biliyoruz ki beyin içinde sinir hücreleri yani nöronlar çeşitli şekillerde birbirlerine bağlanarak ağlar oluştururlar. Bu ağlar öğrenme, hafızaya alma ve veriler arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarma gibi elektriksel iletilere göre şekillenmiş. Aynı benzerliği evrenin yapılanmasında da görmek mümkün.
İnsan beyni, yaklaşık 70 milyarın üzerinde nöron içeren geniş bir ağa sahip, buna karşın görünür ölçekteki evren, en az 100 milyar galaksiden oluşan bir kozmik ağa sahip görünüyor. İlginç benzerlikler var: Kütle veya enerji dağılımına bakıldığında her iki sistemde de kütlenin dağılımında benzer bir oran var.
Evrenin yüzde 30'u kozmik ağı meydana getiren galaksilerden oluşurken beyni oluşturan nöronların oranı da yüzde 30; dahası beynin yüzde 70'i su olup gözlemlenebilir evrende karanlık enerji bileşeni de evrenin yüzde 70'ini oluşturuyor. Ayrıca her iki sistemde de galaksiler ve nöronlar uzun şeritlerle birbirine bağlı bir yapılanma içindeler. Her düğümdeki nöron sayısı ve kozmik ağlarda galaksi sayısı da şaşırtıcı şekilde benzer.
Yukarıda solda, elektron mikroskobuyla beyincik dokusunda elde edilen nöral ağın bir bölümü ve sağda 300 milyon ışıkyılı uzunluğunda bir kozmik ağın simülasyonundan bir bölüm görülüyor.
Bu yapay ağların zamanla biyolojik beyinler gibi öğrenme süreçleri geliştirebilecekleri belirtiliyor, ancak insan beyninin karmaşık yapısının ürünü olan ve hala çözemediğimiz düşünce ve duygu gibi zihinsel süreçleri geliştirmede yakın gelecekte umut verici görünmüyorlar. Yine de bu yapı, bazı alanlarda insan beynini geçen başarılar gösterebilmekte.
Makine öğrenimi ile veri ve risk analizi, konuşma ve yüz tanıma, otomatik dil çevirisi, biyoinformatik, ilaç tasarımı, tıbbi görüntüleme analizi ve kriptoloji alanlarında yaygın bir kullanıma sahip olması yapay zekanın önemli bir başarısı.
Geleceğe dönük olarak araştırmacılar beyni daha doğru temsil edebilecek nöral ağlar tasarlamak için çalışmalarını sürdürüyorlar. Temel amaç insan beynindeki nöron ağları gibi çalışan devrelere sahip, algılama, düşünme ve davranış süreçleri insana benzer bir bilgisayar üretmek.
Şimdilik ulaşılması zor bir hedef gibi görünse de imkansız değil, belki de o zaman beynin yapısını ve çalışma biçimini tam olarak çözebilecek ve beraberinde başka bilinmeyenleri de anlayabileceğiz.
Bologna Üniversitesi'nde astrofizikçi Franco Vazza ve Verona Üniversitesi'nden beyin cerrehı Alberto Feletti, en karmaşık ve anlaşılması zor olan bu iki sistemi- evrenin yapısı ve insan beynini- karşılaştıran bir çalışma yaptılar.
Araştırmacılar, iki sistemin ortak özelliklerinden yola çıkarak, galaksiler ağının simülasyonunu beynin bazı bölümleriyle karşılaştırdılar. Ayrıca her düğümdeki ortalama bağlantı sayısı ve ağ içindeki ilgili merkezi düğümlerde kümelenme eğilimi gibi hem nöron ağını hem de kozmik ağı karakterize eden bazı parametreleri hesapladılar.
Buna göre iki fiziksel sistem arasında belirgin boyut farklılığa rağmen, kozmik ve nöral ağların işleyişinde benzer fiziksel süreçler izlendiğini; kozmik ağ ile bir nöron ağı veya bir galaksi ile bir sinir hücresi arasında şaşırtıcı bir benzerlik olduğunu ileri sürüyorlar.
Ama daha alınacak çok uzun bir yol var.
Sorumuza gelince: Evren kendi kendini simüle edebilir mi?
Beyin ve evren dokusu arasındaki benzerlikler göz önüne alındığında bilim insanlarına hak vermemek elde değil: "Eğer beynimiz bunu başarabiliyorsa dev bir bilgisayarı andıran evrenimiz niye yapamasın!"
Kaynakça