Big Bang yani Büyük Patlama çok iyi bir hikâye!
Günümüzden geçmişe doğru kozmik radyasyonun bıraktığı ipuçları izlenerek bir patlama anına ulaşıldı ancak zihnimizde deli sorular var.
Biliyorsunuz Lmaitr'in sözünü ettiği gibi her şey hiçlikte minik kızgın bir noktadan başladı. Zamanın ve mekanın olmadığı bir anda, o kızgın noktadan bir enerji fışkırması oldu.
Elbette başlangıçta her şey enerjiydi, sonra enerji parçacıkları maddeye dönüştü. Einstein bu dönüşümü iki yönlü olarak kanıtladı: Maddeden-enerjiye ve enerjiden maddeye dönüşüm.
Madde-enerji dönüşümü için en iyi örnek atom bombası: Madde enerjiye dönüşerek o muazzam enerji ortaya çıktı.
Enerji-madde dönüşümü ise bunun tersi: Büyük Patlama ile enerjiden maddeye dönüşümle evren evrildi ve günümüz evreni oluştu.
Ve sorular ardı ardına geldi:
O noktadan her şey nasıl püskürdü?
Evreni şişiren ve sonra durduran şey neydi?
Bir şey hiçlikten nasıl oluşur?
Ve yanıtı en zor soru: Big Bang'den önce ne vardı?.
Dahası, günümüz evrenini oluşturan bu kadar şey nerede ve nasıl saklanıyordu?
16. yüzyılın ortalarında Kopernik (Copernicus), Dünya'nın evrenin merkezi olmadığını ileri sürdüğünde Kopernik devrimi de başlamış oldu. Kopernik devrimi aynı zamanda aydınlanma dediğimiz dönemin ilk tohumlarıdır. Çok değil hemen ardından Galileo, kendi icat ettiği teleskopu ile uzak yıldızları ve gezegenleri görüntüleyerek algı sınırlarımızı Güneş Sistemi'nin ötesine, uzayın derinliklerine taşıdı.
Kopernik ve Galileo ile aynı zaman diliminde yaşamış olan İtalyan filozof Giordano Bruno, evrende sonsuz sayıda dünyalar olabileceği fikrini ortaya attı. Evren sonsuzdu ve ebediydi. Aynı zamanda sayısız güneş sistemleriyle doluydu. Yıldızların kendi gezegenleri ile çevrili uzak güneşler olduğunu öne sürdü
Tanrının yeryüzündeki temsilciliğini üstlenen kilise Bruno'ya yazılı olarak iddialarından vazgeçmesi baskısı yaptı: Kilisenin inanılmaz baskılarına rağmen Bruno, fikirlerinden geri dönmedi ve bedelini Roma'da "Campo dei Fiori" meydanının tam ortasında, 1600 yılının bir Şubat günü diri diri yakılarak ödedi.
Şimdi tam o noktada, gökyüzüne doğru uzanan heykeli kendisini ölüme gönderen yargıca "Siz benden daha çok korkuyorsunuz" diyen bakışlarıyla dimdik duruyor.
18. yüzyıla gelindiğinde Güneş Sistemi ve gezegenler tanımlanmış ve başka Güneş sistemleri içeren bir evren fikri zihinleri meşgul etmeye başlamıştı.
Ardından Güneş Sistemi'mizin sayısız yıldızlarla dolu bir yıldızlar topluluğu olan Samanyolu Galaksisi'nin bir parçası olduğu anlaşıldı. Daha sonraki gözlemlerle bilim insanları evrenimizin milyarlarca yıldız içeren milyarlarca galaksiden oluştuğunu keşfettiler.
Şimdi 93 milyar ışık yılı çapında, gözlemlenebilir evren olarak tanımlanan bir evrenin içinde bulunduğumuzu biliyoruz ve bu görünen evrenin tüm evrenin sadece %5'lik küçük bir bölümünü kapsamakta olduğunu da.
Kozmosun bu inanılmaz gizemi ve ihtişamı insan aklını büyülemişti; akıl daha fazlasını bilmek istiyordu.
Önce kozmik radyasyonun ve son olarak da kütleçekimsel dalgaların sağladığı ipuçları izlenerek evrenin başlangıcına kadar gidildi.
Ve orada çoklu evrenlerle karşılaştık.
Çoklu evrenler fikrini ilk olarak 1954 yılında, Princeton Üniversitesi doktora öğrencisi Hugh Everett ortaya attı. "Bizim evrenimize benzeyen başka evrenler de var olabilir" diyordu, Everett. Ancak fikir ilk ileri sürüldüğünde çok ciddiye alınmamıştı.
Çoklu evren fikri çok tuhaf görünebilir, ancak bilim insanları son yıllarda bu fikri ciddiye almaya başladılar ve bugün birçoğu çoklu evren kavramı ile hemfikir.
Birçok bilim insanı da Büyük Patlama belirsizliğine mahkum olmamak adına bu paralel evrenler fikrini destekliyor.
Bugün geldiğimiz noktada farklı ve yorumlara açık çoklu evren modelleri bulunuyor. Hugh Everett'in öngörüleri çoklu evren modelleri içinde "paralel evrenler" olarak biliniyor, bu tanım muhtemelen Giordano Bruno'nun"paralel dünyalar" öngörüsü ile ilintili olmalı.
Çoklu evrenler ve paralel evrenler terminolojik olarak eşanlamlı kullanılmakta, gerçekte çoklu evrenlerin paralel olma gibi bir durumu söz konusu değil.
Paralel evrenler fikri, sınırları zorlamaya eğilimli bilim insanları arasında kabul görme yolunda ilerliyor. Dahası, her biri fizik yasalarının farklı bir yönüyle mümkün görünen "çoklu evren" öngörüsünde bulunan başka bilim insanları da bulunuyor.
Aralarında Stephen Hawking ve Stephen Weinberg gibi bilim insanlarının bulunduğu bilim insanları çoklu evrenler fikrini desteklerken Paul Steinhardt, George Ellis ve Paul Davies gibi diğer bazıları da çoklu evren sorusunun bilimsel olmaktan çok felsefi temelde ele alınması gerektiğini düşünmekteler. Böyle düşünmelerinin nedeni, tanım gereği bu evrenlerin varlığını test etmenin olanaksız olması.
Şimdilerde çoklu evren tartışmaları genel olarak kozmoloji, kuantum fiziği ve felsefe üçgeni çevresinde dönüyor.
100 yıl önce hayal bile edilemez şeyler bugün gerçekleşti. Güneş sisteminden çıktık, Samanyolu Galaksi'sini aştık ve evrenin başlangıcına ulaştık. Bu insan aklının bitip tükenmeyen merakının ve inovasyon gücünün başarısı.
Belki bir gün bizi komşu evrenlerle de tanıştırabilir!
Kaynakça