Bazı inanç sistemleri insanın kaderinin doğuştan belli olduğunu, bazıları da seçme hakkımız olduğunu söylüyor.
Bunlar elbette bizim temel sorularımızın yanıtı değil.
Ancak birçok sorunun yanıtının beynimizde gizli olduğunu da biliyoruz.
Sorun şu ki, beynimiz bizim için bir gizem ve onu henüz çözebilmiş değiliz.
Vücudumuz, beynimiz ile farklı organların bir bileşimi. Zihinsel aktiviteleri yaratan beynimiz. Vücudumuzun bütünü de elektriksel sinyaller yoluyla yine beyin tarafından yönetiliyor.
Hareket ederken, yemek yerken veya nefes alırken tüm organlarımız ve kaslarımız kontrolümüz dışında çalışırlar. Bu bir anlamda bizlere harika biyolojik makinalar görünümü veriyor.
Belki de öyleyiz!
Peki bizim karar verme önceliğimiz yok mu?
Bu sorumuza yanıt aradığımızda "bilinç" konusuna takılıyoruz, o da bizi yine beynimize yönlendiriyor.
Bilinç, beyinle ilişkili bir olgu; beyin ise ilginç ve gizemli bir organ.
Beyin hücrelerimizin kapasitesini ve neler yapabileceğini daha yeni yeni anlamaya çalışıyoruz; henüz tam olarak anlayabilmiş de değiliz...
Beynimizin içinde uzaydaki yıldız sayısı kadar, milyarlarca nöron olarak adlandırılan sinir hücresi bulunuyor.
Duyu organları dış dünyadan aldıkları sinyalleri beyne iletmekle görevli. Sinir hücreleri, yani nöronlar duyulardan gelen iletileri elektrik sinyallerine dönüştürüyor ve beyne iletiyor; beyin onları işliyerek bizim gerçeklik algımızı oluşturuyor.
Bilinçli reaksiyonlar duyularla doğrudan alınan sinyallerle oluşuyor.
Peki bilinç dediğimiz şey nedir? Yalnızca bize mi özgü?
Bilinç canlının kendisini, çevresini ve olup biteni tanıma, algılama, kavrama, farkındalık ve düşünce geliştirme yetisi olarak tanımlanıyor.
Ancak bilinç yalnızca insana özgü değil, başka canlıların da benzer algı ve farkındalıkları var. Çevreyi haritalama, yön bulma, zamanı ayarlayabilme, miktarı belirleme, olay ve yer hatırlama yetenekleri olduğunu biliyoruz. Her gün yiyecek bulma, avlanma ve barınma gibi sorunları çözmeye dönük bilişsel yeterliliklere sahipler. Düşünebilir, planlayabilir, karar verebilirler. Araştırmalar özellikle memeliler ve kuşların düşünme, algılama, karar verme yetenekleri olduğunu gösteriyor.
Yani beyinleri olan tüm yaratıklar belirli bir bilinç düzeyine sahipler.
Biliyorsunuz, hareketli elektrik yükleri çevrelerinde manyetik alan yaratır.
İnsan bir elektriksel sistem ve elektriksel aktivitelerin en yoğun olduğu yer ise beyin. Burada bir elektromanyetik alan oluşuyor ve zihnin bilişsel durumuna göre beyin dalgaları dediğimiz dalgalar üretiliyor.
Dolayısıyla zihinsel aktiviteler elektromanyetik sinyaller yardımıyla izlenebilmekte.
Öte yandan üzerinde yaşadığımız yerkürenin de bir manyetik alanı var ve bizler bu manyetik kalkan içinde bulunuyoruz. Bu manyetik kalkan Dünya'mızı ve tüm canlıları uzaydan gelebilecek dış olumsuzluklardan koruyor.
Dünya'nın manyetik alanı yalnızca koruma kalkanı değil, tüm canlılar için yaşamsal anlamda büyük önem taşımakta.
Kuşlar ve okyanus canlılarının yön bulmada bu alandan yararlandıklarını biliyoruz. Ancak bunun doğası yani kuşların ve diğer canlıların bunu nasıl yapabildikleri bir gizemdi. Son yapılan çalışmalarda göç eden kuşların yol bulmada kuantum etkilerinden yararlandıkları belirtiliyor.
İnsanlar da bu alanı kullanabiliyor mu? Dünya'nın manyetik alanını tüm yerküreyi kaplayan bir okyanus gibi düşünürsek zihinlerin yarattığı manyetik alanlar, Dünya'nın magnetik alanı içinde birbirinden etkilenebilir mi?
Sonuçta her birimiz bir manyetik alan kaynağıyız.
Bu durumda, 7 milyarı aşkın insan beyni tarafından yaratılan magnetik alanın da diğer beyinleri etkileyebilmesi neden mümkün olmasın?
Acaba zihinsel süreçler ortak bir kollektif bilinç oluşturuyor ve etkileşime geçebiliyor mu?
Princeton Üniversitesi'nde bilim insanı Nelson Roger kollektif bilinç üzerine çalışıyor. Çalışmanın özü insanlığın ortak bilincini ortaya çıkarmak, eğer varsa.
Nelson Roger'ın yürütücüsü olduğu "Küresel Bilinç Projesi" deneysel bir çalışma. Tüm canlıların düşünce ve duygularının ortak bir enerji alanı oluşturduğunu iddia eden ve bunu doğrulamaya çalışan bir parapsikoloji deneyi.
Deneyin hareket noktası rasgele sayı üreticisi cihazların düşüncelerden etkilendiği yönündeki gözlemlere dayanıyor. Rasgele sayı üreten cihazlar aslında yazı-tura makinesi gibi çalışıyor, 1 ve 0 ile rasgele sayı üretiyorlar.
Bu çalışmada hipotez, milyonlarca insanın düşünce ve zihin yoluyla bu sayıların rasgeleliğini etkileyebiliyor olması.
Nelson Roger tarafından yürütülen proje 1998 yılında çalışmalara başladı. Dünyanın dört bir yanındaki çok sayıda bilgisayara rasgele sayı üreten cihazlar yerleştirildi. Yumurta olarak adlandırılan bu cihazlar bir yumruk büyüklüğünde ve Dünya'nın farklı bölgelerine yerleştirilmiş. Birbirinden bağımsız 300'den fazla deney noktası bulunuyor ve veriler 24 saat aralıklarla anlık olarak toplanıyor ve merkeze iletiliyor.
Dünyanın her tarafına yerleştirilen bu sayı makinelerinin zihin yoluyla etkilenip etkilenmediği araştırılıyor ve bir sapma görüldüğünde Dünya'da büyük bir olay olup olmadığına bakılıyor.
20 yılı aşkın süreyle alınan deney verileri bir küresel bilinç olduğu yönünde cesaret verici bulgular içeriyor olmakla birlikte bilim çevrelerinden de fazlasıyla eleştiri alıyor.
2008 yılı Amerika başkanlık seçimi sonrası büyük bir sapma görüldü, bu Başkan Obama'nın seçim sonrası yapmış olduğu konuşma ile örtüşüyor. Dahası bazı olaylarda sapmalar olay olmadan önce başlamış görünüyor. 1999 Marmara depreminin bir dakika öncesinde, Asya'daki tsunami felaketinden bir gün önce ve 11 Eylül saldırılarından üç saat önce sapmalar var. 11 eylül günü kaydedilen rastgele numaralarda normal olmayan aktiviteler ilk uçak çarpmadan önce başlıyor.
Bunlar açıklanamıyor, en azından bize bir küresel bilinçten söz ettirebiliyor.
Evet, dünya bu anlamda bir bilinçler topluluğu.
Dünya üzerinde yedi milyarın üzerinde insan yaşıyor ve her birimiz yerkürenin manyetik alanı içinde hem onun manyetik alanı ile hem de birbirimiz ile etkileşim içinde bulunuyoruz. Diğer canlı varlıklar da bunun bir parçası.
Bu etkileşimin sınırları ve etki anlanları henüz anlaşılabilmiş değil.
"Biz kimiz, neyiz" sorusunun yanıtını ararken kendimizle ilgili bilmediğimiz ne kadar çok şey olduğunu anlıyoruz.
Öte yandan, her şeyi bildiğini düşünen insanlara da şaşırmamak elde değil!
Kaynakça