Evrim, vahşi dünyada canlılara en güçlü DNA'larla yollarına devam etme sorumluluğu yüklemiş.
Dişi kuş kendisine, en güçlü DNA'yı dans eden, şarkı söyleyen gösteri uzmanları arasından seçiyor. İstinaları olsa da seçtiği ile bir ömür boyu birlikte olacak.
Sonra, eşi ona topladığı kuru dalları getirecek, o yuvayı yapacak; beraber yavruları besleyip büyütecekler.
Bir kuş türü olan kral penguen çiftinin amansız kış şartlarında yavru büyütme çabalarını hepimiz biliyoruz, kartallar da aynı süreci yaşıyor. Bazı kanatlı türlerde babanın anneden daha fazla sorumluluk aldığına da tanıklık ediyoruz.
Kanatlılar evreninde işler böyle yürüyor; bu evrimin onlara biçtiği rol, mutlaka akılcı nedenleri vardır.
Kanatlılar evreninden yeryüzüne doğru inildiğinde ve cüsseler büyüdükçe dengenin dişi aleyhine bozulduğunu izliyoruz.
Burada en güçlü DNA için meydan savaşları yapılıyor. Dişi uzaktan seyrediyor; kazanan onun ve diğer dişilerin yavrularının babası olacak ve kazandıkça da hep o baba olacak.
Bir diğer baba adayına yenilene kadar!
Kanatlıların aksine bu dünyada, dişi doğumunu yalnız yapıyor, yavrularını tek başına besliyor, büyütüyor. Yetmiyor, aslan türlerinde olduğu gibi, babaları beslemek için avcılık yapmak zorunda kalıyor. Belli ki onun koruyuculuğuna ihtiyacı var. Baba ise meydanlarda savaşa devam.
Yenilmek onun için ölümle eşdeğer.
Evrimin onlara biçtiği rol de bu, bunun da mutlaka genel geçer nedenleri vardır.
Peki ya biz insanlar?
İnsan türü bu ikisinin arasında bir yerde gibi görünse de daha çok kanatlılara benzer bir görünüm sergiliyor.
Ancak bu yanıltıcı bir görüntü. Kanatlıların aksine bizim türümüzde kadın seçen olmaktan çok seçilen.
Ancak insanın bu evrimsel süreçte çok önemli bir kazanımı var: Düşünme yetisi.
Düşünme yetisi bizlere diğer canlılara göre ayrıcalıklar sağlar: Öğreniriz, yorumlarız, sorgularız, bilgileniriz, bilgiden bilgi üretiriz, empati kurarız, severiz, seviliriz ve doğru-yanlış ayrımı yaparak doğru şeylere ulaşmaya çalışırız.
Bu düşünce yetilerimizi kullanarak sosyalleşir ve evriliriz. Eğitim, kültürel birikim, bilim-sanat, ne aklınıza geliyorsa her şey bu yolda kullanmakta olduğumuz ve kullanabileceğimiz araçlardır.
Düşünme yetkinliği, evrimin bize bir armağanı. Peki bize ne sağlamış?
Bugün, gündemimiz kadın cinayetleri ile dolu. Kadınlar, yalnızca kadın oldukları için taciz altındalar ve öldürülüyorlar.
İstatistiklere bakılırsa kadınlar pandemiden daha ciddi risk altında. Acımasızca, amaçsızca, düşüncesizce öldürülüyorlar. Öldürenler açık ara eş, sevgili, baba, kardeş; katillerin neredeyse hepsi karşı cins ve genellikle kadının yakını.
Çocuklar ise çok daha büyük risk altında. Anneler ölüyor, babalar yok ve yaşam onlar için artık bir travma.
Aşağıda Kadın Meclisleri temmuz ayı raporu var. "Uyarıyoruz, kadın cinayetleri artıyor" diye haykırıyorlar: Son 1 yılda 400'ün üzerinde kadın yaşamdan koparılmış.
Çok eski, belki 20 yıl öncesinin bir gazete haberi: Bir köyde yaşayan iki kızkardeş koyunları otlatırken tecavüze uğruyorlar. Jandarma failleri yakalıyor, kızları da karakola götürüyor. Baba ertesi gün kızlarını karakoldan alıyor ve köy yolunda eve dönüşte onları öldürüyor. Bunu yapmak zorunda olduğunu, çok sevdiği kızları ile köye dönemeyeceğini söylüyor, ağlayarak.
Ne tür bir baskı, insana çocuklarını, çok sevdiği çocuklarını öldürtür?
Sorarsanız, diğerlerinin öldürdüğü kadınlar da onların belki de en sevdikleridir.
Neden ayrılınılan koca, terk edilen eş, mahalle baskısı altında ezilen baba, neden arkalarını dönüp gidemezler; neden öldürmek zorundadırlar?
Vahşi dünyada hiçbir tür kendi eşine zarar verme eğiliminde değil, onlar en güçlü DNA'nın peşindeler.
Farklı olarak insan, evrimsel süreçte düşünme yetisi kazandı ve bu sürece paralel olarak beyni farklılaştı ve büyüdü.
Bu da kadının çocuk doğurmasını acılı bir deneyime dönüştürdü.
Bu, evrimin kadınlara getirdiği bir yük ve kadın onun üstesinden geliyor.
Yalnızca bizim ülkemize özgü değil, zamandan ve mekandan bağımsız tüm kültürlerde onlara rastlıyoruz.
"Salem Cadıları"nı hatırlayın. Hindistan kadınları da ülkemiz kadınlarından çok farklı değil. Amerika kaynaklı seri cinayetlerin öznesi de genellikle hep kadın, failler de hep erkek. Dahası yönetimlerde bile bu eril yapıyı görebilirsiniz.
Çözüm elbette çok kolay değil; kolay olsaydı 21. yüzyılda bunları yaşıyor ve tartışıyor olmazdık.
Ama biliyoruz ki çözümün anahtarı kadınlarda ve onlar, bu eril terörle mücadelede artık çok kararlılar!
Kaynakça: