Bir kuyruklu yıldızın gökyüzünde görülmesi, Dünya üzerindeki farklı kültürlerde hem kötü hem de iyi kehanetlere yorumlanır.
1986 yılının Şubat ayında Halley Kuyruklu Yıldızı, iç Güneş Sistemi'nin derinliklerinde Merkür ile Venüs arasındaki kısa yolculuğunu sürdürürken Dünya'dan net olarak izlenebiliyordu.
Challenger'ın STS-51L görevi için mekikte yerlerini alan astronotlar, Halley Kuyruklu Yıldızı'nı yakından görebilecekleri için çok heyecanlıydılar. Ancak, onu görme şansları hiç olmayacaktı.
Mekik, 28 Ocak 1986 günü fırlatıldıktan yaklaşık iki dakika sonra, bir roket arızası nedeniyle patladı ve uzay aracındaki yedi astronot, tüm Dünya'nın gözleri önünde yaşamlarını yitirdiler.
STS-51-L faciası, NASA Uzay Mekiği programı Challenger'ın son uçuşu oldu.
Ancak bazı uzay araçları kuyruklu yıldızı resimleme şansına sahip oldular.
Avrupa Uzay Ajansı'nın Giotto gemisi, yıldızın çekirdeğini görüntüleyerek çektiği muhteşem fotoğrafları Dünya'ya iletti.
NASA'nın 1978'den beri yörüngede olan Uluslararası Cometary Explorer'ı da yakından Halley'nin fotoğraflarını çekebildi. Sovyet/Fransız ortak yapımı (Vega 1 ve 2) uzay araçları ile Japonya (Sakigake ve Suisei) uzay araçları da o süreçte Halley hakkında da bilgi elde etmek amacıyla uzaya gönderildiler.
İngiliz astronom Edmond Halley, 1705 yılında, bazı kuyruklu yıldızları incelerken onların Güneş'in etrafında döndüğünü fark etti. Oysa o ana değin, kuyruklu yıldızların Güneş Sistemi içinde düz bir çizgi üzerinde hareket ettiklerine inanılmaktaydı.
Bu sırada Halley, Dünya'ya yaklaşan kuyruklu yıldızların içinde 1682'de kendisinin de gözlemlediği bir büyük kuyruklu yıldızın yörüngesi ile daha önce 1531 ve 1607'de gözlemlenen kuyruklu yıldızların yörüngelerinin aynı olduğunu saptadı. Yani bu farklı tarihlerde Dünya'ya yaklaşan aslında aynı kuyruklu yıldızdı ve dahası Halley, onun 1758'de tekrar geleceğini hesaplamıştı.
Halley haklıydı, o yıldız öngörülen tarihte geldi ama o bunu göremeyecekti.
Halley, kuyruklu yıldızın dönüşünü göremedi ama tanımladığı bu kuyruklu yıldıza "Comet Halley" adı verildi ve yıldızın resmi adı "1P/Halley" olarak kayıtlara geçti.
Halley Kuyruklu Yıldızı, tartışmasız insan tarafından bilinen en ünlü kuyruklu yıldızdır.
Avrupa Uzay Ajansı'na göre, Halley Kuyruklu Yıldızı'nın bilinen ilk gözlemi MÖ 239'da Çinli gökbilimciler tarafından kayıtlara geçirilmiş. Daha öncesinde MÖ 466' da Yunanlılar tarafından gözlendiği, MÖ 164'te ve MÖ 87'de görüldüğü bilgisinin Babil kayıtlarında yer aldığı belirtiliyor.
Halley, Dünya'dan çıplak gözle düzenli olarak görüldüğü bilinen tek kısa dönemli kuyruklu yıldız. Yörüngesi üzerindeki hareketi, Güneş Sistemi'ndeki gezegenlerin tersi yönünde olması onun bir diğer özelliği. Bu, onun gezegenlerin yanından çok hızlı geçtiği anlamına geliyor.
Yaklaşık her 75 yılda bir Dünya'nın yakınına gelir ve geri döner. En son 1986'da buradaydı ve 2061'de geri dönmesi bekleniyor.
Dolayısıyla bir insanın yaşamı boyunca Halley'i bir ya da iki kez görme şansı var ve bunu çıplak gözle görülebilen başka bir kuyruklu yıldız için söylemek mümkün değil.
Hollandalı bir astronom olan Jan Oort (1900-1992), Halley Kuyruklu Yıldızı'nı iki kez görebilen şanslı kişilerden.
Oort, 10 yaşındayken, babasıyla birlikte kuyruklu yıldızı ilk gördüğünde Hollanda'nın Noordwijk sahilinde küçük bir çocuktu; 76 yıl sonra 1986'da bir uçağa bindi ve ünlü kuyruklu yıldızı bir kez daha görme şansına sahip oldu.
Jan Oort, Newton Hareket Yasalarını kullanarak Güneş etrafında uzun dolanım sürelerine sahip kuyruklu yıldızların yörüngelerini incelediğinde, birçoğunun Plüton'un yörüngesinin çok daha ötesinde bir bölgeden geliyor olduklarını saptadı.
Bu cisimlerin Güneş etrafındaki dolanım süreleri genellikle 200 yıl ve üzerindeydi.
Bunlar özünde donmuş, buzlu kaya parçaları görünümündeydiler.
Bu donmuş nesneler Güneş'e yaklaştıklarında, yüzeylerindeki buzlar buharlaşarak "koma" olarak adlandırılan bir atmosfer oluşuyor ve yüzlerce kilometre bazen de çok daha fazla uzunluğa ulaşabilen iki kuyruk (bir toz, bir gaz) ortaya çıkıyor. Kuyruklu yıldız, Güneş'ten yeterince uzaklaştığında koma etkisi azalıyor.
Oort, 1950'lerde, gözlemlerine dayanarak Güneş Sistemi'nin çok ötesinde belki de 100 milyar hatta trilyon üzerinde kuyruklu yıldızdan oluşan çok geniş bir bulut tabakası olduğunu ve Güneş'in bu tabaka ile çevrili olduğunu ileri sürdü.
Burası Güneş Sistemi'mizin en uzak bölgesiydi ve şimdi o bölge "Oort Bulutu" adı ile tanımlıdır.
Güneş'in etrafında düz diskte bulunan Kuiper Kuşağı'nın aksine, Oort Bulutu'nun Güneş Sistemi'ni çok geniş ölçekte çevreleyen dev bir küresel kabuk olduğu düşünülüyor.
Burasının çok büyük boyutlara sahip donmuş uzay enkaz parçalarından yapılmış büyük, kalın duvarlı bir balon gibi olduğu düşünülüyor.
Burada Güneş etrafında 200 yıldan fazla sürede dönebilen donmuş buzlu gök cisimleri bulunur.
Bunlar kuyruklu yıldızlardır ve bu nedenle Oort Bulutu, "kuyruklu yıldız rezervuarı" olarak tanımlanır.
Güneş'ten Oort Bulutuna kadar olan mesafe öylesine büyüktür ki, onu kilometre birimleriyle değil, astronomik birimlerle tanımlamak gerekiyor.
Bir astronomik birim (astronomical unit- AU), Dünya ile Güneş arasındaki mesafeyi (149,597,870 km) esas alır. Yani Dünya Güneş'ten 1 AU uzaklığındadır. Güneş'e en uzak konumda olan Plüton'un eliptik yörüngesi, Güneş'e 30 AU kadar yakın ve en uzak mesafesi ise 50 AU kadardır.
Buna karşılık, Oort Bulutu'nun iç kenarının Güneş'ten 2.000 AU, dış kenarının 5.000 AU kadar uzak olduğu düşünülmektedir.
Bu tanım Güneş sisteminin gezegensel bölgesinde gözlemlenen kuyruklu yıldızların yörünge bilgileri ile uyumlu, ancak bilim adamları henüz Oort Bulutunun içinde herhangi bir nesneyi gözlemlemediler.
Oort Bulutu için, Güneş Sistemi'nin en dış sınırıdır diyebiliriz.
Oort Bulutu'nu keşfetmek için henüz hiçbir uzay aracı görevi bulunmuyor, ancak beş uzay aracının sonunda oraya ulaşacağı belirtiliyor. Bunlar Voyager 1 ve 2, Yeni Ufuklar ve Pioneer 10 ve 11.
Eğer bu uzay araçlarının güç kaynakları yetebilirse ilk kez bu bölge ile ilgili somut bilgilere ulaşmış olacağız.
Ondan sonrası ise artık yıldızlar arası bölge!
https://solarsystem.nasa.gov/asteroids-comets-and-meteors/comets/1p-halley/in-depth/
https://www.space.com/19878-halleys-comet.html
https://physicsworld.com/a/mystery-of-comet-67ps-abundant-oxygen-is-solved/
https://www.esa.int/About_Us/ESA_history/Jan_Hendrik_Oort_Comet_pioneer
https://phys.org/news/2015-06-halley-comet.html
https://www.spaceacademy.net.au/env/iph/vaile.htm
Nafiye Güneç Kıyak kimdir? Nafiye Güneç Kıyak, Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fizik Bölümü ve yüksek lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Nükleer Enerji Enstitüsünde tamamladı. Çalışma hayatına Türkiye Atom Enerjisi Kurumu- Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde araştırma reaktörü radyasyon güvenliği sorumlusu olarak başladı. Doktora sonrası Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu bursu ile Almanya-GSF (Gesselshaft für Strahlen und Umweltforshung-Munchen)'de "nükleer santraller çevre analizleri, radyasyon dozimetrisi, nükleer teknikler" alanlarında çalışmalarda bulundu. Yurda dönüşünün hemen ardından doçent ve daha sonrasında da profesör oldu. 1996 yılında kurulan Işık Üniversitesi'nin kuruluş çalışmalarına katıldı ve çeşitli kademelerde görev alarak kurucu fizik bölüm başkanlığı, Fen Bilimleri Enstitüsü müdürlüğü görevlerinde bulundu. "Lüminesans Araştırma ve Arkeometri Laboratuvarı"nı kurdu modern fizik konularında lisans ve yüksek lisans dersleri verdi. 2010- 2015 yılları arasında Işık Üniversitesi Rektörü olarak görev yaptı. Rektörlük süresini tamamlamasının sonrasında Feyziye Mektepleri Vakfı okulları CEO'su görevinde bulundu. Prof. Kıyak'ın uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanmış çok sayıda bilimsel makalesi, yurtiçi ve yurt dışında sunulmuş 200 dolayında bilimsel çalışması bulunmaktadır. Ayrıca popüler bilim alanında üç kitabın yazarıdır: Aklın bilinmeyene yolculuğu: KOZMOS; Sırlar evrenine açılan kapı: KUANTUM ve Başlangıcın ötesi: ÇOKLU EVRENLER. 2019'dan bu yana T24 Haftalık'ta popüler bilim konularında yazılar yazmaktadır. Prof. Kıyak evli ve iki çocuk sahibidir. |